İklim ve ekolojik krizler terminolojisinde “devrilme noktası” ifadesi akla korkutucu sonuçları getiriyor. Bu ifade, Sibirya’daki permafrost denilen sürekli donmuş halde bulunan toprak ve kaya tabakalarında hapsolmuş metan gazının yüksek seviyelerde serbest kalmasıyla hızlanan bir iklim çöküşünü, Grönland buz tabakasının erimesiyle tıkanmış okyanus akıntılarını ya da bir ağaç daha kesildikten sonra Amazon’un büyük bir yağmur ormanından kurak bir savanaya dönüşmesini akla getiriyor.
Ancak, bu terim çok farklı bir anlam da kazanabilir. Yeni bir rapor yayımlayan araştırmacılar, bunun gerçekleşebilmesi için siyasetçilerin düzenleyici bir takım zorunlulukları hayata geçirmesi gerektiğine ve böylece bazı sanayilerin temiz teknoloji paylarını artırmaları, kirletici fosil yakıtlardan aşamalı olarak çıkmaları koşuluyla mümkün olabileceğine dikkat çekiyorlar.
Sözü edilen “devrilme noktaları”na bir kez ulaşıldığında, ilgili sektörlerde olumlu anlamda zincirleme etkilere neden olabilecek. Her bir sektör diğerlerini düşük karbona geçiş yolunda hızlandırabilecek ve aynı zamanda bu durum tüketiciler için de fiyatların düşmesi anlamına gelebilecek.
Uzmanlar, dünyada küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlamak için 2030’a kadar küresel karbon emisyonlarının yarıya indirilmesi gerektiğini, aksi takdirde ortaya yıkıcı etkilerin çıkmasının mümkün olduğunu sürekli tekrar ederken, emisyonlar ise hâlâ artıyor.
Son araştırmanın arkasındaki isim olan Exeter Üniversitesi Küresel Sistemler Enstitüsü’nden (GSI) Prof. Tim Lenton, “Dünya, Paris Anlaşması iklim hedeflerine ulaşma yolunda ters yolda giderken, pozitif devrilme noktalarını tetiklemek istiyorsak, küresel ısınmayı sanayi öncesi seviyelerin 2 derece altında tutmak tek makul yol” dedi. Lenton sözlerine şöyle devam etti:
“Ekonomilerimizde ve toplumumuzda, fiyatları ve karbon emisyonlarını önemli ölçüde düşüren hızlı bir dönüşüme ihtiyacımız var. Pozitif devrilme noktalarına odaklanmak, tüketiciler, vergi mükellefleri, işletmeler ve iklim değişikliğinin en kötü etkileriyle karşılaşan insanlar için fayda sağlar.”
En son yapılan araştırmalar, hükümetlerin hayata geçireceği zorunlu düzenlemelerin sanayileri böyle devrilme noktalarına yönlendirmek için en etkili yol olduğunu gösteriyor.
GSI araştırmacıları, aralarında en büyük karbon emisyonu üreticileri de dahil olmak üzere, 70’ten fazla ülkeye ait verileri kullanarak, enerji üretimi, ısıtma ve hafif-ağır kara taşımacılığındaki karbon salımını azaltma konusunda farklı türde hükümet müdahalelerinin etkisini öngörmek için modelleme yaptı.
Modelleme, yatırımcıların veya tüketicilerin, teknolojiler arasında, erişilebilirlik, maliyet ve geçmiş tercihlere dayanarak nasıl seçim yaptığını simüle etti. Çalışma, şimdiye kadar en yaygın kullanılan politika olan vergilendirmenin en zayıf müdahale olduğunu, düzenleyici zorunlulukların ise en büyük etkiyi yaratarak temiz teknolojilerin benimsenmesini hızla artırdığını ortaya koydu.
Rapor bu türden 4 düzenleyici zorunluluğu değerlendirip önerdi; gelişmiş ülkelerde 2035’e kadar kömürden aşamalı çıkış; 2025’ten itibaren ısıtma cihazı satışlarının artan bir kısmının ısı pompaları olması, 2035’te ise bu oranın %100’e ulaşması; otomobil satışlarının artan bir kısmının sıfır emisyonlu araçlardan oluşması ve 2035’te bunun %100’e ulaşması; kamyon satışlarının artan bir kısmının sıfır emisyonlu araçlardan oluşması ve bunun da 2040’ta %100’e ulaşması.
Çalışmanın ortak yazarlarından ve S-Curve Economics adlı kâr amacı gütmeyen araştırma kuruluşunun direktörü olan Simon Sharpe, bu sektörlerden herhangi birinde düşük karbonlu geçişi hızlandırmak için uygulanacak politikaların diğer üç sektördeki devrilme noktasını öne çıkaracağını vurgulayarak şunları söyledi:
“Örneğin, bir sektörde temiz elektrik veya enerji depolama kullanımının artması, bu teknolojilerin yenilikçiliğini tetikler ve maliyetlerini düşürür, bu da diğer sektörlerde daha hızlı geçişleri mümkün kılar. Ayrıca, ısıtma ve taşımacılığın artan elektrifikasyonu, güç sisteminin dengelenmesi için yeni seçenekler sunar ve temiz enerji maliyetlerini azaltır.”
Makale ayrıca, olumlu değişim zincirlerini tetikleme potansiyeli en yüksek “süper-kaldıraç noktalarını” da belirtiyor. Çalışmanın baş yazarı Dr. Femke Nijsse, “Sıfır emisyonlu araçlar için zorunluluk, küresel geçiş için en iyi ‘süper-kaldıraç noktası’ potansiyeline sahip” diyerek ekledi:
“Bu politika, yalnızca kendi sektörü içinde en yüksek etkiye sahip değil, aynı zamanda diğer sektörlerdeki geçiş üzerinde de önemli bir olumlu etki yaratıyor. Kömürden aşamalı çıkış bir süper-kaldıraç noktası ve bazı ülkelerde ısıtma ve ağır kara taşımacılığı sektörlerinde pozitif devrilme noktalarını dört yıla kadar öne çekebilir.”
Öte yandan Birleşik Krallık, bu ayın sonunda Nottinghamshire’daki son kömürle çalışan elektrik santralını kapatmaya hazırlanıyor ve bu kapanma, onu kömür enerjisinden tamamen çıkan ilk G7 ülkesi yapacak.
COP29 başmüzakerecisi Yalchin Rafiyev’in "üç yıllık teknik süreçte ilk kez tartışma için uygulanabilir bir temel"…
BM iklim müzakerelerine ilk defa heyet gönderen Taliban, Afganistan’ın iklim finansmanından yararlanmasını talep ediyor. Geçimi…
Climate Action Tracker tarafından yapılan analiz, mevcut politikaların devam etmesi durumunda ortalama sıcaklık artışının 2100…
Önde gelen bağımsız ekonomistlerden oluşan bir grubun yaptığı yeni bir çalışma, yoksul ülkelerin, 2030 yılına…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Bayraktar, Türkiye’nin ilk olarak COP28'te duyurulan nükleer enerji kapasitesini 2050'ye…
COP29 zirvesinde iklim finansmanı müzakereleri hız kazanırken, yeni bir çalışma, IMF’nin iklimle ilgili felaketlerden zarar…