Türkiye’de adı Yokoluş İsyanı olarak geçen Extinction Rebellion, küresel ısınmaya, biyolojik çeşitlilik kaybına, sosyal ve ekolojik çöküşe dikkat çekmeyi hedefleyen ve hükümetlerin bu konuda somut eylemlere geçmesi talebinde bulunan, 2018 yılında İngiltere’de başlatılmış, şiddet içermeyen bir sivil itaatsizlik hareketi. Yokoluş İsyanı’ndan İren Bıçakçı ile oluşumun nasıl başladığını ve neyi amaçladıklarını konuştuk.*
Haber: Gülce DEMİRER
Yokoluş İsyanı nasıl oluştu? İngiltere ile bağlantılı olarak mı hareket etmeyi hedefliyor?
Yokoluş İsyanı İngiltere’de ortaya çıktıktan kısa bir süre sonra iki arkadaşımız, Türkiye gündeminde çok da yer almayan bu hareketi daha fazla insana duyurabilmek adına ilgili haberleri Türkçeye çevirip bunları bir Twitter hesabı üzerinden paylaşmaya başladı. Kendilerine ulaşan, aynı ortak kaygıyı taşıyan ve birlikte bir şeyler yapmak isteyen kişiler ile Şubat ayının başında bir araya geldiler. Birlikte neler yapılabileceği üzerine konuşulan bu ilk toplantı sonunda da Yokoluş İsyanı oluştu. Türkiye’de yedi kişi ile başlayan bu hareket, destek vermek ve dahil olmak isteyenlerin harekete katılımıyla birlikte büyüdü. Herkesin katılımına açık yapılan çağrılarla birlikte büyümeye de devam ediyor. Toplantıların ne zaman, nerede yapılacağı ise sosyal medya hesapları üzerinden yaygınlaştırılıyor.
Yokoluş İsyanı’nın kısa bir sürede birçok ülkeye yayılarak küresel bir harekete dönüşmesinin sebebi, içinde bulunduğumuz ve mücadele ettiğimiz sorunun da evrensel boyutta olması. Küresel bir sorunun çözümünün de ancak küresel olabileceği kanısındayız. O yüzden sadece İngiltere ile değil, diğer ülkelerle de birlikte hareket etmenin anlamlı ve gerekli olduğuna inanıyoruz. Ama bu, başka ülkelerde yapılan eylemleri veya söylemleri doğrudan kullanacağımız anlamına gelmiyor. İçinde bulunduğumuz siyasi konjonktürü göz ardı edemeyeceğimiz gibi, kolektif hafızanın ve kolektif bilincin değiştiğini de dikkate almamız gerekir. Mesela İngiltere’de gündeme gelebilmek için çok sayıda insanın gözaltına alınması etkili bir yöntem iken Türkiye’de durum böyle değil. Ayrıca gözaltı süreçlerini de düşünecek olursak İngiltere’de gözaltına alınmak ile Türkiye’de gözaltına alınmak arasında büyük bir fark var. Bu nedenle İngiltere gibi ülkeler eylemlerinde gözaltına alınmayı, gündeme gelmek için bir araç, hatta temel motivasyon kaynağı olarak görebiliyorken Türkiye’de benzer bir yöntem kullanmanın mücadelemize bir katkı sunmayacağını düşünüyoruz.
İngiltere’deki hareket dışında Türkiye özelinde nasıl bir çerçeve izliyorsunuz?
Biz iklim krizi hakkında farkındalık yaratmak ve kendimizi tanıtmak için şimdiye kadar alışılmış eylem yöntemlerinin dışında, yaratıcı, sessiz fakat dikkat çekici eylem yöntemleri benimsemeye çalıştık. Tabii deneme yanılma yoluyla ve ülkedeki siyasi iklimin elverdiği ölçüde kendi çerçevemizi sürekli geliştirmeye çalışacağız.
Yokoluş İsyanı’nın hedefi ve talepleri neler?
Yokoluş İsyanı’nın temel hedefi elbette iklim yıkımının önüne geçmek. Bunun için iklim krizini gündeme taşıyarak karar alıcıları harekete geçirmeyi amaçlıyoruz. Üç ana talebimiz var. İlk talebimiz gerçeğin söylenmesi ve iklim acil durumu ilan edilerek ekolojik bir krizin içinde olduğumuzun kabul edilmesi. İkinci talebimiz bir an önce karbon salımlarını azaltmak için harekete geçilmesi. Son olarak da 2030’a kadar net sıfır karbon emisyonuna ulaşmak adına gerekli planlamaların yapılması ve bu planlamalar doğrultusunda atılacak adımların denetlenmesi.
Ulaşmak istediğiniz bir kitle var mı?
Aslında herkes. Herkesin içinde bulunduğumuz iklim krizi hakkındaki bilgi ve tutumunu bir adım öteye taşımasını istiyoruz. Özetle, haberi olmayanı haberdar etmek; haberi olmasına rağmen pasif kalanları ise harekete geçirmek amacımız. En temelde de elbette karar alıcılara ulaşmak ve onları harekete geçirebilmek. Bunun için belli bir talebin ve bilincin oluşması gerektiğini biliyoruz. Bu nedenle de herkesin desteğine ihtiyacımız var.
Eylemler ve söylemlerinizde öne çıkan mesaj nedir?
İç ilişkilerimizde olduğu gibi eylemlerimizin ve söylemlerimizin de kesinlikle şiddet içermemesi en temel özelliklerimizden biri diyebiliriz. Yaptığımız tüm eylemlerde de bu konuya dikkat ediyoruz. Bunun haricinde söylemek istediklerimizi lafı dolandırmadan, doğrudan söylemeye gayret ediyoruz. Uzun ve anlaşılmaz bildiriler okuyup bunları yaygınlaştırmak için zamanımız yok. Altıncı kitlesel yok oluş başladı ve daha fazla zaman kaybetmeden karbon salımını 350 ppm seviyesinin altına indirmemiz gerekiyor.
*Bu röportaj EKOIQ’nun 84. sayısından alınmıştır.
BM iklim şefi Stiell, gelecek hafta toplanacak G20 liderlerine iklim finansmanı çabalarına destek verme çağrısında…
İlham Aliyev’in geçtiğimiz 1 senede yaptığı konuşmaları analiz eden bir çalışmaya göre, COP29’un ev sahibinin…
G7, son 20 yılda iklim finansmanı borçlarını ödememesi nedeniyle COP29’da “Günün Fosili” ödülünü aldı. BM…
Bu yılki BM iklim zirvesine ev sahipliği yapan Azerbaycan, fosil yakıt patronlarına ve lobicilere başkanlığın…
Azerbaycan COP29 Başkanlığı, girişimin 2025 sonrası iklim finansmanı hedefiyle ilgili müzakerelerle iç içe geçme riski…
UNEP, küresel ısınmayı olumsuz yönde etkileyen metan emisyonlarını azaltmaya yönelik taahhütlerin arttığını, ancak bu yöndeki…