Türkiye, zengin güneş ve rüzgar enerjisi kaynakları sayesinde küresel yeşil hidrojen ekonomisinde önemli bir oyuncu olabilir.
YAZI: Hasan Aksoy, SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Araştırma Koordinatörü
Kasım 2021 tarihinde Türkiye’nin Paris Anlaşması’na taraf olması ve 2053 karbon nötr hedefi açıklaması, Türkiye enerji sektörü için önemli bir dönüm noktası oldu. Halihazırda, Türkiye elektrik sistemi düşük karbonlu olma yolunda dönüşümüne başarılı şekilde devam etse de 2053 net sıfır hedefine ulaşılmasında, Türkiye’nin ulusal enerji politikasının merkezinde yer alan, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği potansiyellerinin önemli bir rolü olacak.
2020 yılında toplam elektrik arzındaki yenilenebilir enerji kaynaklarının payı yaklaşık %42 olarak gerçekleşti. 2021 yılında ise yenilenebilir enerji kaynaklarının kurulu gücü toplam kapasitenin yarısından fazlasını oluşturdu. Son iki yılda elektrik sektöründe yapılan yatırımların neredeyse tamamı yenilenebilir enerji kaynaklarına yapıldı. Ancak elektrik sektörü, Türkiye’nin toplam nihai enerji tüketiminin sadece %20’sini oluşturuyor, kalan payın büyük bölümü ise binalar, ulaştırma ve imalat sanayi enerji tüketimlerinden geliyor. 2053 net sıfır hedefine ulaşılması ve arz güvenliğinin sağlanması amacıyla Türkiye’nin elektrik sektörüne ilave olarak diğer sektörlere yönelik daha kararlı ve kapsamlı adımlar atması gerekiyor.
Binalar, ulaştırma ve sanayi sektörlerinde kullanılan fosil yakıtların ikamesinde yenilenebilir kaynaklardan üretilmiş elektriğin kullanılması yani elektrifikasyonun artması ve enerji verimliliği, karbonsuzlaşma yolunda önemli fırsatlar sunarken, bu sektörlerdeki bazı prosesler için fosil yakıtlardan elektriğe geçiş mümkün olmayabilir. Dolayısıyla bu sektörlerin tamamen karbonsuzlaşması için daha kapsamlı çözümlere ihtiyaç var.
Yeşil hidrojen burada devreye girebilir ve karbonsuzlaşması zor olan bu sektörlerin dönüşümünde kritik rol oynayabilir. İklim ve enerji konularının gündemimizde geçmişe kıyasla daha üst sıralara yükselmesi, yeşil hidrojenin sunacağı fayda konusunda da küresel anlamda bir fikir birliği oluşmasına katkı sağladı. Yeşil hidrojen, imalat sanayiden ulaştırmaya, farklı sektörler için ortak bir çözüm olarak ulusal ve uluslararası stratejilerde karşımıza çıkıyor. Bir başka deyişle, karbonsuzlaşma yolundaki birçok ülke hidrojen stratejileri ve yol haritaları üzerinde çalışmaya başladı. Buna bağlı olarak, üretim teknolojilerinin maliyetleri düştükçe hidrojen alanındaki yatırımlar ivme kazanmaya devam ediyor.
Yeşil Hidrojen Enerji Ticaretinde Ana Emtialardan Biri Olma Yolunda
Hidrojen ekonomisinin oluşması için uygun maliyetli hidrojen tedarik edilmesinden, mevcut teknolojilerin geliştirilmesine, yenilenebilir enerji ve su kaynaklarının mevcudiyetinden, hidrojenin öncelikli kullanım alanlarının belirlenmesine kadar birçok konu ele alınmalı. Bu bakış açısıyla, ulusal düzeyde bir hidrojen ekonomisinin geliştirilmesi bütüncül bir yaklaşım gerektiriyor. Oluşturulacak hidrojen ekonomisinde, karbonsuzlaşma çözümlerinin olmadığı, sınırlı ya da daha maliyetli olduğu kullanım alanlarında yeşil hidrojenin kullanımı bölgesel düzeyde belirlenmeli. Hidrojen, yenilenebilir enerji ve su kullanılarak üretildiğinde, karbonsuzlaşmanın zor olduğu uzun mesafe taşımacılığı, rafineri/petrokimya tesisleri, demir/çelik ve çimento da dahil olmak üzere birçok sektörde çözümler sunabilir.
Aynı zamanda yüksek hidrojen talebi olan ülkeler ve potansiyel tedarikçiler arasında giderek artan sayıda ticari anlaşmalar, yeşil hidrojenin gelecekte enerji ticaretinde ana emtialardan biri olabileceğini gösteriyor. Türkiye, sahip olduğu özellikle batı bölgelerinde rüzgar, orta ve güney bölgelerindeki zengin güneş enerjisi potansiyelleriyle, küresel çapta oluşacak yeşil hidrojen ekonomisinde önemli bir oyuncu olarak yerini alabilir. Kendi öncelikleri ışığında, Türkiye yeşil hidrojen potansiyelini son kullanıcı sektörlerin karbonsuzlaşmasında ve bu sektörlerin büyüyen enerji talebini karşılamakta kullanabilir. Hatta yurtiçi hidrojen talebinin belirli bir bölümü karşılandıktan sonra yeşil hidrojen ihraç edilebilir.
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin Ocak 2022’de yayımladığı “Türkiye’nin Yeşil Hidrojen Üretim ve İhracat Potansiyelinin Teknik ve Ekonomik Açıdan Değerlendirilmesi” raporunda, Türkiye’nin 2050 yılına kadar hidrojen piyasası gelişimi, yeşil hidrojen üretimi için uygun bölgeler, orta/uzun vadede yeşil hidrojen ve türevlerinin (amonyak vb.) üretim, yurt içi kullanım ve ihracat potansiyelleri analiz edildi.
2050’de Yeşil Hidrojenin Türkiye Ekonomisine Katkısı Yıllık 6 ila 8 Milyar Dolar
SHURA raporunda, Türkiye’de hidrojen talebi imalat sanayi (demir/çelik, çimento, petrokimya ve rafineriler), doğalgaz ve ulaştırma sektörleri için değerlendirildi. İmalat sanayi için fosil yakıt (hammadde ihtiyacı), kara yolu yük taşımacılığı sektörü için dizel yakıtı ve ülke çapındaki doğal gaz talebi il bazında incelenerek, bu sektörlerin 2050’ye dönük hidrojen talepleri öngörüldü. Yaptığımız analize göre bu sektörlerde toplam enerji talebinin yaklaşık %10’unun yeşil hidrojenle ikame edilmesi mümkün, bu da yıllık 1-2 milyon ton arasında hidrojen talebi anlamına geliyor.
Diğer taraftan, il bazında oluşabilecek yenilenebilir enerji arz fazlası yeşil hidrojen üretimini için önemli bir girdi oluşturabilir. Bu sayede Türkiye 2050 yılında 3,4 milyon ton yeşil hidrojen arz potansiyeline ulaşabilir. Yurtiçi ihtiyacının belirli bir bölümü karşılandıktan sonra kalan kısım yani yıllık 1,5 ila1,9 milyon ton yeşil hidrojen ihraç edilebilir. Yeşil hidrojen ihracatı TANAP gibi uluslararası boru hatlarına karıştırılarak ya da hidrojeni doğrudan amonyağa dönüştürerek gemi taşımacılığı yoluyla gerçekleştirilebilir. Bu miktarda yeşil hidrojen üretim potansiyeline ulaşılması için 2050 yılına kadar yıllık 3 ila 4 milyar dolar arası yatırım gerekli. Buna karşılık, tahmini maliyetler ve olası ticari fiyatlamalar dikkate alındığında, 2050 yılında yeşil hidrojenin Türkiye ekonomisine katkısı yıllık 6 ila 8 milyar dolar arasında gerçekleşebilir.
İklim değişimi ve enerji dönüşümü kapsamındaki tüm bu faydalarının yanı sıra, yeşil hidrojen ekonomisi yeni iş olanaklarının yaratılmasında önemli rol oynayacak, önüne geçilen doğalgaz, kömür ve petrol yakıt ithalatı ile cari açığın azalmasına katkı sağlayarak, enerjide dışa bağımlılığı azaltacaktır. Ayrıca Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında uygulanacak olan sınırda karbon düzenleme mekanizmasının ihracatımıza olası olumsuz etkilerinin azalması yaratılacak hidrojen ekonomisinin sunacağı diğer faydalar olacaktır.
COP29 başmüzakerecisi Yalchin Rafiyev’in "üç yıllık teknik süreçte ilk kez tartışma için uygulanabilir bir temel"…
BM iklim müzakerelerine ilk defa heyet gönderen Taliban, Afganistan’ın iklim finansmanından yararlanmasını talep ediyor. Geçimi…
Climate Action Tracker tarafından yapılan analiz, mevcut politikaların devam etmesi durumunda ortalama sıcaklık artışının 2100…
Önde gelen bağımsız ekonomistlerden oluşan bir grubun yaptığı yeni bir çalışma, yoksul ülkelerin, 2030 yılına…
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Bayraktar, Türkiye’nin ilk olarak COP28'te duyurulan nükleer enerji kapasitesini 2050'ye…
COP29 zirvesinde iklim finansmanı müzakereleri hız kazanırken, yeni bir çalışma, IMF’nin iklimle ilgili felaketlerden zarar…