Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) tarafından yeni yayınlanan “Küresel Yeşil Yeni Düzen’in Finansmanı” raporunu değerlendiren Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Sevil Acar, “Yeşil Yeni Düzen ile gerçekleşecek dönüşümden uzak durmanın hem dünya hem de Türkiye için maliyeti şimdiden öyle yüksek ki, dönüşümün gerektireceği maliyet onun yanında önemsiz kalır” diyor.
UNCTAD tarafından yeni yayınlanan “Küresel Yeşil Yeni Düzen’in Finansmanı” raporu, iklim değişikliğine özel bir önem veriyor. İklim değişikliğiyle mücadele için gerekli yeni bir yatırım dalgasının yeni gelir ve istihdam alanları ile küresel bir makro ekonomik toparlanma yaratacağını iddia ediyor. Bu konuda görüşlerinizi alabilir miyiz?
İklim değişikliği ile mücadele amacıyla yapılacak yenilenebilir enerji yatırımları -özellikle yenilenebilir enerji sistemlerinin günümüzde giderek düşen kurulum ve işletim maliyetleri düşünüldüğünde- hem kentler hem de kırsal bölgeler için yeni fırsatlar doğuracak. Bu fırsatlar arasında, örneğin, güneş ve rüzgar gibi kaynakların elektrik elde etmek için kullanıldığında yaratacağı yüksek istihdam potansiyeli var. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 2018 yılında yayımladığı bir analize göre çeşitli sektörleri kapsayan bir dönüşüm ve yenilenebilir enerjiye geçiş, 2030 yılına gelindiğinde 18 milyon ek iş yaratma kapasitesine sahip. Bununla birlikte hem enerji verimliliği uygulamaları hem de elektriğini yenilenebilir kaynaklardan temin eden elektrikli araçların yaygınlaşması, yerleşim yerlerinin, işyerlerinin, kamu hizmetlerinin yeniden organizasyonunu beraberinde getirecek. Bu yeniden düzenlenme ve planlama esnasında yapılacak yatırımlar da hem geliri hem de istihdamı artırıcı nitelikte olabilir.
Raporda, Yeşil Yeni Düzen’in küresel mali kriz sonrasında yeni ve temiz bir başlangıç yapılabilmesi için doğru politika çerçevesi olduğu kabul ediliyor. Alexandria Ocasio-Cortez’in önderliğinde gündeme gelen “Yeşil Yeni Düzen” sadece iklim değişikliğiyle mücadeleyi öngörmüyor, yeni bir ekonomik, sosyal ve çevresel düzen de tasavvur ediyor. Böyle bir dönüşümün hem dünya hem de Türkiye için maliyeti ne olabilir?
Aslında soruyu tersten sorsaydınız, şöyle cevap vermek isterdim: Böyle bir dönüşümden uzak durmanın hem dünya hem de Türkiye için maliyeti şimdiden öyle yüksek ki, dönüşümün gerektireceği maliyet onun yanında önemsiz kalır. Gıda, yakıt ve finans krizlerinin devam ettiği, ekosistemlerin hızla tahrip edildiği ve biyoçeşitliliğin azaldığı, iklim krizinin devasa etkileriyle birlikte yaşandığı sorunlarla dolu bir dönemdeyiz. Bunların gerçek maliyeti hesaplanamayacak derecede büyük. Yine de örneklemek gerekirse, OECD’nin 2014’te yayımladığı bir rapor, endüstriyel prosesler ve fosil yakıtların kullanımından kaynaklı seragazı emisyonlarının 2060 yılında iki katına çıkacak olmasının Asya ülkelerinin büyüme oranında %5’lik bir yavaşlamayı beraberinde getireceğini gösteriyor. Aynı şekilde dünya ekonomisinin ortalama yıllık büyüme oranını 2014-30 için öngörülen %3.6’dan 2030-60 için %2.7’ye gerileteceğini bulguluyor. Bu karamsar projeksiyonların arkasında iklim değişikliği kaynaklı tarımsal çıktı azalması, su kıtlığı, yeni bakterilerin türeyişi, çeşitli hastalıkların yayılması vb. etkenler yer alıyor. Bu maliyetleri hiçe sayarak aksi yönde bir dönüşümün maliyetlerinden bahsetmek haksızlık olur.
Öte yandan, yeni bir yeşil düzene doğru dönüşüm için gerekli kaynaklar aslında küresel ekonomik sistemde mevcut. Gerek politika araçlarının bu amaçla yeniden tasarlanması, gerekse var olan kaynakların farklı bir şekilde dağıtılması yoluyla dönüşümü finanse etmek mümkün. Özetle yeşil iktisadi dönüşüm, üretken amaçlar için kullanılmayan fonları yeşil yatırımlara aktarmayı, vergi ve teşvik politikalarını dönüşüme yardımcı olacak şekilde kurgulamayı, örneğin fosil yakıtlardan desteği çekmeyi ve kirletenleri, emisyon salanları vergilendirmeyi gerektiriyor. Böyle bakıldığında birçok ülke ek kaynak yaratmaya gerek kalmadan “dönüşümün maliyeti”ni göğüsleyebilir.
Küresel ekonominin karbonsuzlaştırılması bağlamında kamu öncülüğünde, başta ulaşım, enerji ve gıda sistemlerinde olmak üzere ciddi yatırımlar gerektiğine işaret ediliyor. Bu kapsamda atılacak adımlarda vergi teşvikleri, kredi ve garantilerin yanı sıra araştırma, kalkınma ve teknoloji adaptasyonu içeren etkili sanayi politikaları neler olabilir?
Sanayi politikasında da dönüşüm gerekliliğine katılıyorum. Öyle ki, azalan kârlılık oranlarıyla birlikte sanayisizleşme veya erken sanayisizleşme, sabit sermaye yatırımlarının azalması, birçok sektörde olduğu gibi sanayide de üretkenlik kayıpları (örneğin OECD ülkelerinde endüstriyel sektörlerde işgücü verimlilik azalışları, Latin Amerika ülkelerinde neredeyse sıfır verimlilik artışı), 21. yüzyıla damgasını vuran küresel sorunlar arasında yer alıyor. Bunların yanısıra, gelir dağılımında bozulma, gelirlerde ve servette kutuplaşma (hem küresel/uluslararası hem de ulusal anlamda tabakalaşma), orta sınıf olarak nitelendirilen kesimlerin daralması, özellikle genç nüfusta yüksek işsizlik ve yoksulluk, sosyal dışlanma ve şiddet artışı vb. sorunlar UNCTAD Ticaret ve Kalkınma Raporları’nın eskiden beri değindiği konular. Karbonsuz bir ekonomi tasavvuru içinde sanayiye büyük rol düşüyor. Sürdürülebilir kalkınmanın mümkün olması ve yoksulluğun giderilmesi için sanayide yeşil ekonomik dönüşümün gerekli olduğu vurgulanıyor. Böyle bir dönüşüm hiç kuşkusuz sanayide daha adil bir ücret politikasını, “kirleten öder” prensibinden hareketle yarattığı negatif dışsallıkların, ekolojik yıkımın maliyetini üstlenmeyi ve gitgide bu tarz bir yıkımın önüne geçecek teknolojik ve inovatif önlemleri almayı gerekli kılıyor. İktisat politikası dahilinde var olan vergi ve teşvikler farklı şekilde düzenlendiğinde sanayi sektörlerinin böyle bir dönüşümden kendilerini iyileştirerek çıkacaklarını görüyoruz. Örneğin bazı ülkelerde uygulanmakta olan nötr vergi politikaları, sanayide karbon salımını kısıtlama amacıyla koyulmuş bir vergiyi istihdamla ilişkili alınan vergilerin azaltılması yoluyla nötrlüyor. Böylece ilgili sanayi sektörlerinin dönüşüm maliyetleri daha kısıtlı kalabiliyor. Bu tarz uygulamalar başka sektörler için de değişik şekillerde tasarlanabilir.
BM iklim şefi Stiell, gelecek hafta toplanacak G20 liderlerine iklim finansmanı çabalarına destek verme çağrısında…
İlham Aliyev’in geçtiğimiz 1 senede yaptığı konuşmaları analiz eden bir çalışmaya göre, COP29’un ev sahibinin…
G7, son 20 yılda iklim finansmanı borçlarını ödememesi nedeniyle COP29’da “Günün Fosili” ödülünü aldı. BM…
Bu yılki BM iklim zirvesine ev sahipliği yapan Azerbaycan, fosil yakıt patronlarına ve lobicilere başkanlığın…
Azerbaycan COP29 Başkanlığı, girişimin 2025 sonrası iklim finansmanı hedefiyle ilgili müzakerelerle iç içe geçme riski…
UNEP, küresel ısınmayı olumsuz yönde etkileyen metan emisyonlarını azaltmaya yönelik taahhütlerin arttığını, ancak bu yöndeki…