Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, “yerli” ve “yenilenebilir” kaynakların elektrik üretimindeki payının yeni bir rekor kırdığını açıkladı. İklim kampanyacıları ise “Kutlamamız gereken %100 yenilenebilir enerjiyle geçirdiğimiz gün sayısı olmalı” diyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, “yerli” ve “yenilenebilir” kaynakların elektrik üretimindeki payının %90 ile yeni bir rekor kırdığını duyurdu. Bakan Dönmez, “24 Mayıs günü elektrik üretimimizin %90’ını yerli ve yenilenebilir kaynaklardan elde ederek günlük üretimde yeni bir rekora daha imza attık” dedi.
Dönmez Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Milli enerjimiz yenilenmeye, yatırımlarımız meyvelerini vermeye devam ediyor” ifadelerini kullandı. Dönmez’in verdiği bilgilere göre 24 Mayıs günü elektrik üretiminin kaynaklar bazında dağılımı yüzdesel olarak şöyle:
- Hidrolik (su): 43.7
- Yerli kömür: 16.5
- Rüzgar: 14.5
- Güneş: 7.2
- Jeotermal: 5.3
- Biyokütle: 2.6
- Diğer: 0.2
- Doğalgaz+Fuel Oil+İthal Kömür: 10
“Sonuçlar Kamu Kaynaklarının Yenilenebilirlere Ayrılmasına Dair Bir Hatırlatma”
Europe Beyond Coal Kampanyası’ndan Duygu Kutluay İklim Haber’e yaptığı açıklamada, Avrupa’dan örnekler vererek, “İngiltere 48 gündür elektrik üretiminde kömür kullanmayarak tarihinde bir rekor kırmaya devam ediyor. Portekiz 52 gündür elektrik üretiminde kömür kullanmıyor. Yunanistan’ın kömür bölgelerinde üretim 61 yıldır ilk defa durdu. Bu ülkelerin hepsinin 2025 yılından önce kömürü elektrik üretiminden çıkarma hedefleri var. Türkiye’nin zengin potansiyeli düşünüldüğünde bizim kutlamamız gereken rekor %100 yenilenebilir enerjiyle geçirdiğimiz gün sayısı olmalıdır” dedi. 24 Mayıs günü elektrik üretimimin %90’ının yerli ve yenilenebilir kaynaklardan üretilmesinin bu açıdan güzel bir gelişme olduğunu vurgulayan Kutluay, “Türkiye için yeni kömür kapasitesi eklemeyip, mevcut kömürlü termik santrallarını en eskilerinden başlayarak kapamak için bir fırsat sunuyor. İçinde bulunduğumuz koşullar düşünüldüğünde, bu, sınırlı kamu kaynaklarının kömür gibi hızla terkedilen bir teknolojiyi ayakta tutmaya çalışmak yerine kömür işçileri için adil dönüşüm programlarına, enerji verimliliği çalışmalarına, güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji yatırımlarına ayrılması gerektiğine dair de önemli bir hatırlatma” diye konuştu.
“Elektrik Sistemindeki Esnekliğe Olan İhtiyacın Öneminin Altı Çizildi”
Bakan Dönmez’in paylaştığı verileri İklim Haber için yorumlayan SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Değer Saygın ise, COVID-19’la beraber gelen hızlı talep ve fiyat düşüşü ile bu talebin yüksek oranda yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimiyle karşılanması tablosunu Türkiye ile beraber diğer ülkelerin elektrik piyasalarında da gözlemlenebildiğini belirterek “COVID-19 etkisine ek olarak Türkiye’de Mart, Nisan ve Mayıs ayları elektrik talebinin en düşük seyrettiği ve hidroelektrik üretimin de en yüksek olduğu aylardır. Ayrıca bayram dönemlerinde talep genellikle düşük seviyede devam eder. Tüm bunlar düşünüldüğünde, 24 Mayıs’ta düşük elektrik talebinin oluşması, dolayısıyla elektrik üretiminin gerilemesiyle kWh başına yüksek maliyetle üretim yapan tesislerin arz-talep eğrisinde daha az yer bulması ve bunların yerine sıfır marjinal maliyete yakın hidro, rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir ve diğer yerli kaynaklardan üretimin fazla olması bu sonucu doğurdu” dedi.
Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji arasında çok önemli bir sinerji bulunduğu hatırlatan Saygın, elektrik talebinin enerji verimliliği önlemleriyle azaltabildiği takdirde, yenilenebilir enerji payının da hızla arttığını belirtti. Saygın şu şekilde devam etti: “Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjinin önemli parçasını oluşturduğu enerji dönüşümü de hızlanıyor. Mevcut durumdaki talep düşüşü büyük ölçüde yukarıda bahsettiğim diğer sebeplerden ötürü gerçekleşmiş olsa da, Türkiye sahip olduğu enerji verimliliği potansiyelini kullandıkça bu sinerjiyi ileriki tarihlerde daha net bir şekilde görebileceğiz. Ayrıca, önümüzdeki dönemde elektrik talebinin hem COVID-19’un etkilerinin sınırlandırılması hem de mevsimsellik etkileri nedeniyle normal seviyelere yaklaşması bekleniyor. Bu bağlamda artacak olan talebin temiz enerji kaynaklarıyla karşılanabilmesine ve eşit derecede önem arz eden enerji verimliliği önlemleriyle talep artışının dengelenmesine yönelik planlamanın 2023 yılı sonrası için yapılması önem taşıyor” dedi.
Açıklanan verilere göre güneş ve rüzgarın payının 24 Mayıs tarihinde toplam üretimin %21,7’sini temsil ettiğini söyleyen SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü “Bu seviyeye ulaşılmış olması da elektrik sistemindeki esnekliğe olan ihtiyacın öneminin altını bir kez daha çizdi. 2019 yılı sonunda yıllık ortalama güneş ve rüzgar payının %10 seviyelerinde olduğu düşünüldüğünde, Türkiye elektrik sisteminin bu seviyenin iki katında bir güneş ve rüzgar payını kaldırabileceğini gördük. Zira SHURA’nın Mayıs 2018 tarihinde yayımlamış olduğu rapordan çıkan ana sonuçlardan biri de bunu gösteriyordu. Fakat ileriki yıllarda bu pay daha yüksek seviyelere çıktıkça sistem esnekliğini artıracak önlemler için de planlama yapılması önem arz edecek” diye konuştu.