;
Politika

Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri Çevre Yatırımlarını Halen Tamamlamadı

termik

KARDOK, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri’nin verilmiş olan son tarih 31 Aralık 2019’da çevresel yatırımlarını tamamlamadığını ve günümüzde bile bunların halen tamamlanmadığı gerekçesiyle santrallerin çevre izinlerinin iptali için Bakanlığa başvurdu.

Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri kuruldukları günden bu yana çevreyi kirleterek çalışmaya devam ediyor. 31 Aralık 2019’un bu santrallerin çevre yatırımlarını tümüyle tamamlaması için son tarih olmasına karşın santraller halen bu yatırımları tamamlamadı. Santralleri işleten şirket dahi yatırımların halen tamamlanmamış olduğu beyanında bulundu. Bunlara rağmen santrallere çevre izni verilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu aktaran Karadam Karacahisar Mahalleleri Doğayı ve Doğal Hayatı Koruma Güzelleştirme Ve Dayanışma Derneği (KARDOK), hukuka aykırı verilmiş olan çevre izinlerinin iptal edilmesi adına Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na başvuruda bulundu.

Karadam Karacahisar Mahalleleri ve Milas ilçesi sınırları içerisinde doğayı, doğal hayatı korumayı ve güzelleştirmeyi sağlamak, bu konuda çalışmalar yapan diğer kişi ve kuruluşlarla dayanışmak amacıyla kurulan KARDOK, bu doğrultuda Bakanlığa yaptıkları başvurularında, Muğla’nın Milas İlçesi sınırları içinde faaliyette olan Kemerköy ve Yeniköy Termik Santrallerinin; sivil toplum kuruluşları ve konusunda uzman bilim insanlarınca hazırlanan raporlar doğrultusunda uygun bir şekilde çalıştırılmadığı, çevre mevzuatının güncel değerlerini karşılamadığının görüldüğünü belirtti.

KARDOK’tan şirkete cevap niteliğinde başvuru

Santralleri işleten şirket yaptığı açıklamada şu ifadelere yer vermişti: “Elektrik üretim ünitelerimizin tamamında baca gazı arıtma sistemlerinin Avrupa Birliği standartlarında geliştirilmesi ve verimlilik artışı için ülkemizdeki ilk ve tek rehabilitasyon yatırımını toplam 280 milyon Euro bedelle hayata geçirmiş bulunmaktayız. Bu yatırımın yaklaşık yüzde 60’ı tamamlanmış olup, yatırımlar etaplar halinde devam etmektedir. Tüm ünitelerin devreden çıkarılması enerji arzında sorun yaratacağından çalışmalar etaplar halinde yürütülmek zorundadır. Rehabilitasyon işini yürüten General Electric uzmanlarının planlamalarına da uygun olarak iki ünite tamamen yenilenmiş, üçüncü ünitede sona yaklaşılmıştır. Yenilenen iki ünitenin her biri 232,6 MW güce yükselmiştir. 2024 sonu itibarıyla projenin tamamlanması hedeflenmektedir.”

KARDOK ise Bakanlığa yaptığı başvuruda, şirketin çevre yatırımlarının bu açıklamalarda tamamladıklarını iddia ettikleri oranda dahi tamamlanmadığının bilindiğini belirtti. Yapılan bu açıklama üzerine santralin çevre izin ve lisansı olmadan çalıştığı düşüncesi ile santralin çevre izni olup olmadığını araştıran KARDOK, santrallerin 11 Mart 2022 tarihli çevre izni ve lisansları olduğunu açığa çıkardı. Çevre izin ve lisansı alabilmek için santralin tümüyle çevre mevzuatının gereklerini sağlaması gerekiyor. Bu bağlamda KARDOK yaptığı başvuruda, yalnızca bu açıklamanın dahi çevre izninin hukuka aykırı olduğunun açık bir kanıtı ve iznin derhal iptalini gerektiğini öne sürdü.

Hukuki süreç

KARDOK’un yaptığı başvuruya göre; kuruluşları çoğunlukla 1975 -1990 yılları arasında gerçekleşen ve kamu tarafından işletilen termik santraller özelleştirme programına alınarak pek çoğu 2013 yılından sonra olmak üzere özelleştirilmeye başladı. Ardından, 2013 yılında Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen Geçici 8’inci Madde’ye istinaden çevre yatırımlarını tamamlamayan santrallerin 31 Aralık 2021 tarihine kadar çevre yatırımları olmaksızın çalışmasının önü açıldı.

Bu madde düzenleme, Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası ile Anayasa Mahkemesine taşındı. Anayasa Mahkemesi 2014 yılında verdiği kararla maddeyi “düzenleme devletin gözetim ve denetim yükümlülüğüne aykırı olduğu gibi Anayasa’nın 56’ıncı maddesini de ihlal etmektedir. Bu nedenlerle, dava konusu kuralla EÜAŞ’a bağlı santraller ile özelleştirilen santrallerin 2018 yılının sonuna kadar çevre mevzuatı hükümlerine tâbi olmaktan çıkarılması ve bu durumun üç yıl daha uzatılabilmesi ihtimali karşısında tanınan süre ölçülü olmayıp, sürdürülebilir çevre ilkesiyle uyumlu değildir” gerekçeleri ile iptal edildi. İptalin ardından bu kez Geçici 8’inci madde tekrar düzenlenmiş ve santrallere 31 Aralık 2018 + 3 yıl uzatma hakkı verilmek yerine 31 Aralık 2019 tarihine kadar çevre yatırımlarını tamamlamak için süre tanınmıştı. Yani, Geçici 8’inci madde yürürlükte kalmış ve 31 Aralık 2019’a kadar bu santraller her türlü denetim ve çevresel yükümlülüğün dışında bırakıldı. Anayasa Mahkemesi 31 Aralık 2019 tarihinin net bir tarih olduğu gerekçesi ile düzenlemeyi iptal etmemişti.

KARDOK’un yaptığı başvuruya göre, 31 Aralık 2019’da da gerekli çevre yatırımlarının tamamlanmamış olacağı anlaşıldığı için, Şubat 2019 ve Kasım 2019’da meclise gelen yasa tasarıları ile bu süre daha da uzatılmak istenmişti. Kamuoyunun tepkisi ile Şubat 2019’daki deneme mecliste oylanmadan geri çekilmiş ancak Kasım 2019’da, 7193 sayılı kanun ile mecliste kabul edilmişti. Ancak, santrallere ek süre tanıyan bu madde, Anayasa’nın 56. maddesinde belirtilen “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına aykırı olduğu gerekçesi” ile Cumhurbaşkanı tarafından 4 Aralık 2019 tarihinde veto edilmişti.

Cumhurbaşkanlığı veto gerekçesi:

Cumhurbaşkanlığı ise veto gerekçesinde şu ifadelere yer vermişti:

“İnsan sağlığı ve çevrenin korunması da devletin başta gelen anayasal ödevi ve herkesin insani görevidir. Nitekim Anayasa’nın 56’ncı maddesinde, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Çevreyi geliştirmenin, çevre sağlığını korumanın ve çevre kirlenmesini önlemenin devletin ve vatandaşların ödevi olduğu hususu da hüküm altına alınmıştır. Devletin çevreyi koruma ödevi gerekli mevzuatın yürürlüğe konması ve mevzuata uygunluğun denetlenmesi suretiyle yerine getirilir.”

“Vatandaşlar ise bu mevzuatın gerektirdiği yükümlülükleri yerine getirmekle sorumludur. Ülkemizin enerji ihtiyacının karşılanması zarureti, insan sağlığı ve çevrenin korunması amacının önüne geçmemelidir. Günümüz şartlarında çevre kirliliğine yol açmadan, özellikle hava, su ve toprak kalitesini bozmadan da enerji üretiminin gerçekleştirilmesi mümkündür. Hal böyle iken evvelce elektrik üretim şirketlerine tanınan ve esasen yeni mevzuata uyum sağlama ihtiyacından kaynaklanan yaklaşık 7 yıllık geçiş süresi uyum için yeterli olmasına rağmen incelenen kanunla bu sürenin nihayetinde 2,5 yıl kadar daha uzatılması devletin insan sağlığı ve çevreyi koruma ödevi ile bağdaşmayacaktır. Devletin bu meseleye hem yatırımcıyı hem vatandaşını koruyacak bir anlayışla yaklaşması, düzenlemeleri buna göre gerçekleştirmesi gerekmektedir.”