Birleşmiş Milletler 24. İklim Değişikliği Konferansı (COP24) ikinci haftasına girerken HEAL, yeni araştırmasında Türkiye’nin dünyada en çok linyit tüketen dördüncü ülke olduğunu açıkladı. HEAL yayımlanan bu yeni raporunda halk sağlığının korunması ve hava kirliliğinin önlenmesi için bütün termik santralların kapatılması ve Türkiye’nin linyit tüketim alışkanlığından vazgeçmesi çağrısında bulundu.
HEAL tarafından Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nde bugün (10.12.2018) yayımlanan “Linyit kömürü: sağlık etkileri ve sağlık sektöründen tavsiyeler” isimli rapora göre, Türkiye’de 2016 yılında 70,2 milyon ton linyit üretildi ve tüketildi, bu linyitin yarısından fazlası kömürlü termik santrallarda kullanıldı. Türkiye’de işletmedeki 27 kömürlü termik santralın 11’inde linyit kullanılıyor. Başka bir deyişle 19,9 GW kömürlü termik santral kapasitesinin %52’si linyit kömürüne dayanıyor. Ülke bu linyit üretimiyle dünyada dördüncü, Avrupa’da ise ikinci sıraya oturuyor.
İklim değişikliğinin en temel nedenlerinden olan kömürün sağlığa etkilerinin altını çizen Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) üyesi Doç. Dr. Çiğdem Çağlayan, “HEAL’in linyit özelinde hazırladığı yeni rapor, kömür kullanımının sağlık etkileri konusunda politika yapıcılara güçlü kanıtlar sunan önemli bir çalışma” dedi. Çağlayan şöyle devam etti: “Bugüne kadar yapılmış birçok araştırmada kömürlü termik santralların mevcut olduğu bölgelerde astım, kanser, KOAH gibi hastalıklarda artışa neden olduğu yadsınamaz bir biçimde ortaya konulmuştur. Ayrıca Türkiye’de kömürlü termik santralların, yarattıkları hava kirliliği sebebiyle yılda yaklaşık 3 bin erken ölüme sebep olduğu tahmin edilmektedir”.
Temiz kömür diye bir şeyin olmadığının altını çizen HEAL Türkiye Danışmanı Funda Gacal ise, “Zonguldak’ta taş kömürünün hava kirliliğine sebep olduğunu görüyoruz. Resmi rakamlar, hava kirliliğinin hem Türkiye’nin hem Dünya Sağlık Örgütü’nün limitlerinin çok üstünde olduğunu ortaya koyuyor. Yeni raporumuz, Türkiye’de aynı miktarda elektrik üretmek için taş kömüründen üç kat daha fazla linyit kullanılması gerektiğini ortaya koydu. Bunun daha fazla kirlilik ve olumsuz sağlık etkisi anlamına geldiğini tahmin etmek zor değil” dedi.
Türkiye’deki en büyük termik santrallara bakıldığında yine linyit yakıt kaynağı olarak ortaya çıkıyor. Afşin Elbistan A ve B linyit santralları ve Yatağan başta olmak üzere Muğla’daki linyit yakıtlı santrallar buna örnek gösterilebilir. Son yıllarda yeni kömürlü termik santral planları ile gündeme gelen Eskişehir, Çanakkale ve Tekirdağ gibi şehirlere yapılmak istenen santralların neredeyse hepsinde linyit kullanılması hedefleniyor.
Türkiye ile beraber Avrupa’daki diğer ülkeleri de inceleyen rapora göre, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı Avrupa’daki ülkeler dünyadaki linyitin %50’sini üretip tüketiyor. Avrupa’daki kömürlü termik santralların %40’ı linyitle çalışıyor. Avrupa Birliği’nin en büyük, en kirli ve insan sağlığına en zararlı termik santralı olan ve Polonya’da yer alan Belchatow santralı da yine linyit kullanıyor. Avrupa ülkelerine, yüksek linyit üretim ve tüketim modellerini terk etmeleri ve acilen linyit de dahil tüm yeni kömürlü termik santral projelerinden vazgeçmeleri çağrısı yapılıyor.Türkiye, hem sayı hem de kapasite bakımından Avrupa ülkeleri arasında en fazla yeni kömürlü termik santral planlayan ülke olarak öne çıkıyor. Geçtiğimiz Cumartesi COP24 kapsamında düzenlenen İklim ve Sağlık Zirvesi hakkında konuşan HEAL’in Türkiye Danışmanı Funda Gacal “Linyit özelinde çalıştığımız veriler, linyitin iklim üzerinde son derece yıkıcı bir etkisi olduğunun altını çiziyor. Ancak buna rağmen Avrupa’da ve Türkiye’de 2010’dan bu yana linyit üretiminde hiçbir belirgin düşüş gözlenmedi, bu da iklim değişikliği mücadelesine gölge düşürüyor. Gerçek anlamda insan sağlığını korumak ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek için enerji sistemimizi acilen dönüştürmemiz gerekiyor. Ancak ne yazık ki binlerce politikacının bir araya geldiği iklim zirvelerinde insan ve diğer canlıların sağlığının ana konu olmadığını görüyoruz” dedi.
Türkiye yenilenebilir enerji potansiyelini kullanarak gelişen ülkelere iyi bir rol model olabileceği halde, Paris Anlaşması ve iklim mücadelesinden gittikçe uzaklaşıyor. Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu Yürütme Kurulu Üyesi Halk Sağlığı Uzmanı Gamze Varol ise, “Geçtiğimiz hafta Dünya Sağlık Örgütü’nün COP24 kapsamında duyurduğu yeni rapor incelendiğinde görülüyor ki, iklim değişikliği ile mücadele etmenin sağlık faydaları maliyetinden çok daha yüksek; iki katı kadar. HEAL’in bu raporu da benzer bulguları bize sunuyor. Buradan Türkiye’ye, halk sağlığını korumak ve geliştirmek amacıyla, başta enerji üretim modellerinde değişiklik yapmak olmak üzere çok görev düşüyor” dedi.