Yeni bir rapor değişen iklimsel ve toplumsal koşullara bağlı olarak ölçeği, şiddeti ve sıklığı artan yangınlara yönelik yaklaşımlarımızı, güncel gerçekler ışığında hızla gözden geçirerek geliştirmemiz, önleyici tedbirleri almamız ve hazırlıklı olmamız gerektiğine dikkat çekiyor.
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), 2021 yazında ülkemizde yaşanan tarihi orman yangınlarını takiben Natura Doğa ve Kültür Koruma Derneği’nden bir grup akademisyenin işbirliği ile hazırlanan “Akdeniz Bölgesi’ndeki Büyük Orman Yangınlarının Ekolojik ve Sosyo-Ekonomik Etkileri” konulu raporu 21 Mart Dünya Ormancılık Günü’nde kamuoyuna sundu. Rapor, 2021 yazında meydana gelen büyük yangınların yol açtığı ekolojik ve sosyo-ekonomik etkileri inceliyor. Yangın öncesi, sırası ve sonrasına dair önerilerde bulunuyor. Toplumların ormanlara yönelik ilgisini artırmak amacıyla, 21 Mart 1971 tarihinde, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından kabul edilerek, doğada yeni bir yeşerim döneminin başlangıcı sayılan 21 Mart Dünya Ormancılık Günü, 1975’ten bu yana ülkemizde de kutlanıyor.
Bir Akdeniz ülkesi olan Türkiye’de son 20 yılın istatistiklerine göre her yıl ortalama 2-3 bin orman yangını çıkıyor ve yaklaşık 7-8 bin hektar alan yanıyor. Bu yangınların her yıl ortalama 1-2 tanesi büyük veya tek başına en az 5 bin hektar alanı etkileyen, bir başka deyişle mega yangın. 28 Temmuz 2021’le başlayan 15 gün içinde, 54 ilde, 250’nin üzerinde orman yangını meydana geldi ve bu yangınlardan yaklaşık 150 bin hektar orman alanı etkilendi. Büyük yangın sayısı ise 16 oldu. Tarihimizin en büyük örnekleri olarak kayıtlara geçen bu yangınların, yalnızca doğa (bitki örtüsü ve yaban hayatı) üzerinde değil, yöre insanı üzerinde de sosyal, ekonomik, psikolojik etkileri oldu. Yangınlarda 13 kişi yaşamını yitirdi; köyler ve kırsal yerleşim alanları boşaltıldı.
Son 20 yılda yanan alanların toplamına eşit olan bu büyük yangın dalgasından en çok etkilenen iller Antalya (82 bin ha) ve Muğla’ydı (62 bin ha). Antalya’nın Manavgat, Alanya, Akseki ve Gündoğmuş ilçelerine bağlı 56 köy ve mahalle ile Muğla’nın Bodrum, Milas, Seydikemer, Köyceğiz, Marmaris, Kavaklıdere, Menteşe, Yatağan ve Dalaman ilçelerine bağlı 107 köy/mahallede toplam 8.376 çiftçiye ait, 49 bin 200 dekar ekili/dikili üretim alanı ve 565 dekar örtü altı üretim alanı yangınlardan etkilendi. Toplam 265 büyükbaş, 3 bin 994 küçükbaş, 30 bin 462 kanatlı hayvan yok oldu. 1 bin 891 alet-makine, 954 ton depolanmış ürün kullanılamaz hale geldi, 9 bin 535 tarımsal yapı etkilendi. Yörede kızılçam ormanlarına bağlı olarak yapılan arıcılık ve yerel/ulusal ekonomi için önem taşıyan coğrafi işaretli Marmaris çam balı ve Milas zeytinyağı üretimi ile kekik, defne gibi odun dışı orman ürünleri üretimi büyük zarar gördü.
“Akdeniz Ormanlarının ve İnsanın Yeniden Ayağa Kalkma Potansiyeli Var”
“Orman yangınları genellikle felaketle yüz yüze geldiğimizde farkına vardığımız bir gerçek. Oysa bunun bir öncesi ve bir de sonrası var. Söndürme konusuna verdiğimiz önemi ve gösterdiğimiz titizliği, önleyici çalışmalarda ve yangın sonrası süreçte de göstermeliyiz. Aslında yangınlar karşısındaki başarımız, toplumsal bir bütünlük içinde, yangın öncesinde ve sonrasında yaptıklarımıza ve süreci nasıl yönettiğimize bağlı” diyen Yangın Ekolojisi Uzmanı ve raporun yazarlarından Prof. Dr. Çağatay Tavşanoğlu şunları söyledi: “Yangınlarla evrimleşmiş Akdeniz ormanlarının ve insanın yeniden ayağa kalkma potansiyeli var. Bunu saha çalışmalarımızda da tespit ettik. Yanan bazı alanlarda hızla başlatılan çalışmalarda ise geniş alanda ağır makinelerle yoğun toprak işlemesine dayalı uygulamalar görüyoruz. Bunlar toprağa zarar verebilir, sürgün veren bitkiler ve topraktaki tohum bankası tahribata uğrayarak biyoçeşitlilik bundan olumsuz etkilenebilir. Tek türe dayalı plantasyonlar, ekosistemi, dış etkilere karşı kırılgan hale getirebilir. Özellikle yanmış kızılçam alanlarında ve makiliklerde harekete geçmeden önce bir süre bekleyerek, yapılacak gözlemlere göre müdahalenin belirlenmesi yerinde olur. Doğal yolla alanda yeterli miktarda fidenin görülmesi halinde, alan kendi seyrine bırakılabilir ya da tohum takviyesi ile alandaki çam varlığının desteklenebilir. Oluşturulacak tür ve habitat çeşitliliği, alanı biyolojik olarak zenginleştirdiği gibi ekosistemin iklim değişikliğine karşı direncini artırır. Bu nedenle her vakanın, sükûnetle kendi özelinde değerlendirilerek en uygun müdahale biçiminin buna göre belirlenmesini öneriyoruz. Raporumuzda da; kızılçam, maki, karaçam, zeytinlik, akarsu vejetasyonu gibi farklı habitatlara yönelik öneriler sunuyoruz.”
“Yaban Hayatı için Habitat Adacıkları Oluşturulmalı”
Başta karakulak olmak üzere bölgenin yaban hayatı üzerine çalışmalar yürüten raporun yazarlarından Dr. Yasin İlemin de “Büyük yangınlar esnasında yavaş hareket eden türler hariç, birçok sürüngen, kuş ve memeli yangını hissettiği anda sahayı terk etti. Doğrudan yangın ve dumanla zehirlenme sonucu ölen canlı sayısı çok değil; ama en büyük kayıp, yaban hayvanlarının yer değiştirmeleri sırasında insan kaynaklı kazalar ile oldu. Uzun vadede habitat kayıplarının yerine konmaması sonucu da dolaylı yollarla kayıplar artacak. Yangınların sıklığına bağlı olarak, yaban kedisi gibi Akdeniz’de belli bir habitata özelleşmiş türlerin doğal yaşam ortamları tamamen yok olabilir. Bu da türün varlığını tehlikeye sokabilir. Bu nedenle yangın sonrası alanda yapılacak uygulamalar da çok önemli. Restorasyon ya da ağaçlandırma çalışmaları yapılırken yaban hayvanlarının kısa zaman sonra bu alanlara geri döneceği dikkate alınmalı; teşvik edilmeli. Bu amaçla, kendi haline bırakılmış habitat adacıkları ayrılmalı. Çünkü kuşlar, böcekler, memeliler böyle yerleri tercih eder” dedi.
“Akdeniz Bölgesi’ndeki Büyük Orman Yangınlarının Ekolojik ve Sosyo-Ekonomik Etkileri” raporunun yangın öncesi/esnası/sonrası için sunduğu önerilerden bazıları şu şekilde:
- Erken uyarı ve hızlı müdahaleyi kolaylaştıracak yeni teknolojik uygulamaların (aplikasyonlar, vb.) ve yenilikçi çözümlerin geliştirilmesi,
- Yangın riskinin yüksek olduğu ziraat-orman, iskân-orman arakesitlerinde yanıcı madde azaltma, tampon bölge oluşturma, çöp temizleme, yangına dirençli bitkilendirme çalışmaları,
- Orman yangınlarıyla mücadele için su kaynaklarının korunmasına ve yeterli miktar ve kapasitede su rezervlerinin oluşturulmasına yönelik faaliyetler (ör. su toplama sarnıçları, çukurları, kurak bölgelerde yağmur hasadı, su rezervlerinin birbirlerine dizel pompalar ve yanmaz yangın hortumları ve su topları ile bağlanması vb.),
- Riskli bölgelerde insansız hava araçları ile yaz aylarında düzenli hava kontrollerinin gerçekleştirilmesi,
- Yangın risklerine karşı, yerel, sivil yangın gözetim, istihbarat ve acil müdahale sistemlerinin/ ağlarının geliştirilmesi,
- Coğrafyamıza ve ulusal koşullarımıza uygun, yüksek kapasiteli ve etkin çalışan yangın uçağı, helikopter, hava aracı ve yangın söndürme filosunun oluşturulması,
- Doğal gençleştirmeye konu olacak sahaların belirlenmesi; alanın doğal süreç içinde kendini yenileyebilmesi için gerekli koşulların sağlanması,
- Yaban hayatının barınabilmesi ve habitatların sürdürülebilirliği için yeterli miktarda ağacın yanmış da olsa sahada bırakılması,
- Yeniden ormanlaştırma hedefine yönelik uygulama planınlarının yapılması, yanan alanlarda gerçekleştirilecek toprak işleme faaliyetlerinin yeri, şiddeti ve yönteminin belirlenmesi,
- İklim değişikliğine bağlı olarak sıklaşması beklenen büyük yangınlar sonrası restorasyon çalışmalarına hazırlıklı olmak amacıyla tohum stokları oluşturulması (tohum bahçeleri, tohum meşcereleri, tohum toplama sahaları, gen koruma ormanları)
- Öncelikle doğal rejenerasyonun esas yöntem olarak kabul edilmesi, yeterli tohum kaynağının olmadığı sahalarda doğal gençleştirmenin tohum takviyesi ile desteklenmesi,
- Makilik alanların yeniden makiye dönüşebilecek şekilde restore edilmesi. Dik, sarp, kayalık ve taşlık alanların doğal seyrine bırakılması,
- Erozyon riskinin yüksek olduğu alanlarda erozyon kontrol tedbirlerinin alınması,
- Sosyal alanda, yangınlardan zarar gören vatandaşların uğradıkları zararların giderilmesi; hayvancılık ve arıcılık faaliyetlerinin desteklenmesi,
- İklim değişikliğine uyum kapsamında yapılan çalışmaların ve doğal süreçlerin takibi için yangın sonrası daimî gözlem alanlarının oluşturulması.