Yeşil toparlanma programını ekonomiyi normalleştirmeyi amaçlayan teşvik önlemleriyle karşılaştıran yeni bir analiz, yeşil toparlanmanın gelir, istihdam ve GSYH’de daha etkin artış sağladığını ortaya koyuyor. Sonuçlar, COVID-19 sonrası ülke ölçeğinde sunulan ekonomik iyileştirme süreçlerine, yeşil toparlanma kapsamındaki önlemlerin dahil edilmesi için örnek teşkil ediyor.
We Mean Business koalisyonu tarafından yürütülen çalışma kapsamında Cambridge Econometrics tarafından gerçekleştirilen yeni analiz, yeşil toparlanma programlarının gelir, istihdam ve GSYH konularında normalleştirme planlarında öngörülen teşvik tedbirlerinden daha etkin olduğunu ortaya koyuyor. Yeşil planlar, aynı zamanda emisyon azaltım konusunda katkı sağlıyor.
Modelleme kapsamında ele alınan coğrafyaların tamamında (küresel ölçek, Avrupa Birliği, Almanya, Polonya, İngiltere, ABD ve Hindistan) yeşil toparlanma programlarının, KDV oranlarında indirime giderek insanların harcama yapmasını teşvik eden normal teşvik yaklaşımlarına kıyasla daha etkili olduğu görülüyor.
Analiz, beş unsurdan oluşan “yeşil toparlanma programı” ile “normalleştirme” planını karşılaştıran modellemeyi içeriyor. Her iki senaryonun hükümetler üzerinde oluşturduğu maliyet benzer seyrediyor. Yeşil toparlanma programı KDV’de daha küçük ölçekli bir indirim içeriyor ve aşağıdaki önlemleri ele alıyor:
• Enerji verimliliğine sunulan kamu yatırımları
• Rüzgar ve güneş enerjisine yönelik teşvikler
• Şebekelerinin iyileştirilmesine yönelik kamu yatırımı
• Teşviklerin yalnızca elektrikli araçlara sunulduğu hurda planları
• Ağaç dikme programları
Her iki kurtarma planı da üretim ve istihdama destek sağlıyor, ancak yeşil toparlanma programının olumlu etkisi daha fazla oluyor.
Raporun ana çıktıları şöyle:
We Mean Business koalisyonunun CEO’su Maria Mendiluce “Bu rapor, birçok şirketin hali hazırda bildiği gerçekleri doğrular nitelikte. Sıfır karbonlu geleceğe yatırım yapmak, iş dünyasının başarısını garanti altına almanın en etkin yolu. Hükümetlerin harcama politikalarını, yeşil teknolojileri ve teknolojik yenilikleri artıracak şekilde oluşturması ve uyarlaması gerekiyor. Bu durum, şirketlere, ekonomiye ve vatandaşlara fayda sağlamanın yanı sıra, emisyonları azaltıyor. Yatırımları bu şekilde planlamamak, ekonomilerin direncini artırmanın zorunlu olduğu günümüzde, dünyayı ekonomik ve çevresel felaketlere sürüklemek anlamına geliyor” dedi.
Avrupa Kurumsal Liderler Grubu (European Corporate Leaders Group, CLG Europe) Direktörü Eliot Whittington ise“COVID-19, sistemik riski ne şekilde değerlendirdiğimiz konusundaki sorun alanlarını ortaya çıkardı. Küresel salgın öncesindeki iş yapış şekline dönmek, önümüzdeki sorunları anlamada başarısız olduğumuzu gösterirken, bu sorunlarla yüzleşme kapasitemizin azalacağı başka sorun alanları yaratıyor. Artık, pandemi gibi ekonomilerimize ve toplumlarımıza yönelik krizlere karşı direnç geliştirmeye yönelik acil bir ihtiyaç bulunuyor. İklim değişikliği, tam da bu kapsamda bir tehdit olarak öne çıkıyor. Bu raporda sunulanlar, iklim değişikliği kriziyle mücadele kapsamında ekonomileri istikrara kavuşturmamızı ve yeniden büyütmemizi sağlayan yeşil toparlanmayı ortaya koyuyor. Rapor yeşil toparlanmanın mümkün olduğunu göstermenin yanı sıra, bu durumun gerekliliğine işaret ediyor. Önümüzdeki yegane yol, dayanıklı, kapsayıcı ve iklim değişikliğine katkı sağlamayan kurtarma planı” dedi.
BM iklim şefi Stiell, gelecek hafta toplanacak G20 liderlerine iklim finansmanı çabalarına destek verme çağrısında…
İlham Aliyev’in geçtiğimiz 1 senede yaptığı konuşmaları analiz eden bir çalışmaya göre, COP29’un ev sahibinin…
G7, son 20 yılda iklim finansmanı borçlarını ödememesi nedeniyle COP29’da “Günün Fosili” ödülünü aldı. BM…
Bu yılki BM iklim zirvesine ev sahipliği yapan Azerbaycan, fosil yakıt patronlarına ve lobicilere başkanlığın…
Azerbaycan COP29 Başkanlığı, girişimin 2025 sonrası iklim finansmanı hedefiyle ilgili müzakerelerle iç içe geçme riski…
UNEP, küresel ısınmayı olumsuz yönde etkileyen metan emisyonlarını azaltmaya yönelik taahhütlerin arttığını, ancak bu yöndeki…