Yatırımcıların karbon tutma ve depolama planlarını gözden geçirmesi gerekiyor.
Asya İklim Değişikliği Yatırımcı Grubu (Asia Investor Group on Climate Change, AIGCC) tarafından yayımlanan yeni analiz, Asya genelinde karbon tutma ve depolama (Carbon Capture and Storage, CCS) altyapılarının büyük ölçekte uygulamaya konabilmesi için süregelen finansal ve operasyonel engellerin onlarca yıl devam edeceğini ortaya koyuyor. Bu durum, sanayi kuruluşları tarafından öne sürülen ve CCS teknolojilerinin büyük ölçekte yaygınlaştırılmasını öngören senaryoların karşılanamayacağını gösteriyor.
Asya’daki hükümetler ve şirketler, enerji dönüşümü planlarını desteklemek ya da net sıfır hedeflerine ulaşmak üzere gereken emisyon azaltımını sağlamak amacıyla gelecekte CCS teknolojilerine bel bağlıyor. CCS teknolojileri, elektrik üretimi ya da endüstriyel üretim kaynaklı karbondioksit emisyonlarının tutulması ile atmosfere salımı önlenen bu emisyonların taşınmasını ve kalıcı olarak yeraltında depolanmasını içeriyor.
AIGCC, enerji dönüşümü planlarının kapsamındaki bu teknolojiye olan bağımlılığı değerlendirmek üzere Asya’daki önemli pazarlarda CCS uygulamalarına yönelik olası yol haritalarını modellemek üzere Wood Mackenzie’yi görevlendirdi.
Wood Mackenzie danışmanlığında gerçekleştirilen modelleme çalışması, Çin, Hindistan, Japonya ve Güney Kore’deki CCS ve diğer teknolojilerin 2021 ile 2040 yılları arasında teknoloji maliyeti açısından rekabet gücünü değerlendiriyor. İki senaryonun kurgulandığı çalışmada, küresel ısınmayı Paris Anlaşması’nda belirlenen hedeflerle uyumlu şekilde sınırlandıran senaryo da dahil ediliyor.
Modelleme çalışması ve AIGCC analizinin ortaya koyduğu temel bulgular aşağıda sunuluyor.
- Yenilenebilir enerji, depolama ve diğer alternatiflerin maliyetlerinin düşmesi sonucunda, 2040 yılında Çin, Hindistan, Japonya ve Güney Kore’de CCS maliyet etkinliği açısından rekabet etmekte zorlanıyor.
- Çalışma kapsamında ele alınan ülkelerde CCS’nin, 2040 yılına gelindiğinde, karbon fiyatlarının yüksek olduğu çelik üretiminde maliyet açısından rekabetçi hale gelmesi olası görülüyor. Bu durum, henüz geliştirme aşamasında olan hidrojen enerjisi gibi düşük karbonlu alternatiflerin geliştirilme hızına bağlıdır.
- CCS, finansal açıdan rekabet gücünün yetersiz olmasının yanı sıra, bu teknolojinin büyük ölçekte yaygınlaştırılması, çevresel riskler, teknik zorluklar, mevcut finansman eksikliği, toplumsal muhalefet ve bu kapsamdaki politikaların belirsizliği gibi zorluklarla karşı karşıya bulunuyor.
- Düşük karbonlu ya da sıfır emisyonlu seçeneklerin finansal açıdan rekabetçi hale gelmesi durumunda, CCS’nin çekiciliğin düşmesi bekleniyor. CSS’nin yaygınlaştırılma hızı, politika desteğine ve teknolojik gelişmelere bağlı şekilde ilerliyor.
AIGCC’nin CEO’su Rebecca Mikula-Wright, yatırımcıların CCS’nin yaygınlaştırılması konusunda gerçekçi olmalarını ve uzun vadede fosil yakıt kullanımının meşrulaştırmasını önlemek üzere Asya’daki şirketlerin varsayımlarını ve net sıfır hedeflerini yeniden irdelemeleri gerektiğine işaret ediyor. Bu senaryolarda varsayılan ve büyük ölçekte yaygınlaştırması öngörülen bu teknolojinin önündeki engelleri anlamak ve üstesinden gelmek için ayrıntılı teknik çalışmalar gerekiyor.
Mikula-Wright, “CCS, emisyon azaltımı zorlu bazı sanayilerin net sıfır emisyon hedefine ulaşmasına yardımcı olabilmek adına gelecekte önemli rol oynayabilir. Ancak uygun koşullar altında dahi bu rol muhtemelen sınırlı kalacak. AIGCC tarafından gerçekleştirilen analiz, teknik zorluklar, politika desteğindeki sınırlamalar ve yenilenebilir enerji gibi daha düşük maliyetli alternatiflerin rekabetçiliği göz önüne alındığında, CCS’nin Asya’da geniş ölçekte yaygınlaştırılmasına dair yüksek beklentinin önündeki riskleri ortaya koyuyor. Birçok hükümet ve şirket, enerji dönüşümü planları dahilinde, fosil yakıta dayalı yeni enerji projelerinin (özellikle elektrik santrallerinin) inşasını ve işletilmesini haklı kılmak üzere, CCS teknolojilerinin önemli rol oynayacağını varsayıyor. Şirketlerin net sıfır emisyon hedeflerinde CCS’ye atfettikleri önemli rol, ekonomilerin karbondan arındırma süreçlerinde bu teknolojinin önündeki finansal ve teknik zorluklar nedeniyle âtıl varlık haline gelmesi riskini artırıyor” dedi.