2050 yılına gelindiğinde kentli nüfusun %70’e yaklaşması bekleniyor.
Kentsel yayılma, çevreye etkileri ve simülasyon modellerini üretilmesi konusunda çalışmalar yapan SCÜ Mühendislik Fakültesi Harita Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Ercüment Ayazlı öncülüğünde Bursa Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ömer Bilen ile Çorum Hitit Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yüksek Mühendis Ahmet Emin Yakup, 2000, 2006, 2012 ve 2018 verileri kullanılarak İstanbul için 2040 yılı kentsel yayılma simülasyon modeli oluşturdu. Hazırlanan harita ile İstanbul’un 2040’a kadar kentsel yayılma riskinin sonuçları ortaya konuldu.
DHA’nın haberine göre, İstanbul’u bir laboratuvar olarak gördüklerini belirten Doç. Dr. İsmail Ercüment Ayazlı, “Şu anda hepimizin konuştuğu konu; tarım ve orman. Çünkü pandemi bize bunu gösterdi. İnsanlığın ihtiyacı en önemli iki şey; temiz hava ve bağışıklık sistemini güçlendirecek organik beslenmedir. Bunları da tarım arazilerimiz ve ormanlarımızla sağlıyoruz. Bunların üzerindeki en önemli baskı kentleşme baskısı. Dünya nüfusunun her yıl artmasına rağmen kırsal alan nüfusu sürekli azalmakta ve 2050 yılına gelindiğinde kentli nüfusun %70’e yaklaşması beklenmektedir. Bu da şu demek; 2050 yılına gelindiğinde kırsal alanda yaşayan her bir kişi, 3 kat daha fazla emek sarf etmeli ki; hem kendi hem de kentte yaşayan insanların karnını doyurabilsin” dedi.
Arazi Kullanımı ve Örtü Değişimleri Tehlikeliydiyse Yaratıyor
Özellikle çevresel sorunlara dikkati çekmek istediklerini ifade eden Doç. Dr. Ayazlı, “Çevresel sorunların başında; arazi kullanımı ve örtüsünde meydana gelen değişimler yer alıyor. Arazi kullanımı ve örtü değişimleri nedeniyle meydana gelen ormansızlaşma, tarım arazilerinin ve sulak alanların yok olması sonucunda özellikle iklim değişikliği, küresel sınma, kuraklık ve sel baskınları, salgın hastalıklar, hava ve su kirliliği, beslenme ve gıda güvenliği gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda özellikle yerel yönetimler açısından artan enerji maliyetleri ve yerel yönetimler tarafından sunulan kamu hizmetlerinin aksamasının yanında yoksulluğun artması, yoksullukla mücadele, demografi ve yaşam kalitesinin değişmesine neden olmaktadır” diye konuştu.
“Kent için Proje Hazırlayanlar Bu Verilere de Baksın”
2040 yılını neden seçtiklerini de açıklayan Doç. Dr. Ayazlı, “İstanbul’da çevre düzenlemesi planı en son 2010 yılında yapıldı. Bu planlar 30 yıllıktır. O nedenle kestirim tarihini 2040 yılı olarak belirlediğimiz çalışmamızdan elde ettiğimiz sonuçlara göre, İstanbul’da tarım arazilerinin %37’si, ormanlarınsa %21’i kentleşme tehdidi altında. Buna ek olarak beklenen İstanbul depremini de göz önünde bulundurarak elimizdeki çevre düzenlemesi planının içinde yer alan jeolojik riskli alanlar verileri var. Bir de bununla ürettiğimiz modeli çakıştırdık. Burada da jeolojik riskli alanlardaki olası kentleşme baskısı %60 olarak hesaplanmıştır. Bu rakamlar artabilir, azalabilir. Gerekli önlemler alındığı takdirde buradaki hasarlar minimuma inebilir” ifadelerini kullandı.
2020 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı’nın ortaklaşa bir rapor hazırladığını hatırlatan Doç. Dr. Ayazlı, şunları söyledi: “Bu raporda 7,5 büyüklüğündeki bir deprem senaryosuna göre, İstanbul’daki binaların ortalama %17’sinin orta ve üstü seviyede hasar göreceği, 12 bin 400-14 bin 150 arasında insanın yaşamını yitireceği tahmin ediliyor. Bu da çok ciddi bir rakam. 15 milyar dolar civarında bir mali kaybın meydana geleceği hesaplanmıştır. Kur artışıyla şu an bu oran 2 katına çıkmış vaziyette. İstanbul’da kentsel yayılmayı kontrol altında tutmak için gerekli önlemler alınmadığı takdirde oluşabilecek zararlar, bu rakamların üzerinde olacaktır. Amacımız; kentle ilgili karar vericiler proje geliştirdiğinde, hazırladığımız bu haritayı göz önüne alması.”