Climate Impact Lab tarafından gerçekleştirilen yeni bir araştırma aşırı sıcaklıklar nedenli ölüm oranlarının sadece artan sıcaklıklar ile ilgili değil, ekonomik eşitsizlikler ile en iyi şekilde anlaşılabileceğini ortaya koyuyor.
Önümüzdeki yıllarda kaçımız aşırı sıcaklar nedeniyle hayatını kaybedecek? Milyonlarca insanın yaşadığı bir gezegende insanlığın karşı karşıya olduğu en korkunç sorulardan biri bu olabilir.
Gelecekte sıcak hava dalgasından ölüp ölmeyeceğiniz şu anda nerede yaşadığınızla ve günümüz eşitsiz ekonomisinin bölgesel etkileriyle belirlenecek. Climate Impact Lab tarafından yeni yayımlanan bir araştırma, sıcaklık, gelir ve ölüm oranları arasındaki ilişkiyi inceliyor. Havalandırmaya, koruyucu altyapılara ve yaşlı bakım hizmetlerinden daha az faydalanabilen yoksul bölgelerdeki insanların sıcak hava dalgalarından ölme oranları, aynı etkileri yaşayan refah seviyesi yüksek kişilere göre, çok daha yüksek olacak.
Climate Impact Lab araştırmacıları, gelecekteki sıcak hava dalgalarının tahmin edilenden çok daha kötü olacağını ve sadece sıcak havadan yıllık ölüm oranlarının yüzyılın sonunda 100 binde 73’e yakın olacağını belirtiyor. New York eyaletinin ise Ocak’tan beri COVID-19 nedenli ölümleri 100 binde 79 oranında. Climate Impact Lab direktörlerinden ve Chicago Üniversitesi ekonomi profesörü Michael Greenstone, “İklim değişikliği kaynaklı ölüm riskleri önceden öngörülenlerden çok daha şiddetli olabilir” dedi.
Araştırma sonuçları, gelir artışıyla birlikte iklim adaptasyonuna yönelik yatırımların hayat kurtarıcı etkisine odaklanıyor. Climate Impact Lab’e göre, ekonomik gelişme yüzyılın sonunda aşırı sıcak kaynaklı beklenen ölüm oranını yaklaşık % 60 oranında azaltabilir.
Sıcaklığın insan vücudu üzerindeki etkisi de denklemin önemli bir parçası. Küresel ortalama sıcaklıklar önceki yüzyıllardan 1 derece daha sıcak ve birçok çalışma 2100 yılına kadar 3 derecelik bir artış öngörüyor. Ancak dünyanın belli bölgeleri şimdiden küresel ortalamanın iki katı oranında ısındı. Bu artış, daha çok insanı aşırı sıcaklıklara karşı savunmasız hale getirecek. Aşırı sıcaklıklar, kalp krizi; kalp ve damar hastalıkları ve akciğer hastalıklarından ölümleri %50 oranında artırıyor.
Bazı bölgelerde ise birkaç saat boyunca dışarıda çalışmak ciddi riskler yaratabilir. Aşırı sıcağa ve neme belli oranda maruz kaldığında, insan vücudu kendi derisinde boğulur, çünkü hava terin buharlaşmasını sağlayamayacak kadar fazla su molekülü taşır.
Ancak aşırı sıcakların ölümcül sonuçları biyoloji kadar ekonomi tarafından da şekilleniyor. Biri zengin ve teknolojik olarak gelişmişken, diğeri yoksul ve kaynaklara erişimi kısıtlı, aynı sıcaklık dalgası ile mücadele eden iki ülkeyi hayal edin. Climate Impact Lab da ekonomik büyüme ve adaptasyonu hesaba kattıktan sonra ölüm riskinde beklenen farkı anlamayı amaçlıyor.
Ekonomik eşitsizlik ve ölüm oranları arasındaki ilişkiyi anlamak için araştırmacılar dünya nüfusunu 24 bin 378 parsele bölüyor. Bu şekilde her bölge yaklaşık olarak eşit nüfusu barındırıyor ve sıcaklıklar da karşılaştırılabiliyor.
Bu bölgeler bir grafiğe çizildiğinde, 2015-2099 yılları arasındaki iklim değişikliğine bağlı olarak tahmini ortalama sıcaklıklar ile ölüm oranlarındaki değişiklikler arasındaki ilişkiyi gösteriyor.
Dünyanın dörtte üçünden fazlasının 2099 yılına kadar sıcaklığa bağlı ölüm riskinin daha yüksek olduğu görülüyor. Sudan, Hartum’da 100 binde 400’den fazla ölüm bekleniyor.
Bu yeni araştırma aşırı ısınan dünyamızda, benzer iklimlerde yaşayan insanların geleceğini gelirlerinin belirleyeceğini gösteriyor. Daha yüksek gelire sahip bölgelerin sağlık ve güvenlik önlemlerine para harcama olasılığı da daha yüksek.
Climate Impact Lab’den Greenstone, “Bu riskler hem dünya genelinde hem de ülkeler arasında büyük farklılıklar gösteriyor. En büyük etkileri bugünün sıcak ve yoksul bölgelerinde” diyor. İklim riskleri eşitsizliği daha da kötüleştirebilir, çünkü gelir ve adaptasyon yaşamları korumaya yönelik en donanımlı bölgelerde birikiyor.
Son altı yıl şu ana kadar kaydedilen en sıcak yıllar olurken 2020’nin de en üst sıralara yerleşmesi muhtemel.
İklim araştırmacıları yaş almış bireyleri, sıcaklık kaynaklı ölümlerde önde gelen belirleyici olarak görüyor çünkü aşırı hava olaylarına karşı daha hassas oluyorlar. Yaş almış nüfustaki hassasiyet 1990 yılından bu yana Afrika, Güney Asya ve Batı Pasifik bölgelerinde %10 oranında arttı. The Lancet’in geçen yıl yayımladığı bir çalışma ise Avrupa ve diğer Batı Akdeniz ülkelerindeki yaş almış nüfusun sıcaklığa karşı en çok hassasiyet yaşadığını ortaya koyuyor.
Bu yüzyılda Avrupa’da 2003 yılında 70 bin, Rusya’da ise 2010 yılında aşırı sıcaklık kaynaklı 56 bin ölüm yaşandı. ABD’de ise her yıl sıcaklık nedeniyle 12 bin prematüre ölüm yaşanıyor ve bu oran 2099’a kadar sekiz katına kadar çıkabilir. Temmuz 2020’de bile Bağdat’ta sıcaklıklar 51 dereceye yükselirken Kuzey Kutbu’nda sıcaklıklar en yüksek seviyesine çıktı.
Dünya bu hızda ısınırken, geleneksel ekonomik ve halk sağlığı göstergeleri bugünkü haliyle riski öngöremiyor. Riski bu yüzyılın sonuna kadar analiz etmeye çalışmak çok daha zor. Climate Impact Lab’ın çalışmaları bu boşluğu doldurmaya yardımcı olmayı hedefliyor. Chicago Üniversitesi, California Üniversitesi, Berkeley, Rutgers Üniversitesi ve Rodyum Grubu araştırmacıları tarafından yıllar boyunca bir araya getirilen yeni veri seti, uluslar arasında ve içinde karşılaşılan riskleri karşılaştırmayı mümkün kılıyor.
Sıcaklık kaynaklı ölümlerdeki eşitsizlik, gelecekteki benzer iklimlere sahip ancak büyük ölçüde farklı gelire sahip bölgeleri karşılaştırırken en kolay şekilde gözlemlenebiliyor.