G20 mali teşviklerini gözden geçiren yeni bir analize göre, yapılan harcamalar “daha iyi bir dünya inşa etme” taahhütleri ile çelişiyor.
Yeni bir analize göre G20 ülkelerinin ekonomiye teşvik amaçlı aktardığı 14 trilyon dolarlık pandemi kurtarma harcamalarının yalnızca yaklaşık %6’sı “yeşil” işlere gitti.
Ek olarak, dünya genelinde hükümetlerin küresel ekonomiyi COVID-19 pandemisinden kurtarmak için harcadıkları rekor miktarların yaklaşık %3’ü, seragazı salımını azaltacak veya dünyayı düşük karbonlu bir ekonomiye geçirecek faaliyetlere harcandı.
Nature dergisinde Çarşamba günü yayımlanan G20 mali teşvik harcamalarının analizi, birçok hükümetin pandemi ve karantinaların neden olduğu ekonomik bunalımdan “daha iyi dönebilecek” bir “yeşil toparlanma” taahhütlerini yalanlıyor.
Bu iddialar, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) halihazırda devam eden iklim çöküşünün tahribatına ilişkin “şimdiye kadarki en kasvetli uyarıyı” yayımlamasından hemen sonra geldi. IPCC yalnızca emisyonları azaltmak için hızla eyleme geçmenin iklim krizinin en kötü sonuçlarını önleyebileceği konusunda uyardı.
Çalışmanın baş yazarı, ABD’deki Johns Hopkins Üniversitesi’nden Jonas Nahm, hükümetlerin hayati bir fırsatı kaçırdığını, ancak durumu iyileştirmede hâlâ bazı yolların açık olduğunu söyledi.
Guardian’a verdiği demeçte, “Ekonomik toparlanmaya yönelik harcamalar, 1,5 derece hedefine tutunma şansımızı önemli ölçüde artırabilirdi ancak bu fırsatı kaçırdık. Hükümetlerin ekonomik büyüme, refah ve emisyon azaltımlarının arasındaki ilişkiyi henüz tam olarak kavramamış olmaları hayal kırıklığı yaratıyor” dedi.
Pandemideki hükümet harcamalarının çoğu sağlık sistemlerinin finansmanına ve ücretlerin desteklenmesine katkıda bulunurken, ülkeler fosil yakıt endüstrileri için kurtarma paketlerine “yeşil şartlar” ekleme fırsatını kaçırdı. Örneğin Fransa, kurtarma paketi alan havayollarının çoğunun, iç hatlarda tren hizmetleri sunan yolcular için rekabet ortamını durdurması gerektiğinde ısrarcı, ancak başka hiçbir ülke kendi endüstrileri için önemli şartlar getirmedi.
İngiltere, teşvik harcamalarının yalnızca %10’unun emisyonları azaltabilecek önlemlere gitmesiyle beraber özellikle kötü bir performans sergiledi. Bu, geçen Kasım Glasgow’daki COP26 BM iklim zirvesine ev sahipliği yapmadan önce defalarca “daha çevreci yapılanma” sözü veren başbakan Boris Johnson’ın yükselen yeşil söylemine gerçekleşti.
Nahm şunları söyledi: “İngiltere’nin erken dönemde gerçekten umut verici bazı politika fikirleri vardı, özellikle konutlarda enerji verimliliği için büyük bir paket büyük, acil ve kalıcı emisyon azaltımları sağlayacaktı. Ne yazık ki parayı dağıtırken sorunlar yaşandı ve plan sonunda iptal edildi. Genel olarak, İngiltere’nin ekonomik toparlanmaya yaklaşımında iklime olan bağlılığı, iklim krizini çözme konusundaki taahhütleriyle eşleşmedi.”
AB, teşviklerinin %30’dan fazlasının yeşil olarak değerlendirilmesiyle çok daha iyi performans gösterirken, ABD karışık bir tablo sundu. Teşvik paketinin bir kısmı başarıyla geçtiyse de daha fazla yeşil harcamayı gerektiren bir kısmı Kongre’de.
Bazı hükümetler fosil yakıtlara büyük meblağlar ayırdı: Örneğin, ekonomik kriz sırasında Hindistan kömür endüstrisini desteklemek için 14 milyar dolar harcadı ve Güney Afrika, büyük ölçüde kömürle çalışan elektrik santrallarından elektrik satın almak için 11.4 milyar dolarlık bütçe ayırdı. Çin, kömür madenlerinden üretimi artırdı ve bu da kömür kullanımında keskin bir artışa yol açtı.
Ekonomistler, ekonomiyi düşük karbonlu bir temele yönlendirmek için gereken birçok alana yatırım yapmanın ekonomik açıdan faydalı etkileri olacağına, kısa ve uzun vadeli işler yaratacağına dikkat çektiler. Evleri yalıtmak, elektrikli araçlar için şarj ağları kurmak, yenilenebilir enerji üretim tesisleri inşa etmek, ağaç dikmek ve sel savunması adına yapılar inşa etmek, vasıflı ve vasıfsız işgücü gerektiriyor. Karbon emisyonlarını azaltmanın yanı sıra sağlık ve sosyal faydalar da sağlıyor.