Kritik günlerden geçiyoruz. Gezegenimiz hiç olmadığı kadar açık bir tehdit altında ve bu tehditi oluşturan da, engelleme imkânına sahip olan da yine biz insanlardan başkası değil.
Good4Trust.org’dan Topluluk Geliştiricisi Berk Butan’ın yazısı.
Gezegenin yaşam destek ünitelerinin gün geçtikçe zarar gördüğü çağımızı iklim ve biyoçeşitlilik krizleriyle1, sosyal adaletsizliklerle2, geçim sıkıntılarıyla ve bunlara tezat oluşturacak biçimde güçlü global ekonomik bir sistemle tanımlamak mümkün3. Sanayi devriminden bu yana devam eden kâr maksimizasyonuna ve kaynakların tüketimine dayalı mevcut ekonomik sistem açık bir biçimde gezegenin geleceğini tehlikeye atıyor!
İçinde bulunduğumuz durumda bir eylemlilik sorumluluğunun taşıyıcısı olduğumuz aşikar. Geç olmadan harekete geçmeliyiz. Adil, barışçıl bir dünyayı yaratabilmek için yaşamlarımızı, alışkanlıklarımızı dönüştürmemiz gerekiyor. Bu kötü gidişatı yaratan ekonomik-politik tüm faaliyetleri geç olmadan durdurmalı, yaşama verdiğimiz zararı minimize edecek biçimde kendimizi ve makro yapıları dönüştürmeliyiz. Bunun için gezegenin dört bir yanında ilham verici bir hareketlilik söz konusu. Greta Thunberg ve Fridays for Future hareketinin öncülüğünde tarihin en büyük iklim odaklı grevi 20-27 Eylül tarihlerinde gerçekleştirilecek.
23 Eylül’de New York’ta toplanacak olan Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’ni de hedef alan bu bir haftalık eylemlilik hali, iklim mücadelesini kitlelere yaymayı ve karar vericileri geç olmadan harekete geçirmeyi hedefliyor.
Bir hafta sürecek eylemlilik içinde bizim için büyük gün 20 Eylül. Antalya, İzmir, İstanbul, Malatya, Eskişehir ve daha birçok şehrimizde greve ek olarak iklim buluşmaları gerçekleştirilecek.
İklim grevi ile ilgili daha detaylı bilgiye erişmek ve şehirlerdeki etkinliklerin programlarına ulaşmak için Sıfır Gelecek hareketinin internet sitesini ziyaret edebilirsiniz.
Elbette iklim eylemliliği bu bir haftalık grevle sınırlı kalmayacak. Burada amaçlanan iklim dostu adımlar atılana kadar dünyayı etkisi altına alacak kitlesel bir iklim mücadelesini oluşturabilmek. Tam da bu nedenle geldiğimiz noktada hepimizin sorumluluğu bu grevi büyük bir iklim seferberliğine dönüştürmek. Zira ancak kendi bireysel yaşantılarımızda hedeflediğimiz iyileştirmelerin ötesine geçerek, geleceği tehlikeye atan ve sadece daha çok kâr elde etmek için yaşamı yok sayan şirket ve tekellerin mevcut yok edici faaliyetlerini sınırlayarak insan odaklı ekolojik zararı minimize etmekten söz edebiliriz. Yaşamımızı ve gezegenimizi tehlikeye atan tüketim odaklı ekonomiyi dönüştürmemiz lazım. Yaşamı tüketen tüketimin yerine iyiliğe ve karşılıklı güvene dayalı ilişkileri sağlamlaştıracak, dayanışma ilişkileri ile örülü, kârı değil mutluluğu ve değeri maksimize etmeyi amaçlayan, ekolojik ve sosyal açılardan adil ve onarıcı bir ekonomiyi, türetim ekonomisini konuşmaya başlamamız gerekiyor4.
Mevcut ekonomik alışkanlıklarımızın temelini yaratan sanayileşmeye bağlı olarak gezegenin 1,0ºC ısınmasına yol açtık. 2030’dan itibaren ise kritik eşik olan 1,5ºC’lik ısınma söz konusu. Eğer alışkanlıklarımızı değiştirmezsek ekolojik sistemler ve yaşam pratiklerimizde geri dönüşü olmayacak değişimler gerçekleşecek(5). İşte iklimsel sorumluluğumuzun kaynağı da tam olarak buradan geliyor. Türsel olarak gezegeni içine soktuğumuz krizden en az sayıda yaşamın etkilenmesi için ekonomi pratiklerimizden başlayarak yaşamlarımızı topyekun dönüştürmenin yollarını aramamız gerekiyor. Akşamdan sabaha olmayacaksa da, fazla vakit kalmadığını da unutmamak gerekiyor!
Yaşam pratiklerimizi değiştirmek konusunda dayanışmak, karar vericilere baskı yapabilecek kadar güçlenmek için herkesi Good4Trust’a bekliyoruz!