Dünyanın her yerinde olduğu gibi Yakın Doğu’daki dağlık alanlar da bulunduğu bölgenin su kuleleri olarak tanımlanıyor. Su kuleleri bahar döneminde karların erimesiyle aşağıda kalan düzlük bölgelere sağladığı su ile bölgenin ekosistemleri için hayati öneme sahip. *Dr. Yeliz Yılmaz, Prof. Dr. Ömer L. Şen ve Oslo Üniversitesi’nden Kristoffer Aalstad ile birlikte Yakın Doğu’nun su kaynaklarındaki durumu ve kar örtüsü ile olan ilişkisini inceledikleri ve Remote Sensing adlı uluslararası akademik dergide yayımlanan son çalışmasının sonuçlarının hiç de iç açıcı olmadığını söylüyor ve ekliyor: “Karın yerde kalma süresindeki azalma eğilimi devam ederse, 40-60 yıl sonra bölgede kar kalmayabilir.”
Yakın Doğu bölgesindeki su kaynaklarını ve kar örtüsünün ilişkisini incelediğiniz çalışmanızın sonuçları bize ne anlatıyor?
Gezegenimizdeki kara, okyanus ve buzullarda depolanan su miktarı ABD ve Almanya Uzay ajanslarının (NASA ve DLR) işbirliğinin bir sonucu olarak uydular yardımıyla Mart 2002’den beri ölçülüyor. GRACE misyonu olarak bilinen bu projeden sağlanan veriler hangi bölgelerde, su miktarında ne kadar değişim olduğunu küresel çapta gösteriyor. Şimdiye kadar yayımlanmış bilimsel literatürde özellikle Fırat-Dicle Havzası’nın su kaynaklarında ciddi seviyelerde bir azalma eğilimi olduğunu gösterilmişti. Bizim çalışmamızda ise 15 yıllık tüm gözlem süresini kullanarak tüm Yakın Doğu bölgesindeki Fırat-Dicle Havzası, Kura-Aras Havzası, Çoruh Havzası ve Van Gölü Havzası için detaylı analizler yaptık. Ve gördük ki, havzalarda yüksek rakımlı bölgelerde su miktarındaki azalma eğilimi daha fazla. Peki bu neye işaret ediyor? Dağlık bölgelerdeki ana su kaynağı olan kar miktarında azalma var!
Çalışmamızın en büyük bulgusu, NASA’nın uyduları üzerinde bulunan MODIS radyometresinden hesapladığımız karın yerde kalma süresindeki azalma miktarları. Son 18 yılda, bu süre senede ortalama üç günlük bir azalma gösterdi. Bu sayı ziyadesiyle endişe verici. Çünkü aynı azalma eğiliminin devam etmesi durumunda, 40-60 yıl sonra bölgede kar kalmayabilir. Daha da ilginç olanı, bu bölge için daha önce yapılmış iklim modeli simülasyonları da bu duruma işaret eden sonuçlara ulaşılmıştı.
Aslında Fırat-Dicle Havzası’nın kaynak bölgesindeki karların erime zamanlarındaki değişimler, önceki çalışmalarda da gösterilmişti. Fakat noktasal olarak yapılan ölçümler ve model simülasyonları kullanılmıştı. Bahsi geçen bölge dağlık ve karmaşık bir topoğrafyaya sahip olduğu için geniş bir gözlem ağı bulunmuyor. Bu sebeple uydu verileri bizlere daha büyük bir coğrafya üzerinde bilgi sağlıyor. Teknik limitlerinin yanı sıra, uydular çok eskiye dönük veri sağlamadığı için (en fazla 18 yıllık kar gözlem verisi) dikkatli yorumlanması gerekir. Bundan ötürü son çalışmamızda, farklı araştırma merkezleri ve uzay ajanslarının verilerini kullanarak, yok olan kar örtüsüne dair çoklu kanıt gösteriyoruz. Bu araştırmamızda, hem depolanan su miktarı hem de kar örtüsündeki azalma arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğunu ortaya çıkardık. Yani daha yalın Türkçe ile “Yakın Doğu’nun su kuleleri eskisi kadar su tutmuyor!” diyoruz.
Evet, kuraklık döneminde Ortadoğu bölgesinin su kaynaklarındaki azalma, uluslararası çalışmalarda daha çok yer almıştı. Sebep olarak ise, kuraklık döneminde içme, tarımsal sulama ve endüstriyel amaçlı kuyulardan çekilen yeraltı suyunun aşırı bir şekilde kullanımı gösterilmişti. Biz de diyoruz ki, yeraltı suyunun azalmasının yanı sıra kar örtüsü de hızla azalıyor. Bölgenin zaten kırılgan olan su kaynakları, daha çok risk altında.
Buradaki son iki sorunuzu cevaplayabilmek için, gözlemlenen bu azalma eğilimlerinin nedenini ve su döngüsünü iyi anlamak gerekiyor. Kar örtüsündeki azalmanın artan sıcaklık değerleri ile olan doğrudan ilişkisini makalemizde açıkladık. İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin yanı sıra kötü su yönetimi planları (ya da plansızlık) şimdiye kadar olmuş ve gelecekteki potansiyel su krizlerinin nedenidir. Küresel ısınma, uzun süreli kuraklıklar, değişen yağış rejimi, yeraltı suyunun azalması, etkin olmayan sulama yöntemlerinden (vahşi sulama) dolayı buharlaşıp giden su miktarının artması bölgenin “sınır aşan” sularının paylaşılması konusunda daha çok baskı oluşturacak. Mevcut insan aktivitelerinin değişmemesi durumunda bu kötüye giden trendler devam edebilir. Bu eğilimi tersine döndürebilmek için, felaket tellallığı yapmadan, bilimsel çalışmaları da göz önünde bulundurarak havzaların paydaşları olan ülkelerce uzun vadeli su yönetimi planlarının akılcı bir şekilde yapılması gerekiyor.
Çalışmada, bölgede yer alan Fırat-Dicle Havzası, Kura-Aras Havzası, Çoruh Havzası ve Van Gölü Havzası’nı inceliyorsunuz ve Türkiye için su kaynakları açısından en önemli havza olan Fırat-Dicle’nin iklim değişikliğinden etkilendiğini ifade ediyorsunuz. Diğer havzalardaki durum ne?
İncelediğimiz dört havzanın istisnasız hepsinde depolanan su miktarında azalma eğilimi var. Aynı şekilde bütün havzaların dağlık bölgelerindeki karın yerde kalma sürelerinde azalma eğilimi hesapladık. Farklı yerler üzerinde bu sayılar değişiklik gösterse de genel olarak kar örtüsündeki yok olma eğilimi tüm havzalarda görülüyor. Bu sebeple, bu problemin bölgesel bir sorun olduğunun altını çiziyoruz.
Tüm havzalarda erken kar erimesi gözlemlenen yerler ile sıcaklıkların artış trendinde olduğu alanlar kesişiyor. Meteorolojik reanaliz verisi bizlere Doğu Karadeniz kıyıları ve Çoruh Havzası’nda kış ve bahar mevsimlerinde yağış artışı eğilimi olduğunu gösterdi. Erken kar erimesi ve aşırı yağışların aynı anda gerçekleşmesi bölgede sel riskini artırabilir.
Fırat-Dicle Havzası’nın düzlük alanları Bereketli Hilal, Mezopotamya ve medeniyetlerin beşiği gibi çeşitli isimlerle anılır. Tarihten günümüze Yakın Doğu’nun su kuleleri bu bölgelere su taşımış, antik şehirler buralarda kurulmuş ve tarım burada yapılmış. Dolayısıyla, bu bölgedeki suyun paylaşılması konusunda paydaşlar arasında çoğu zaman bir anlaşmazlık süregeldi. Bölge yarı kurak bir iklime sahip olduğu için kırılganlığı da yüksek.
Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı bölgesel kalkınma projesi olan Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), yukarı Mezopotamya denilen bu kurak bölgede uygulanıyor. Fırat ve Dicle nehirlerinin sularının kullanılarak yapılması planlanan (günümüzde bir kısmı uygulanmış olan) sulama ve hidroelektrik enerji üretimi projeleri, havzanın aşağısında kalan ülkelerin tepkisine neden oldu. Komşu ülkeler GAP’tan dolayı az miktarda ve kalitesiz su gönderdiği iddiası ile suyun kaynak ülkesi olan Türkiye’ye karşı tavır almışlardı. Bu durum siyasi açıdan gerginliklere neden olmuştu. Fırat ve Dicle nehirlerini besleyen kar örtüsünün azalması, geçmiştekilere benzer potansiyel anlaşmazlıkların çözümünü daha çetrefilli hale getirebilir.
Bu çalışmanızı takip edecek başka bir araştırma planlıyor musunuz?
Elbette. Doktora tezimde GAP kapsamında yapılan ve planlanan sulama projelerinin bölgenin iklimini ve su kaynaklarını günümüzde ve gelecekte nasıl etkileyebileceği senaryoları üzerine çalıştık. Sonuçlarımızın bilimsel literatürdeki yayımlanma süreci devam ediyor. Aynı zamanda, depolanan suyun diğer bileşenlerinin de (yüzey suları, toprak nemi ve yeraltı suları) zaman içerisindeki değişimini detaylı bir şekilde incelemeye başladık. Bölgenin gelecekteki değişen iklim koşullarıyla beraber su, enerji ve gıda bağlamındaki potansiyel sorunlarına çözüm üretilebilmesi için bilimsel veriler üretmek üzere çalışmalarımıza devam edeceğiz.
*Dr. Yeliz Yılmaz Kimdir?
Dr. Yeliz Yılmaz, Matematik ve Hesaplamalı Bilim ve Mühendislik alanlarındaki eğitimi sonrasında, Fırat-Dicle Havzası’ndaki insan kaynaklı iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki etkisi üzerine yaptığı doktora çalışmasını, İstanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü’nde 2019 yılında tamamladı. Yakın Doğu bölgesindeki hidroiklimsel değişiklerle ilgilenen Dr. Yılmaz, doktora eğitimi esnasında bir yıl boyunca ABD’nin saygın araştırma merkezlerinden biri olan NCAR’da bulundu. Danışmanı Prof. Dr. Ömer L. Şen ve Oslo Üniversitesi’nden Kristoffer Aalstad ile beraber hazırladıkları son yayınları, uluslararası literatürde ilgi çekti ve basıldığı bilimsel derginin kapak makalesi olarak seçildi. Dr. Yılmaz, Oslo Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırmacı olarak çalışmalarına devam edecek.
Hava kirliliği ile fiziksel rahatsızlıklar arasındaki bağ üzerine daha önce birçok araştırma yapılmıştı. Ancak yeni…
Küresel kömür talebinin bu yıl rekor seviyeye ulaşmasının ardından 2027'ye kadar yatay bir seyir izleyeceği…
Türkiye’de 10 kentte enerji şirketlerinin projeleri için acele kamulaştırma kararı verildi. Niğde, Ankara, İstanbul, Sakarya,…
Dünyanın ortalama sıcaklığının orta vadede 1,5 dereceden öte 2 dereceyi de geçebileceğini belirten Prof. Dr.…
Karbon emisyonları azaltımı hedeflerini açıklayan Kanada hükümeti, resmi danışma kurulunun tavsiye ettiği miktarın altında bir…
Türkiye’de son yıllarda birçok göl ve su kaynağında yaşanan kuraklık, Salda Gölü'nde de derinden hissediliyor.…