Yapılan çalışmalar yerli toplulukların idaresi altındaki ormanların, korunmayan bölgelere göre çok daha az karbon salımına sahip olduğunu gösteriyor. Amazon’da yerli topluluk lideri Tuntiak Katan, yerli halkların deneyim ve yönetim yetenekleri göz ardı edilmeye devam edildiği takdirde çok daha büyük faciaların yaşanacağını söyledi.
Haber: Patrick Greenfield
Çeviri: Çisil Sevinç
Önde gelen bir Amazon lideri, insanlığın yerli toplulukların doğa ile iç içe yaşama üzerine ustalıklarını yok saydığı takdirde dünyadaki ekosistemlerin çökmeye devam edeceği uyarısında bulundu.
Nehir havzasındaki insanları temsil eden Pan-Amazon örgütünün başkan yardımcılığını üstlenen Ekvadorlu Shuar halkından Tuntiak Katan, hükümetlerin çevre danışmanlarına milyonlarca dolar harcamasına rağmen, dünyadaki yerli toplulukların iklim krizi ve biyoçeşitlilik kayıplarıyla mücadele edebilecek toprak yönetimi yeteneklerini büyük oranda ihmal ettiklerini söyledi.
Geçen sene BM iklim eylemi zirvesinde ilk yerli temsilci ünvanına sahip olan Katan, Guardian’a yaptığı açıklamada, yerli toplulukların katkılarına ve insan haklarına saygı duyulmadığı takdirde dünyanın en büyük yağmur ormanlarını harap eden 2019’daki yangınlar gibi çevre facialarının devam edeceğini söyledi.
İklim Haber'i Telegram'da Takip Edin!İklim Haber'i Linkedin'de Takip Edin!
Dünya Bankası’na göre, insan nüfusunun yaklaşık yirmide birini oluşturan yerli topluluklar dünyadaki biyoçeşitliliğin %80’ine destek sağlıyor.
Yeni bir çalışmaya göre Amazon yağmur ormanlarında, yerli toplulukların himayesindeki bölgelerin karbonu daha iyi ayrıştırdığı bilgisinin ortaya çıkmasının üzerine Katan uyarıda bulundu.
“Bizler doğanın, orman yaşamının ve topraklarımızın koruyucularıyız” diyen Katan, sözlerine “Dünyada, iklim değişikliği ile mücadele, muhafaza etme ve restorasyon adına kamu politikalarının uygulanması için yüklü para yatırımı yapılıyor. Ancak bu politikalar, ofislerinde oturan ve dünya hakkında oldukça az bilgi sahibi teknik uzmanların elinden çıkıyor” şeklinde devam etti.
Biyoçeşitlilik kaybı Dünya Ekonomik Forumu tarafından dünyadaki en büyük üçüncü risk olarak belirlenerek, terör saldırıları, bulaşıcı hastalıklar ve iç savaşların önüne geçti.
Davos’taki küresel seçkinler kaygılarını dile getirmişti. Ancak Katan’a göre, geçen hafta İsviçre’deki kayak merkezinde düzenlenen toplantıda hiçbir yerli temsilci bulunmuyordu.
Katan, gelecek yıl düzenlenecek toplantıya gezegenin toprak, nehir ve ormanlarını muhafaza edecek yerli bir ekonomik model sunmak üzere seve seve katılabileceğini belirtti.
“Eğer yerlilerin teklifleri, deneyim ve yönetim yetenekleri göz ardı edilmeye devam ederse çok daha büyük facialar yaşanacak. Amazon’daki yangın sorunları ve ormansızlaşma devam edecek, ormanlar ve sular bozulacak” diye ekledi.
Bu ay kirlilikte gözle görülür bir düşüşe yol açacak ve yerli toplulukların katılımını teşvik edecek Paris-stili bir anlaşma taslağı sunan BM, gezegenin en az %30’unu korumaya yönelik bir taahhüt çağrısında bulundu.
Katan, “Endonezya, Kongo, Kutup ve Pasifik’te bulunan topluluklardaki kardeşlerimizle koordinasyonumuz tam. Kardeşlerimizle dünyanın her yerindeki sorunlar üzerine görüşüyoruz. Örneğin Endonezya’da tropik ormanların nasıl idare edileceğini iyi biliyorlar. Ancak dünyanın diğer yerleri gibi burada da hikaye aynı: bilgileri göz ardı edilen yerli toplulukların insan haklarına saygı duyulmuyor” dedi.
Dünyanın bazı bölgelerinde ise yerli-karşıtı fikirler artmaya başladı. Aktivistler bu ay yaptıkları açıklamada, Brezilya’nın aşırı sağ başkanı Jair Bolsonaro’nun yerli topluluklar hakkında bir soruya yaptığı ırkçı yorumlarından dolayı kendisini dava edeceklerini söyledi.
Her hafta Facebook üzerinden yayın yapan Bolsonaro, “Yerliler gözle görülür şekilde değişiyor. Bizim gibi insan olmaya başladılar” demişti.
Massachusetts’deki Woods Hole Araştırma Merkezi’nin yeni çalışmasına göre, 2003 ve 2016 yılları arasında emisyonların %90’ı Amazon’un korunan toprakları dışından salındı.
Bilim insanı Wayne Walker, “Çalışmamızın gösterdiği üzere, yerli toplulukların idaresi altındaki ormanlar, korunmayan bölgelere göre çok daha az karbon salımına sahip. Bunun anlamı; Paris İklim Anlaşması’nın taahhütlerini yerine getirirken aynı zamanda küresel önem taşıyan Amazon havzasındaki ülke kaynaklarının korunmasını istiyorsak, yerli toplulukların kritik rolünü benimseyip bu rolü kuvvetlendirmeliyiz” dedi.
Bu çalışma, aynı zamanda Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) toprak kullanımı ve iklim krizi hakkındaki raporunda belirtilen yerli halkın idaresindeki bölgelerin çevresel olarak çok daha az insan etkisine uğradığı bilgisini de destekliyor.
Rapor ek olarak geniş bölgelerin ve ekosistemlerin anlaşılması konusunda yerli görüşlerin ve deneyimlerin yok sayıldığını da gözler önüne seriyor.