SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi ile OECD’nin birlikte düzenledikleri “Düşük karbonlu ve dirençli bir geleceğe yatırım yapmak: Türkiye için fırsatlar” toplantısında enerji dönüşümünün ekonomiye, iş dünyasına ve sürdürülebilirliğe faydaları tartışıldı. Toplantıda aynı zamanda OECD’nin “İklime Yatırım, Büyümeye Yatırım” raporu sunulurken rapor, sürdürülebilir ekonomik büyümenin şartlarından birinin önümüzdeki 10 yılda modern, akılcı ve temiz altyapıya yatırım yapılması olduğunu belirtiyor ve küresel düzeyde kalkınma hedeflerine ulaşmak için 2030’a kadar yıllık ortalama 6,3 trilyon dolarlık altyapı yatırımının yapılması gerektiğini vurguluyor.
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi ile Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) birlikte düzenledikleri “Düşük karbonlu ve dirençli bir geleceğe yatırım yapmak: Türkiye için fırsatlar” toplantısında enerji dönüşümünün ekonomiye, iş dünyasına ve sürdürülebilirliğe faydaları tartışıldı. Toplantıda aynı zamanda yenilenebilir enerjinin entegrasyonu, altyapı/kapasite yatırımları ve finansman kaynaklarının düşük karbonlu çözümlere kaydırılması gibi konular masaya yatırıldı.
İstanbul’da düzenlenen ve SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Yönlendirme Komitesi Başkanı Selahattin Hakman ve OECD Çevre Direktörlüğü Direktör Yardımcısı Anthony Cox’un ev sahipliği yaptığı etkinlikte OECD tarafından hazırlanan “İklime Yatırım, Büyümeye Yatırım” raporu açıklandı. Başarılı bir enerji dönüşümünün makroekonomik faydalarını gösteren OECD’nin bu çalışması, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu G20 ülkelerinin iklim değişikliğiyle mücadele hedeflerine; ekonomik büyüme, rekabetçilik ve refah artışı ile eşzamanlı nasıl ulaşacağını anlatıyor. Bunun yanı sıra kısa ve orta vadede büyümeyi destekleyecek mali ve yapısal reformları ele alıyor.
“Türkiye Çok Büyük Bir Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliğine Sahip”
SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin “Türkiye’de Enerji Dönüşümü: Yatırımlar ve Fırsatlar” serisinin ilki olan etkinlikte Hakman, hızlı nüfus artışı ve ekonomik büyüme nedeniyle Türkiye’nin enerji talebinin arttığına dikkat çekerek şunları söyledi: “Günümüzde Türkiye’nin birincil enerji arzının dörtte üçü ithal kaynaklardan sağlanıyor. Öte yandan, Türkiye çok büyük bir yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği potansiyeline sahip. Düşük karbonlu ve dirençli bir geleceğe yatırım yapılarak hem yerel kaynaklar harekete geçirilebilir hem enerji arz güvenliği kuvvetlendirilebilir, ticaret daha dengeli hale getirilebilir, yeni ekonomik faaliyet alanları ve istihdamda artış sağlanabilir. Ayrıca bu, çevre kalitesinin iyileştirilmesine de fayda sağlayacaktır.”
Önemli olanın istikrarlı ve sürdürülebilir büyüme olduğunu vurgulayan Hakman, rapora işaret ederek ekonomik büyümenin desteklenmesi ve verimliliğin artması için dünyayı yüksek karbonlu bir geleceğe mahkûm etmemek gerektiğinin altını çizdi.
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri için 6,3 Trilyon Dolar Gerekiyor
Raporda, “Doğru politikalar ve teşvikler, özellikle de tutarlı iklim politikasıyla birlikte güçlü mali ve yapısal reformlar uygulamaya konulduğunda, hükümetler bir yandan iklim değişikliği riskini ciddi ölçüde azaltacak büyümeyi yakalarken, diğer yandan da ekonominin kısa vadede gelişmesi, yeni istihdam alanları ve çevre kalitesi ile ilgili faydalar sağlayabilir” denilirken, OECD Çevre Direktör Yardımcısı Cox şöyle konuştu: “İklim değişikliğiyle mücadelenin kalkınma politikalarına entegre edilmesinin, ekonomiye yük olmanın aksine, önemli ölçüde olumlu etkileri olacaktır. Küresel ısınmayı 2 derecenin altına çekmeyi hedefleyen ‘kararlı dönüşüm’, G20 ülkeleri genelinde mevcut politikaların devam ettirilmesi halinde, 2050 yılına gelindiğinde uzun vadeli GSYİH’yi ortalama %2,8 oranında artırabilir. İklimin yaratacağı olumsuz etkileri en aza indirmenin olumlu sonuçları hesaba katıldığında ise, GSYİH üzerindeki net etki yaklaşık %5’e çıkabilir.”
Rapora göre, sürdürülebilir ekonomik büyümenin şartlarından biri, önümüzdeki 10 yılda modern, akılcı ve temiz altyapıya yatırım yapılması. Küresel düzeyde Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ulaşmak için 2030’a kadar yıllık ortalama 6,3 trilyon dolar değerinde altyapı yatırımı gerekiyor. Aynı dönemde yılda 0,6 trilyon dolar ek yatırım, tüm yatırımları iklimle mücadele için uyumlu hale getirebilir. Bu sayede büyüme, verimlilik ve çevre kalitesi yönünden kısa ve uzun vadede kazanımlar elde edilecek.
Finans Sektörünün Kilit Rolü
Güçlü iklim politikasının kilit unsuru finansman. Düşük karbonlu ve iklime karşı dirençli altyapıyla uyumlu hale getirilmiş çeşitli finansal enstrümanlarla desteklenen kamu ve özel sektör kaynakları önemli bir rol oynayacak. Raporda da bu konuya şöyle değiniliyor: “Finansal sistemin iklim değişikliğiyle ilgili riskleri değerlendirip en aza indirerek bünyesine katması için adımlar atılması gerekiyor. Kalkınma bankaları ve finans kuruluşları mevcut kaynakları genişletmeli. Bunun için kendi bilançolarından sağlanacak kaynakların yanında, politika ve kapasite oluşturma desteği vasıtasıyla düşük karbonlu ekonomiye geçiş için gerekli finansman geliştirilmeli.”
Etkinlikte aynı zamanda “Türkiye Enerji Sektöründeki İş Fırsatlarını Yakalamak için Finansmanı Olanakları” başlıklı bir oturum düzenlendi. Oturumun konuşmacıları arasında TÜSİAD Enerji Çalışma Grubu Başkan Yardımcısı Arkın Akbay ile TSKB Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aygen yer aldı. Oturumu yöneten SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Değer Saygın ise şu noktalara değindi:“Enerji sektörünün dönüşümü için gerekecek ilave yatırımlardan gelen kazanç ve faydalar, dönüşümün maliyetinden daha fazla. Yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği için yapılacak yatırımlar kadar altyapı yatırımları da önemli. Bunun yanı sıra yenilikçi yaklaşımlara da yatırımın bugün başlaması önemli, çünkü yeni çözümlerin hayata geçmesi uzun vadeli bir süreç. Tüm bu yatırımların gerçekleşmesi için de yenilikçi ve daha etkili finansman araçlarına ihtiyaç duyacağız.”