İklim aktivistleri ve bilim insanları, Kayıp ve Zarar fonundaki paranın en az gelişmekte olan ülkelere gitmesini savunurken, Türkiye’nin ekonomisini hâlâ daha iklim krizinin birincil sorumlusu olan fosil yakıtlara dayandırdığına dikkat çekti.
İki haftalık COP28’in ilk gününde kurulması kabul edilen Kayıp ve Zarar fonundan Türkiye de yararlanmak istiyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Fatma Varank, zirvedeki bir oturumda yaptığı konuşmasında, Türkiye’nin bilimsel veriler ışığında Kayıp ve Zarar fonunun erişim için bir kriter olan özellikle kırılgan kabul edilen ülkelerden biri olduğunu savunmuş ve şu şekilde devam etmişti: “Türkiye iklim finansmanı mekanizmasında şu ana kadar adil muamele görmeyen bir ülkedir. Gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçlarını önceleyen ve iklim adaletine hizmet etmeyi amaçlayan bu yeni fon düzenlemesi ülkemizin geride bırakılmadığı hakkaniyetli bir anlayışla işler hale getirilmelidir.”
İklim aktivistleri ve bilim insanları ise, İklim Haber’e, Türkiye’nin bu talebinin adil olmadığını aktardı. Filipinli aktivist Jefferson Estela, Türkiye’nin ekonomisinin fosil yakıtlara bağlı olarak büyüdüğünü söylerken, kömürlü termik santrallara hâlâ daha yatırım yaptığını belirtti. Türkiye’nin iklim krizi kaynaklı kayıp ve zararlar yaşadığını kabul ettiğini ancak küçük ada devletleri ve az gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında arada fark olduğunu söyleyen Estela, “Ekonominizi fosil yakıtlara dayalı bir şekilde büyütürken, iklim krizini de şiddetlendiriyorsunuz. İklim krizine en az katkıda bulunan kişi veya topluluklara yönelik fondan yararlanmanız bu nedenle adil değil” diye konuştu.
“Hassas Ülkelere Öncelik Verilmeli”
Türkiye uzun yıllar, Yeşil İklim Fonu’ndan yararlanmak isterken en az gelişmiş ülkelerin, kırılgan ülkelerin beklediği desteğe talip olmadığını savunmuştu. Aksine seragazı emisyonlarını azaltmak için destek arıyordu. Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Semra Mazlum Cerit de Kayıp ve Zarar fonundan faydalanma talebinin bu nedenle Türkiye’nin uzun yıllardır dile getirdiği görüşlerle bağdaşmadığını ifade etmişti.
Columbia Üniversitesi’nden Porto Rikolu bilim insanı Isatis Cintron da, tüm ülkelerde iklim krizi kaynaklı kayıp ve zararın olduğunu kabul ederken, iklim değişikliğinin ön saflarında yer alan ülkelere öncelik verilmesi gerektiğini aktardı: “Gelişmekte olan ülkeler kendilerini organize etmeli ve kimin katkıda bulunabileceğini ve kimin faydalanması gerektiğini anlamalı ve bir karar vermeli. Örneğin Porto Riko ABD’nin bir parçası ve herhangi bir fon almıyoruz. Çok hassas ülkeler var ve en çok onlara öncelik vermemiz gerekiyor. Bu paranın büyük kısmının en savunmasız kişilere gitmesini güvence altına aldığımızdan emin olmalıyız.”
“Fondaki Miktar Artmalı”
Kayıp ve Zarar Fonu’nda biriken para ise şu an için yaklaşık 750 milyon dolar. Toplanan miktar, ulusların karşılaştığı kayıp ve zararla veya sadece ABD’nin her yıl askeri harcamaları için ayırdığı 1 trilyon doların üstündeki bütçeyle kıyaslandığında oldukça küçük.
Filipinli avukat ve aktivist Joy Reyes de 10 yıl önce ülkesini vuran Haiyan tayfunu örneğini verirken, “Tayfunun maliyeti en az 13 milyar dolar oldu. Libya’daki sel felaketinin maliyeti ise 400 milyon dolar. Şu anda toplanan miktar, bu soruna çare olmaktan çok uzak” dedi.