;
Politika

Türkiye’nin İklim Tartışmalarındaki Değersiz Yalnızlığı

YAZI: Barış Doğru, iklimhaber.org ve ekoiq.com yayın yönetmeni

Çin belki de Paris Anlaşması’ndan beri küresel iklim mücadelesi açısından en değerli ve en kritik açıklamayı yaparak, 2060 yılında karbon nötr olacağını açıkladı. Dünyanın şu an itibarıyla en çok karbon emisyonu üreten ekonomisinin bu açıklaması, Paris Anlaşması’nın sıcaklık hedeflerinin tutması açısından son derece önemli, keza bu karar tek başına küresel sıcaklıkları 0.2 ya da 0.3 derece düşürebilir. Paris Anlaşması’nın küresel sıcaklıkları 2 derece altında sınırlandırma hedefi göz önüne alındığında, Çin’in bu açıklamasının ne kadar da önemli olduğu ortaya çıkıyor.

Öte yandan, gelişmiş ülkelerde de iklim gündemi giderek ısınıyor; ABD’de iklim değişikliği, seçimlerin temel tartışma konularından biri olmaya aday, AB ise iklim mücadelesine öncülük etmeye niyetli gibi, keza yakında onlar da karbonsuz ekonomileri için tarih verecekler. AB’nin aynı zamanda 2030 yılına kadar %55 oranında emisyon azaltımı hedefini içeren bir planı bu ay içinde kabul etmesi bekleniyor.

Pandemi, iklim değişikliği gibi küresel sorunlar ile uluslararası dayanışma ve ortak hareket etme kültürü olmadan mücadele edilemeyeceğini gözler önüne serdi. Bu yüzden 2021 yılında düzenlenecek (bildiğiniz gibi 2020’deki Zirve pandemi nedeniyle ertelendi) İklim Zirvesi’ne kadar birçok ülkenin iklim konusunda işbirliğini artırması, yüksek emisyon yoğunluklu sektörlerde dönüşümü hızlandırması bekleniyor.

Değersiz Yalnızlık

Türkiye ise bu konuda değersiz yalnızlığına devam ediyor. Ama ne yalnızlık! Halen Paris Anlaşması’nın dışındaki tek G20 ülkesi ve dünyadaki 8 ülkeden biri (diğerleri Angola, Eritre, Güney Sudan, Irak, İran, Libya ve Yemen) ve giderek tüm ulusal ve uluslararası politikaların öncelikli unsuru olmaya başlayan, ekonomi politikalarına yön vermeye başlayan iklim eylemi tartışmasının tamamen dışında kalmaya devam ediyor.

Özellikle, Çin gibi bir gelişmekte olan ülkenin de sıfır emisyon için tarih koyması, Türkiye’nin anlaşma dışında kalarak giderek daha da yalnızlaşacağını ve gelecek yüzyılın nasıl olacağını belirleyecek olan siyasi ve ekonomik tartışmaların dışında kalmanın ülke ekonomisine maliyetinin daha da artacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Açıklayalım:

AB’nin iklim planı tartışmaları ile Çin’in 2060 karbon nötr açıklaması her ne kadar Türkiye ile doğrudan ilişkili görünmese de, bir fosil yakıt ekonomisi olan Türkiye’nin özellikle hemen hemen her sektördeki ihracatını sekteye uğratabilir ve Türkiye menşeli ürünlerin rekabet gücünü eritebilir.

AB’nin yeni iklim planı, özellikle sınır ötesi emisyonlar tartışmasını da gündeme getiriyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde öngörülen plan, 2050 yılında AB’yi karbon-nötr yapmayı planlıyor; “Sınırda Karbon Düzenlemesi” (carbon border adjustment) adında ithalata karbon vergisi getirmek de bu planın önemli aşamalarından biri. Dünyanın en büyük ekonomisi Çin’in ise bu tür düzenlemelere karşı çıktığı ve bu meselenin diplomatik iki büyük güç arasında sorunlar yarattığı bir süredir konuşuluyordu.

Çin’in karbon nötr hedefi koyması, sınırda karbon vergisi uygulamalarının da önünü açıyor ve Türkiye’nin en büyük ticaret partnerinin bu tür vergi rejimlerinin hayata geçmesi önündeki önemli bir diplomatik engeli ortadan kaldırıyor.

TÜSİAD yeni çalışmasında AB tarafından böyle bir verginin konulmasının ülke ekonomisine yıllık maliyetinin 2 milyar dolara varabileceğini ortaya koyuyor. Anlaşılan o ki, “iklim finansmanı istiyoruz” diye Paris rejiminin ve dünyanın dışında kalıyoruz, iklim diplomasisindeki değersiz yalnızlığımız her geçen gün büyürken, ülkenin tarımdan, turizme, ulaşımdan, gıdaya tüm sektörlerini riske atıyoruz.

İklim meselesini sadece “finansman” gözlüğü ile gören karar vericiler ve politikacılar, bu basiretsiz yaklaşımın nelere mal olacağının farkındalar mı acaba?

Türkiye bundan bir yıl önce, Birleşmiş Milletler İklim Eylemi Zirvesi sırasında çözüme çok yaklaşmıştı aslında. Dünya Bankası ve birçok uluslararası finans kuruluşunun öncülüğünde geliştirilen teklif, Paris Anlaşması’nın özünde Türkiye’nin konumlandırmasını doğrudan değiştirmese de ülkeye ek bir iklim finansmanı kaynağını, Anlaşma’nın onaylanması karşılığında sunuyordu. Ancak bu teklifi elimizin tersiyle ittik; artık Çin’in de karbon nötr olacağım demesiyle böyle bir teklifin bir daha masaya gelmesi de çok zor görünüyor. Tren kaçtı ve yakalamak için artık Türkiye’nin adım atması lazım.

Ya da karar vericiler bundan tam bir yıl önce, yine bir Eylül ayında önlerine kadar gelen fırsatı ellerinin tersi ile ittiklerinden pişmanlar mı? İklim değişikliği 2021 yılı boyunca uluslararası diplomasinin en önemli gündem maddelerinden olacak, ülkemizin 2021 yılı için ayakları yere basan bir iklim diplomasi planı var mı acaba? Değersiz yalnızlıktan başka…