;
Bilim

“Türkiye’nin Baz Senaryo Projeksiyonu Aşırı Derecede İyimser Ekonomik Büyüme Varsayıyor”

Birleşmiş Milletler İklim Eylemi Zirvesi öncesinde yayımlanan ve Türkiye’nin iklim planını inceleyen yeni bir çalışma, en az %21 azaltım hedefi ile verilen baz senaryo projeksiyonun aşırı derecede iyimser bir ekonomik büyüme varsaydığını ifade ediyor.

Paris Anlaşması’ndan bu yana en önemli iklim zirvesi olan Birleşmiş Milletler İklim Eylem Zirvesi’ne iki aydan kısa bir süre kaldı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres liderlerden iklim eylem planlarını yenilemelerini ve Paris Anlaşması hedeflerine uyumlu hale getirmelerini istiyor. Özellikle ülke liderlerinden, ulusal iklim planlarını, küresel ısınmayı 2030 yılına kadar 1.5 derece ile sınırlandıracak iklim eylemini ortaya koymalarını talep ediyor.

Türkiye’nin de katılacağı zirve öncesinde, Türkiye’nin Paris Anlaşması kapsamında sunmuş olduğu iklim planına (INDC) dair önemli yeni bir bilimsel çalışma yayımlandı. Emisyonlarını en hızlı arttıran ülkelerden biri olan Türkiye, 2030’da herhangi bir iklim politikasının uygulanmadığı baz (mevcut politikalar) senaryodan en az %21 emisyon azaltım hedefi vermişti.

İstanbul Politikalar Merkezi’nden Barış Karapınar ve arkadaşları tarafından yayımlanan modelleme çalışması, öncelikle, en az %21 azaltım hedefi ile verilen baz senaryo projeksiyonun aşırı derecede iyimser bir ekonomik büyüme varsaydığını ifade ediyor.

İklim biliminin saygın dergilerinden Climate Policy’de yayımlanan çalışma, bu yüzden yıllık %3.7 ekonomik büyüme öngören daha gerçekçi bir baz senaryo hesaplıyor ve Türkiye’nin iklim eylemsizliği durumunda bile 2030 yılında resmi iklim planından %9.4 daha az emisyonu olacağını ortaya koyuyor.

Barış Karapınar ve arkadaşları tarafından yapılan analizde başka önemli ve çarpıcı sonuçlar da var. Analiz, bu gerçekçi senaryo üzerinden %21 azaltımın nasıl yapılabileceğini ve böyle bir azaltımın ekonomik ve sosyal etkilerini de inceliyor.

Çalışmanın yazarlarından Barış Karapınar, araştırmanın, doğru politika araçları geliştirilirse, seragazı azaltımının ülke ekonomisi ve istihdamı açısından uzun vadede yararlı olacağını gösterdiğini ifade ediyor: “Türkiye elindeki çok zengin yenilenebilir enerji varlıklarını, akıllı, verimli ve etkili bir şekilde değerlendirirse, kömür ve doğalgaz gibi doğayı çok kirleten sektörlere destek olmak yerine temiz ve sürdürebilir kalkınmaya yatırım yaparsa, hem daha az dışa bağımlı hem de daha rekabetçi ve daha çok iş olanakları yaratan bir ekonomi olacak. Dünya’da birçok ülke bu konuda çok büyük ilerleme sağlıyor. Bizim de geleceğin ekonomisinin temellerini, daha fazla gecikmeden, atmamız gerekiyor” diyor.

Karbon Vergisi En Etkili İklim Eylemi

Çalışmanın sonuçlarına göre karbon vergisi uygulaması hem emisyonları azaltıyor hem de daha fazla istihdam ve gelir anlamına geliyor. Bu iklim eylemi Türkiye’nin baz senaryodan en az %21 emisyon azaltım hedefi için kullanılabilecek en etkin yöntem olarak ön plana çıkıyor.

Yüksek emisyonlu sektörlerde (tarım, madencilik, petrol, termik santraller, ulaşım ve taşımacılık) salınan karbon üzerine belirlenen tonaj değerinin %15 oranında bir karbon vergisi uygulanırsa 2030 yılına kadar baz senaryodan %22.5 emisyon azaltımı mümkün. Çalışma ayrıca karbon vergisinin, sanılanın aksine, baz senaryoya göre ulusal geliri ve istihdamı da artıracağını gösteriyor. Özellikle yenilenebilir sektöründe ortaya çıkacak olan istihdam artışı diğer sektörlerdeki olası azalıştan çok da yüksek olacak.

Çalışma, aynı zamanda bir başka finansal araç olan emisyon ticaret sistemini de inceliyor ve baz senaryo hedefine uygun olarak serbest piyasanın karbon fiyatını belirleyeceği bir rejimde ise %11.3 oranında bir emisyon azaltımı gerçekleşebileceğini buluyor.

Son olarak ise, Türkiye’nin iklim planı kapsamında verdiği yenilenebilir enerji hedefinin yani 2030 yılına kadar 10 GW güneş ve 16 GW rüzgar kurulu gücü hedefinin gerçekleşmesinin tek başına yetmeyeceğini ve bu hedef ile baz senaryodan %21 azaltımın mümkün olmadığı da çalışmanın sonuçları arasında bulunuyor.