YAZI: Prof. Dr. Beyza Ustaoğlu, Prof. Dr. İsa Cürebal ve Muhammed Mustafa Özdel
Türkiye’de zeytin tarımının iklim değişikliğinden ne şekilde etkileneceğini değerlendiren yeni çalışmamıza göre, Anadolu’da zeytinciliğe en elverişli alanlarda daralma bekleniyor. Gerekli uyum stratejilerinin bir an önce hayata geçirilmemesi durumunda, değişen iklim şartları, zeytin üretimi ile geçimini sağlayan 300 binden fazla aileyi etkileyebilir, ayrıca zeytin ve zeytinyağı fiyatlarının daha da artmasına neden olabilir.
Zeytinliklerin büyük risk altında olduğu bölge, aynı zamanda Türkiye’deki toplam zeytin üretiminin de yarısından sorumlu olan Ege Bölgesi. 2050 ve 2070 yılları için çalışılan senaryolarda, Ege Bölgesi’nde çok uygun ve uygun alanların gelecekte daha çok kıyıya çekilebileceği, buna karşın çok az uygun alanların ise bölgenin iç ve yüksek kesimlerine doğru genişleyeceği tahmin edilmektedir. Bu alanlardaki zeytin ağaçları, uzun süreli yüksek sıcaklıklar ve kuraklık gibi değişen iklim koşulları karşısında oldukça savunmasız.
Çalışmanın bulgularına göre Marmara Bölgesi’ndeki habitatlar iklim değişikliğinden olumsuz etkilenmeyecek. Karadeniz’de ise zeytinciliğe uygun alanlar yer yer artacak. Genel olarak zeytin bitkisinin habitat alanlarının hem kuzeye, hem iç kesimlere, hem de daha yüksek sahalara doğru kayması bekleniyor. Ancak bu gibi alanlarda zeytinciliğin ekonomik olarak sürdürülebilir olup olamayacağı belirsizliğini koruyor. Örneğin daha önce tahribat nedeniyle Edremit kıyılarından Kaz Dağları’nın yamaçlarına doğru yayılan zeytin yetiştiriciliğinde verim kayıpları yaşandığı ve çeşidin daha yavaş büyüdüğü tespit edilmişti. Şu anda, zeytinin stres faktörlerinin iklim değişikliğinden nasıl etkileneceğini tam olarak bilemiyoruz. Bu amaçla zeytinin iklim koşullarındaki değişkenliğe vereceği tepkilerin gözlemlenmesi, verimini ve kalitesini korumak için uyum stratejilerinin geliştirilmesi gerekiyor.
İklim değişikliği nedeniyle artabilecek olumsuzluklar arasında, zeytin bitkisinin soğuklama ihtiyacının karşılanamaması, artan sıcaklıklarla birlikte verimde ve mahsul kalitesinde düşüşler yaşanması, zeytin zararlılarında artış görülmesi gibi ihtimaller sayılabilir. Zeytinciliğin bu değişen koşullardan daha az etkilenmesi için risklerin tespit edilmesi ve şimdiden önlem alınması büyük önem taşıyor.
Türkiye, ilk kez bundan yaklaşık altı bin yıl önce Doğu Akdeniz’de ıslah edildiği düşünülen zeytin ağaçlarının önemli bir kısmına ev sahipliği yapıyor. Dünyadaki zeytinlik alanların neredeyse yüzde 10’u Anadolu’da yer alıyor.
Türkiye aynı zamanda dünyanın en büyük beş zeytin ve zeytinyağı üreticisinden biri. Küresel zeytinyağı üretiminin yaklaşık %15’i Türkiye’de yapılıyor. Üretim miktarı yıldan yıla değişmekle beraber ülkemizin yağlık zeytin ağaçlarının yarısından fazlası; İzmir (%15), Aydın (%14), Muğla (%13) ve Manisa (%9) gibi Ege Bölgesi’ndeki illerde bulunuyor. Sofralık zeytin ağaçlarında ise ilk sırada Manisa (%28) bulunuyor, ardından Bursa (%19) ve Mersin (%10) illeri geliyor. Türkiye’de yaklaşık 320 bin ailenin zeytin tarımı ile geçindiği hesaplanıyor.
Ancak Akdeniz ikliminin egemen olduğu alanlarda doğal olarak yetişen ve günümüzde Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinin kıyı kuşağında dağılım gösteren zeytin bitkisi, iklim değişikliğinin bazı sonuçları karşısında hassas. Çalışmamız değişen iklim koşulları nedeniyle ortaya çıkacak değişikliklerin, zeytinin özellikle Ege Bölgesi’ndeki yayılış alanlarının büyük ölçüde etkileneceğini işaret ediyor. Buralarda zeytin bitkisi için önemli habitat değişimleri, kayıpları ve parçalanmalarının yaşanması bekleniyor.
Çalışmamızda ilk olarak; yıllık yağış miktarı, en nemli ve kurak ayların ortalamaları gibi 19 biyoklimatik değişkenden faydalanarak Türkiye’de zeytin bitkisi için uygun habitat alanlarını tespit ettik. Ardından iki farklı iklim senaryosu altında, 2050 ve 2070 yıllarında bu habitat alanlarının ne şekilde değişeceğini inceledik.
Türkiye’deki tüm alanları, zeytin bitkisi için ‘uygun olmayan’, ‘çok az uygun olan’, ‘uygun olan’, ‘çok uygun olan’ ve ‘son derece uygun olan’ olmak üzere beş kategoriye ayırdık. Ancak alanlarda uygunluğun artması, verimin de bu oranda artacağı anlamına gelmiyor. Bu kategorilerin belirlenmesinde, zeytin yetiştirmeye uygun habitat alanlarına odaklanıldı. Yapılan arazi ve literatür çalışması sonucunda, mevcut alanlarla en büyük uyuşmanın, beş sınıf uygulandığında sağlandığı görüldü.
Çalışmada ‘orta’ ve ‘kötümser’ olarak tanımlanabilecek iki iklim değişikliği senaryosundan (sırasıyla RCP 4.5 ve 8.5) faydalandık. Bu senaryoların ilki, sera gazı emisyonlarının orta düzeyde devam ettiği ve küresel ısınmayı sınırlandırmak için çeşitli iklim politikalarının devreye alındığı bir dünyayı temsil ediyor. Bu senaryoda küresel sıcaklık artışının yüzyıl sonunda 2 veya 3°C ile sınırlandırılabileceği tahmin ediliyor.
‘Kötümser’ olarak tarif edilen ikinci senaryoda ise fosil yakıtların yüksek düzeyde kullanımı devam ediyor ve emisyonlar kontrol altına alınamıyor. Bu senaryoda küresel sıcaklıkların yüzyıl sonuna kadar en az 4°C artması bekleniyor.
Küresel ısınmaya dair yapılan en son projeksiyonlar, ülkeler mevcut taahhütlerini yerine getirirse, yüzyıl sonunda ‘orta’ senaryo ile karşı karşıya kalacağımıza işaret ediyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) yeni yayınlanan2024 Emisyon Açığı Raporu’na göre küresel sıcaklık artışı yüzyıl sonunda 2,9°C’yi bulacak. Bu artış, Paris Anlaşması’nın küresel ısınmayı mümkünse 1,5°C ve en fazla 2°C ile sınırlandırma hedefinin oldukça üzerinde.
Bu senaryolar doğrultusunda yaptığımız projeksiyonlar, Türkiye’de hem zeytinciliğe “uygun olmayan” hem de “son derece uygun olan” alanların küçüleceğine işaret ediyor. Uygun olmayan alanların bir kısmı yerlerini, “çok az uygun” alanlara bırakacak; ancak “son derece uygun” ve “çok uygun” alanlardaki daralma, zeytin ve zeytinyağı üretimini tehdit edebilecek nitelikte.
‘Orta’ senaryonun 2050 yılı ortalaması, bugün Akdeniz’de zeytincilik için ‘son derece uygun’ alanlardaki elverişli iklim şartlarının gerileyerek yerini ‘çok uygun’ şartlara bırakacağını gösteriyor. Bu değişimin en belirgin olduğu alan, ülkemizdeki sofralık zeytin ağaçlarının %10’unun bulunduğu Mersin ve çevresi.
Ege Bölgesi’nde en belirgin değişimlerin ise en çok sofralık zeytin üreten şehrimiz olan Manisa’da yaşanması bekleniyor. Projeksiyonlara göre bugün zeytinciliğe “uygun” olan alanlar, yerini “çok az uygun” sahalara bırakacak.
2070 yılında ‘kötümser’ senaryonun gerçekleşmesi durumunda ise Ege ve Akdeniz bölgelerinde zeytin yetiştiriciliği için en elverişli alanlar daralabilir. Sofralık zeytin üretiminde öne çıkan Mersin ve çevresi ile yağlık zeytin üretiminde ilk sırada bulunan İzmir ve çevresi, olumsuz yönde bu değişimin en belirgin beklendiği alanlar.
Böyle olumsuz bir senaryonun gerçekleşmesi durumunda, Türkiye genelinde zeytin yetiştirmeye ‘son derece uygun’ alanların neredeyse yok olacağı söylenebilir. Bu koşullarda, 2070 yılına gelindiğinde yalnızca Çanakkale kıyılarındaki çok küçük bir alan, zeytin bitkisi için en elverişli koşullara sahip olabilecek. ‘Çok uygun’ sınıflı araziler ise Mersin, Antalya, Muğla, Aydın, İzmir, Çanakkale ve Samsun’un kıyı ve alçak kesimlerinde bulunacak.
2050 yılında “orta” senaryonun gerçekleşmesi durumunda Karadeniz kıyılarında, özellikle Kırklareli’nden Trabzon’a uzanan kıyı hattı boyunca, zeytinciliğe uygun sahaların artacağı tahmin ediliyor. “Kötümser” senaryoda ise artan sıcaklıklarla birlikte daha önce uygun olmayan yüksek ve engebeli sahalar, zeytincilik için “çok az uygun” hale gelecek. Örneğin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bugün ‘çok az uygun’ görülen sahalar, kuzeye doğru genişleyebilecek.
Çalışmanın bir diğer önemli bulgusu, Marmara Bölgesi’nde zeytinciliğin iklim değişikliğine büyük ölçüde dirençli olduğunu göstermesi oldu. Bu bölgede zeytin yetiştirmeye “uygun” alanlar, en kötümser senaryoda dahi zeytincilik için elverişli olmayı sürdürüyor. Sıcaklık artışlarıyla birlikte zeytinciliğe uygun alanlarının büyük ölçüde genişleyeceği tahmin edilen Karadeniz Bölgesi ise krizden en kazançlı çıkacak bölge olarak görülebilir.
Ancak zeytin bitkisine elverişli alanlar kıyılardan iç kesimlere, daha engebeli ve yüksek alanlara doğru kayarken, bu sahalarda zeytinciliğin ekonomik olarak sürdürülebilir olup olamayacağına dair de soru işaretleri doğuyor. Nitekim yükseklere yayılan zeytin bitkilerinin daha yavaş büyüdüğüne ve veriminin azaldığına dikkat çeken akademik çalışmalar bulunuyor.
Verimle ilgili ikinci bir sorun, artan sıcaklıklarla birlikte azalabilecek olması. Zeytin, soğuklama ihtiyacı olan bir bitki. Bunun sağlanamaması, zeytin rekoltesini olumsuz etkiliyor. İklim değişikliği nedeniyle soğuklamanın yetersiz gerçekleşmesi, verimde önemli bir düşüşe neden olabilir. Tüm bu değişimlerin zeytin ve zeytinyağı fiyatlarına yansıması ve üreticilerin olumsuz etkilenmesi, öngördüğümüz değişimlerin doğal bir sonucu olarak görülebilir.
İklim değişikliğinin şiddetlenmesiyle birlikte zeytincilik; sıcaklıkların, su stresinin, hastalıkların, tür zararlılarının ve aşırı hava olaylarının artması gibi birçok tehdit ile karşı karşıya kalacak. Hem bugün var olan zeytin alanlarını bu olumsuz etkilerden korumak hem de yeni kurulacak zeytinliklerin en elverişli sahalarda, en uygun zeytin çeşidi ile ve en doğru yöntemlerle yönetilmesini sağlamak için şimdiden bazı önemli adımlar atmak gerekiyor.
Zeytincilik geleneksel olarak bitkinin yağmurla beslendiği koşullarda yapılıyor. Zeytin yetiştiriciliği yapılan ve sulamanın olmadığı alanlarda yıllık yağış miktarının en az 500 mm olması gerekiyor. Nitekim çalışmamızın bulguları da yıllık yağış miktarının, zeytin bitkisinin dağılımını sınırlayan en önemli faktörlerden biri olduğunu gösteriyor. Bu nedenle iklim değişikliğiyle birlikte sıklığı ve şiddeti artan kuraklıklar, zeytin yetiştiriciliğini de olumsuz etkileyecek.
Bu olumsuz etkileri sınırlandırmak için damla sulama veya yeraltı damla sulama gibi sulama sistemlerinin benimsenmesi ve yaygınlaşması büyük önem taşıyor. Böylelikle suyu etkili ve verimli kullanarak su tasarrufu sağlamak mümkün olabilir.
Bunun yanı sıra toprak yönetimi, toprak verimliliği ve doğru gübreleme gibi konular da oldukça önemli. Gerekli analizleri yaparak toprağın fiziki ve kimyasal özelliklerini belirlemek ve toprağa en uygun zeytin çeşidini saptamak mümkün.
İklim değişikliği ile birlikte hastalık ve zararlıların coğrafi yayılışı da değişebilir. Özellikle bahsettiğimiz yeni habitat alanları söz konusu olduğunda, zararlıların tür üzerinde meydana getirebileceği olumsuzları tahmin etmek güç. Bu çerçevede hastalık ve zararlılara karşı tedbirli olmak; biyolojik, kimyasal ve kültürel önlemler içeren kapsamlı bir strateji geliştirebilmek önemli.
Tüm bu yönetim süreçlerine teknolojik unsurları entegre etmek, iklim değişikliği ile birlikte belirsizliklerin arttığı bu sürecin daha iyi yönetilmesine ve sektörde kârlılığın artırılmasına katkı sunabilir. Örneğin uydu görüntüleri veya insansız hava araçları aracılığıyla su stresi, bitki besin element durumu, hastalıkların ve zararlıların etkileri takip edilebilir.
Zeytin bitkisi yalnızca ekonomik ve ekolojik olarak değil, kültürel olarak da Anadolu için büyük önem taşıyan, kadim bir tür. İklim değişikliğinin zeytin ve zeytincilik üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirebilmek, yakın gelecekte yaşanması olası değişiklikleri doğru tespit etmeyi ve şimdiden önlem almayı gerektiriyor.
Son verilere göre, Türkiye 2024 yılında üç kömürlü termik santral planını iptal etti, ancak OECD…
Fosil yakıtları aşamalı olarak sonlandırmak için Küresel Güney ülkelerinin başlattığı pakt giderek büyüyor. İklim krizinden…
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Kenan Aslanlı, iklim değişikliği ve kirlilik gibi faktörlerin,…
Hava kirliliği ile fiziksel rahatsızlıklar arasındaki bağ üzerine daha önce birçok araştırma yapılmıştı. Ancak yeni…
Küresel kömür talebinin bu yıl rekor seviyeye ulaşmasının ardından 2027'ye kadar yatay bir seyir izleyeceği…
Türkiye’de 10 kentte enerji şirketlerinin projeleri için acele kamulaştırma kararı verildi. Niğde, Ankara, İstanbul, Sakarya,…