Türkiye, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden mustarip olması nedeniyle Kayıp ve Zarar fonundan yararlanması gerektiğini belirtirken, fondan faydalanma talebi ülkenin uzun yıllardır dile getirdiği görüşlerle bağdaşmıyor.
YAZI: Bulut BAGATIR
İki haftalık COP28 konferansının ilk gününde kayıp ve zarar fonunun kurulmasını sağlayan delegeler, hükümetlerin katkılarını duyurması için kapıyı açtı. COP28 Başkanı Sultan Ahmed Al Jaber, kararın “dünyaya ve Dubai’deki çalışmalarımıza olumlu bir ivme sinyali” gönderdiğini söyledi.
Fon, iklim rejiminin şimdiye kadar ihmal edilmiş bir konunun nihayet kurumsallaştırılması ve kırılgan ülkelere iklim değişikliğinin hızlı ve yavaş yavaş gelişen olumsuz etkilerine karşı destek sağlanması için önemli bir mekanizma.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, zirve öncesinde, COP28 Başkanı Sultan Al Jaber ile bir video konferans görüşmesinde Türkiye’nin iklim değişikliği karşısındaki kırılganlığına dikkat çekerek, “Yeşil İklim Fonu’na ulaşmakta zorluk çektiğimizi herkes biliyor. Bu nedenle bizim ‘Kayıp ve Zarar’ fonu içerisinde olmamız elzemdir, kaçınılmazdır. Orada 16’ncı paragrafta yer alan, bu 26 sandalyeli kurul komisyonunun özellikle G bendinden istifade ederek orada bulunmak istiyoruz” dedi.
Bakan yardımcısı Fatma Varank da zirvedeki bir oturumda yaptığı konuşmasında Türkiye’nin kayıp ve zarara ilişkin kararı memnuniyetle karşıladığını söylerken, sadece 2022’de Türkiye’de 2000’den fazla aşırı hava olayı ve afet yaşadığını söyledi. Paris Anlaşması’nın gelişmekte olan bir ülke olarak onaylandığını söyleyen Varank, “Türkiye, bilimsel veriler ışığında Kayıp ve Zarar fonunun erişim için bir kriter olan özellikle kırılgan kabul edilen ülkelerden biridir. Türkiye iklim finansmanı mekanizmasında şu ana kadar adil muamele görmeyen bir ülkedir. Gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçlarını önceleyen ve iklim adaletine hizmet etmeyi amaçlayan bu yeni fon düzenlemesi ülkemizin geride bırakılmadığı hakkaniyetli bir anlayışla işler hale getirilmelidir. Türkiye’nin müzakerelerde sergilediği yapıcı tavır bu konudaki kararlılığımızdan taviz olarak anlaşılmamalıdır. Kayıp ve Zarar fon düzenlemelerine ilişkin duruşumuzu ifade ettiğimiz bu müdahalemizi kayıtlara geçirilmesini ve başkanlığın bu konudaki raporuna dahil edilmesini talep ediyorum” diye konuştu.
“Fon Kurulu İçerisinde Yer Alma Talebi Olağan Dışı Değil”
İki açıklama bir araya geldiğinde, Türkiye’nin iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden zarar gören bir ülke olduğu ve Kayıp ve Zarar fonundan yararlanması gerektiği yolunda bir ülke görüşü ortaya çıktı.
Yapılan bu iki farklı açıklama hakkında İklim Haber’e konuşan Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Semra Mazlum Cerit, Türkiye’nin bu fonun kurulu içerisinde yer almasına ilişkin talebin olağan dışı olmadığını söylerken, “Bu kurul içerisinde temsiliyeti sağlayacak bir üyelik yapısı oluşturmaya çalışılıyor. Yeşil İklim Fonu’nda da buna benzer düzenlemeler var. Türkiye’nin de bu pozisyonu olağan dışı değil. Fona dair müzakereleri yürüten geçiş komitesi de böyle bir temsiliyet üzerine kurulmuştu. Gelişmiş ülkelerden ve daha büyük sayıda gelişmekte olan ülkelerden, küçük ada devletleri gibi farklı özellikleri olan ülke gruplarından temsilciler vardı. Türkiye, rejimin bütün kurumlarında olduğu gibi Kayıp ve Zarar fonunun yönetiminde bulunabilecek taraflardan bir tanesi” dedi.
Prof. Dr. Mazlum Cerit, Türkiye’nin rejimin içinde bulunduğu kategorinin dışında bir gruptan temsil sağlamak üzere kurulda yer almak istediğini söyledi. “Türkiye rejim sınıflandırılmasına göre, EK-1 gelişmiş ülkeler kategorisinde” diyen bilim insanı şöyle devam etti: “Türkiye’nin oradan aday olup seçilmeyi beklemesi gerekir. Ancak bakanın açıklamasında şunu görüyoruz. Kurulu oluşturan kararın G fıkrasında ayrı bir kategori var. Herhangi bir bölgesel grupta ya da özel ülke grubunda yer almayan gelişmekte olan ülkelerden birisi olarak kurulda yer almak istiyor. Kısaca gelişmekte olan ülke olarak kurul üyesi olmak istiyor. Bu Türkiye’nin UNFCCC’deki statüsüne uygun değil. Sözleşmenin EK-1’inde bulunduğuna göre Türkiye’nin gelişmiş ülkeler kategorisinden aday olması gerekir. Kendisi için özel bir statü oluşturmaya çalışıyor. COP Başkanlığından bunun için de destek istiyor.”
Fondan Yararlanma Talebi Adil mi?
Türkiye’nin fon kurulunda olmasının önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Mazlum Cerit, fonun kuruluş biçiminin farklılaştığını hatırlattı: “Dün kabul edilen metinde, gelişmiş ülkeler fona katkıda bulunmasını zorunlu bir kural yok. Katkılar gönüllük esasına dayalı. Gelişmiş ülkeler gibi gelişmekte olan ülkeler de gönüllü olarak katkıda bulunabilir. Yararlanıcıları da tüm gelişmekte olan ülkeler. Müzakereler sırasında ABD ve AB gibi ülkeler yalnızca en kırılgan ülkelerin bu fondan yararlanmasını istiyordu. Şu an ki metinde hiçbir taraf fona katkıda bulunmak zorunda değil. BAE’nin yaptığı gibi diğer gelişmekte olan ülkeler de fona mali katkı yapabilir.Kurul kimin nasıl yararlanacağına karar verecek. Türkiye yıllardır uluslararası müzakerelerde, Cumhurbaşkanı düzeyinde iklim adaletini savunuyor. En az gelişmiş ülkelerin, ada ülkelerinin ve kırılgan ülkelerin iklim değişikliğinin etkilerine karşı desteklenmesi gerektiğini söylüyor. Türkiye’nin savunduğu bir görüşü kurumsallaşmış halinin içerisinde Türkiye’nin olması doğru olur diye düşünüyorum. Bu şekilde tarafsız, fonun iyi işlemesini sağlayacak bir duruşla fon kurulu içerisinde yer alması olumlu bir adım olabilir. Kurulda ABD’nin yer alması, ABD’nin tercihlerine göre fonun kullanımına karar verilmesi anlamına geliyor. Türkiye gibi fona mali katkı yapma zorunluluğu bulunmayan ancak aynı zamanda EK1’de olduğu için yararlanıcısı olmayacak bir ülke adil bir şekilde fonun kullanılmasında rol oynayabilir” dedi.
Ancak Türkiye’nin aynı zamanda Kayıp ve Zarar fonundan mali destek istemesi işleri karıştırıyor. “Türkiye, benim desteklediğim bir rolle değil, kendisi mali destek isteyen bir ülke olarak fona katılma yönünde görüş bildirdi. Bu da tarafsızlıkla bağdaşacak bir noktadan çıkar” diyen Prof. Dr. Mazlum Cerit, Türkiye’nin bu fondan yardım almasını diğer gelişmekte olan ülkeler üzerinden örneklendirdi: “Örneğin Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkeler de gelişmekte olan ülke olduklarından bu fondan, iklim aşırılıkları karşısından zarara uğrarlarsa yardım alabilirler. Türkiye’nin o ülkelerle ekonomik olarak benzer koşullara sahip olması nedeniyle ilk bakışta Türkiye’nin de yararlanabilmesinin yanlış olmadığını söyleyebiliriz. Fakat Türkiye rejim içerisinde bir EK-1 ülkesi olduğu için içerisinde bulunduğu grupla talebi eşleşmiyor. Aynı zamanda yıllardır Yeşil İklim Fonu’ndan yararlanmak isterken en az gelişmiş ülkelerin, kırılgan ülkelerin beklediği desteğe talip olmadığını savunmuştu. Biz seragazı emisyonlarını azaltmak için destek istiyorduk. Mali ve teknolojik desteğe ihtiyacımız olduğunu vurguluyorduk ve bu gerekçeyle Yeşil İklim Fonu’na başvuruyorduk. Kayıp ve Zarar fonundan faydalanma talebi Türkiye’nin uzun yıllardır dile getirdiği görüşlerle de bağdaşmıyor.”