;
Ekonomi

Türkiye, “Emisyon Ticaret Sistemi”ne Hazır mı?

İklim değişikliğine neden olan seragazı emisyonları artmaya devam ederken Paris Anlaşması’nda öngörülen 20C hedefine ulaşmak için gelişmiş ülkelerin yanı sıra gelişen ülkelerin de sorumluluk alması bekleniyor. Peki “Emisyon Ticaret Sistemi”ne Türkiye’deki işletmeler ne ölçüde destek veriyor? İstanbul Bilgi Üniversitesi Çevre, Enerji ve Sürdürülebilirlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ayşe Uyduranoğlu ve Konstanz Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Zahide Eylem Gevrek’in araştırması bu soruya cevap bulmaya odaklanıyor.

2014 Dünya Ekonomik Forumu’nda küresel iklim değişikliği ile mücadelede başarısızlık, dünya ekonomileri­ne tehdit oluşturan ilk beş riskten biri olarak belirtildi. Paris Anlaş­ması ise, iklim değişikliğine neden olan yeryüzü sıcaklık artışının bu yüzyıl sonuna kadar 20C ile sınırlı tutulmasının hayati öneminin altını çizdi. Birçok gelişmiş ülke Kyoto Protokolü ile seragazı azaltımında sorumluluk aldı ve protokolün 17. maddesinin öngördüğü emisyon ti­caretinden faydalanıyor. Dünyadaki sıcaklık artışının, bu yüzyıl sonuna kadar 20C ile sınırlandırılması için 2020 sonrasında sadece gelişmiş ül­kelerin değil, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu gelişen ülkelerin de iklim değişikliğiyle mücadelede so­rumluluk alması bekleniyor.

Son yıllarda Türkiye’de küresel ik­lim değişikliği ile mücadele konusu tartışılmaya başlandı, Emisyon Ti­caret Sistemi’nin (ETS) kurulması konusunda adımlar atıldı. İklim değişikliğine neden olan seragazları emisyonunun azaltılmasında ETS ve Karbon Vergisi gibi piyasaya dayalı mekanizmaların etkinliği li­teratürde uzun süredir tartışılıyor. Avrupa Birliği (AB) emisyonlarının %42’si, ETS tarafından regüle edi­liyor. Türkiye ETS’nin kurulmasın­dan sonra Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sistemi’nin bir parçası olma­yı hedefliyor. Sistem, üretim sektö­ründe yer alan işletmelerin emisyon kota ticareti yaptığı bir piyasadan oluşuyor.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Çevre, Enerji ve Sürdürülebilirlik Uygu­lama ve Araştırma Merkezi Mü­dürü Doç. Dr. Ayşe Uyduranoğlu ve Konstanz Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Zahide Eylem Gevrek’in TÜBİTAK 1001 tarafın­dan desteklenen “Küresel İklim Değişikliği ve Emisyon Ticareti: Yeşil Ekonomi Tasarımına Öner­meler” çalışması, halihazırda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlıkları sürdürülen ETS’ye iş­letmeler tarafından verilen desteği incelemeyi hedefliyor.

İşletmeler Nasıl Bir Sistem Talep Ediyor?

Proje kapsamında işletmelerle iki bölümden oluşan bir anket çalışma­sı yapıldı ve Türkiye’deki işletme­lerin ETS hakkındaki görüşleri ve nasıl beklentiler içinde olduklarına dair önemli sonuçlar elde edildi. Aralarında İstanbul, Kocaeli, Bursa ve Gaziantep’in de olduğu 13 sa­nayi ilinde faaliyette bulunan 404 işletme ile yapılan anket hakkında bilgi veren Doç. Dr. Uyduranoğlu, “İşletmeler faaliyet gösterdikleri cam, çelik, çimento, demir, enerji, kağıt ve karton, metal, seramik ve diğer benzer sektörlerden rastgele örneklendi. İşletmelerin özellikle bu sektörlerden tercih edilmelerinin nedeni, enerji yoğun olmalarından dolayı emisyon miktarlarının yük­sekliği. Diğer bir deyişle, sektörler Avrupa Birliği (AB) ETS’de yer alan sektör yapısına uyum sağlayacak şe­kilde seçildi. Anketin ilk bölümün­de işletmelerin iklim değişikliğiyle mücadele uygulamalarının ETS’ye verdikleri desteği nasıl etkilediğini, ikinci bölümde ise nasıl bir sistemi desteklediklerini sorguladık” diyor.

ETS’nin iklim değişikliği ile müca­delede etkili bir politika aracı olarak görüldüğü sonucuna vardıklarına dikkat çeken Doç. Dr. Uyduranoğlu, işletmelerin, karbon ayakizi hesap­laması yapılmasını desteklediğini söylemenin mümkün olduğunu belirtirken, sözlerine şöyle devam ediyor: “ETS’nin iklim değişikliğiyle mücadelede etkili bir politika aracı olarak görülmesi, sistemi destekle­me olasılığını %50,2 oranında artırı­yor. Anketten elde ettiğimiz veriler­le oluşturduğumuz Yeşil Uygulama Pratikleri Endeksi, ekolojik sür­dürebilirlik ve yeşil uygulama pra­tiklerine önem veren işletmelerin, daha yüksek bir olasılıkla Emisyon Ticaret Sistemi’ni desteklediklerini gösteriyor”.

İşletmelerin ETS niteliklerine iliş­kin tercihleri hakkında bilgi veren Doç. Dr. Uyduranoğlu, işletmelerin kendilerine tanınacak kotanın geç­miş emisyon hacimlerinin dikkate alınarak tayin edilmesini beklediği­ni de ekliyor. Doç. Dr. Uyduranoğlu, “İşletmeler kullanmadıkları emis­yon kotası kullanım süresinin üç yıl olmasına ve kotanın bitmesi halinde istedikleri kadar kota almalarına müsaade edilecek şekilde sistemin kurgulanmasını tercih ediyorlar. Ayrıca kota fiyatının serbest piyasa­da belirlenmesine, ancak aşırı fiyat dalgalanmalarının önlenmesi için taban ve tavan fiyatlarının hükümet tarafından saptanmasına destek ve­riyorlar. ETS’nin yeni ve çok bilin­meyen bir sistem olmasından dolayı işletmelerin bu tercihleri ile riskleri minimize etmeyi düşündüklerini söyleyebiliriz” diyerek, hükümetin, sistemi ilk aşamada işletmelerin tercih ettikleri şekilde kurgulama­sının sistemin etkinliğini artırabileceğinin altını çiziyor.

(EKOIQ)