Türk Tabipleri Birliği İklim Kanunu teklifinin halk sağlığını hiçe saydığını söylerken, teklifin geri çekilmesini talep etti.
TBMM Genel Kurul gündemine gelmesi beklenen İklim Kanunu teklifine tepkiler büyüyor. Konu ile ilgili bir açıklama yapan Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türkiye’nin ilk İklim Kanunu teklifinin, 21. yüzyılın en büyük halk sağlığı krizlerinden biri olan iklim değişikliğini görmezden gelerek, halkın yaşam hakkını piyasanın insafına terk ettiğini söyledi.
Açıklamaya şu şekilde devam edildi: “İklim değişikliği, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 21. yüzyılın en büyük sağlık tehdidi olarak görülüyor. Bilimsel çalışmalar gösteriyor ki, iklim değişikliği yaşam alanlarımıza ve yaşamlarımıza telafisi imkansız zararlar vermeye başladı ve gerekli adımlar atılmadığı müddetçe bu zararlar her geçen gün artmaya devam edecek. İklim krizi ile birlikte, insan sağlığı, hem aşırı hava olayları, yükselen sıcaklıklar ve artan hava kirliliği nedeniyle doğrudan, hem de sağlığın önemli belirleyicileri olan gıdaya erişim, suya erişim, barınma koşullarında yaşanacak değişimler nedeniyle dolaylı olarak etkilenecek. DSÖ tarafından 2030-2050 yılları arasındaki 20 yıllık süreçte, iklim değişikliğinin her yıl 250 bin erken ölüme neden olacağı öngörülüyor.”
Bu doğrultuda yeni bir kanun teklifi hazırlanması çağrısı yapan TTB, teklife dair değişiklik önerilerini ise şu şekilde sıraladı:
“- Kanunun Önceliği Halk Sağlığı Olmalı ve Sağlık Sistemi İklim Krizine Dirençli Hale Getirilmelidir – İklim değişikliğinin halk sağlığı üzerindeki etkileri göz ardı edilmemeli, kanun teklifine halk sağlığını temel alan politikalar eklenmelidir.
– İklim Krizinin Derinleşmesinin Önlenmesi ve Hava Kalitesinin İyileştirilmesi İçin Somut Hedefler Tanımlanmalıdır – Türkiye, dünyanın en fazla sera gazı salan ülkelerinden biri haline gelmiştir. Son sekiz yıldır en çok sera gazı üreten ilk 20 ülkenin arasında yer almaktadır. Öte yandan hava kirliliği nedeni ile Türkiye’de yılda 70 bine yakın ölüm yaşanmaktadır; bunların yarıdan fazlası kömür ve petrol gibi fosil yakıtlardan kaynaklanmaktadır. Ancak kanun teklifi, sera gazı salımları ya da fosil yakıt tüketimi hakkında herhangi bir sınırlayıcı ulusal hedef koymamakta; sera gazı salımlarını alınıp satılacak bir meta haline getirerek ihtiyaç duyulan azaltımı piyasa güçlerine bırakmaktadır.
– “Tek Sağlık” İlkesi Benimsenmelidir – İnsanların, doğanın ve tüm canlıların sağlığı bir bütündür. Sağlıkçılar olarak, sağlık politikalarının ekosistem sağlığından ayrı düşünülemeyeceğini vurguluyoruz.
– İklim Adaleti Sağlanmalıdır – İklim değişikliği en çok yoksulları, emekçileri, çocukları, yaşlıları, kadınları, LGBTİ+’ları, göçmenleri ve iklim değişikliği karşısında kendini koruyamayacak olan diğer dezavantajlı grupları vuracaktır. Kanun teklifi, iklim adaleti kavramını dar bir tanımla geçiştirmekte; adaleti sağlayacak politikalar teklifte yer almamaktadır.
– Adil Geçiş İklim Kanununun Hedeflerinden Biri Olarak Tanımlanmalıdır – “Adil Geçiş” kavramı da tıpkı “İklim Adaleti” gibi kanun teklifi metninin tanımlamalar bölümüne salt bir tanım olarak sıkıştırılmış ancak katılımcı yapılanması, politikaları, finansmanı olan somut bir ulusal mekanizmadan yoksun bırakılmıştır.”