;
Politika

THHP: İklim Kanunu Toplumu İklim Krizinden Koruyacak Somut Hedefler İçermiyor

iklim kanunu
FOTO: Pexels

İklim Kanunu teklifinde iklim krizinin birincil sorumlusu olan fosil yakıtlardan çıkışa dair bir hedef olmadığını hatırlatan Temiz Hava Hakkı Platformu, kanunun iklim krizine karşı toplumu korumak ve güçlendirmek için somut adımlar içermesi gerektiğini aktardı.

Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP), bu hafta TBMM Genel Kurul gündemine gelmesi beklenen İklim Kanunu teklifine dair bir açıklamada bulundu. Açıklamada, İklim Kanunu’nun iklim krizine karşı toplumu korumak ve güçlendirmek için somut adımlar içermesi gerektiği vurgulanarak Kanun teklifinin bu somut adımların ne olacağına dair güçlü politik bir ana hat çizmediği aktarıldı. Açıklamada, “Kanunda bu küresel ve yaşamsal krizin ana sorumlusu olan fosil yakıtlardan kademeli vazgeçişe dair tek bir politik hedef yok” denildi.

“Türkiye Ağırlıkla Kömüre Dayalı Bir Elektrik Üretim Modelinde Israrcı”

Fosil yakıtların iklim krizini derinleştirdiğinin, gelecekteki yaşamımızı tehdit etmekle birlikte bugün de toplu olarak yaşamlarımızı elimizden aldığının dile getirildiği açıklamada, “Türkiye’de sadece bir yılda (2022) 68.440 kişi hava kirliliği nedeni ile yaşamını kaybetmiş durumda. Bu ölümlerin yarıdan fazlasından kömür ve petrol gibi fosil yakıtların neden olduğu hava kirliliğinin sorumluluğu. Türkiye hâlâ ağırlıkla kömüre dayalı bir elektrik üretim modelinde ısrar ediyor. Bugün Kahramanmaraş’ın Afşin-Elbistan bölgesine 688 MW’lik yeni bir santral yapılması için çalışmalar devam ediyor. Bu santral işletmeye alınırsa, her tür baca gazı filtresi Avrupa Birliği (AB) standartlarında en iyi mevcut teknolojiler ile inşa edilse bile tam 2,6 milyar yani 95 milyar Türk Lirası sağlık maliyetine neden olacak. Bu para ile 29 adet 500’er yataklı devlet hastanesi kurulabilir” ifadelerine yer verildi.

Açıklamada ayrıca, Türkiye için de kurulmaya çalışılan Emisyon Ticaret Sistemi hayata geçtiğinde, şayet seragazlarını azaltma hedefine yönelik ciddiyetle ve şeffaflıkla işletilirse piyasanın bu termik santralların ekonomik olarak ayakta kalmasını imkansız hale getireceğine dikkat çekildi.

O zaman 35 bin kömür madeni işçisi ve 8 bin termik santral işçisi başta olmak üzere bu sektörden ekmek yiyen emekçilerin ve ailelerinin durumu ne olacak?” sorusunun yöneltildiği açıklamada, Kanunda buna dair somut bir adil geçiş mekanizmasının olmadığına dikkat çekildi.

“Çiftçilerimizi Ayakta Tutamazsak Gıda Güvencesini Nasıl Sağlayacağız?”

İklim krizinin ağır ekonomik ve sağlık etkilerine işaret edilen açıklamada, “Türkiye’de 2023 yılında yaşanan aşırı sıcak havalar nedeniyle 471 milyon iş saati kaybı oluşmuş durumda. Bu kaybın yol açtığı hane geliri kaybı 846 milyon ADB doları, bugünkü kur ile 30,9 milyar Türk lirası. Bu kaybın %50’si tarım sektöründe emekçilerin aşırı sıcaklara maruz kalması ile gerçekleşmiş. Çiftçilerimizi ayakta tutamazsak, gıda güvencesini nasıl sağlayacağız? Üstelik bu bedeller iklim krizinin hâlâ başlarında olduğumuz bugünün kayıpları.”

“Kanun Teklifi Esas Olarak Ekonomiyi Önemsiyor”

Kanun teklifinin esas olarak ekonomiyi önemsediğinin belirtildiği açıklamada, fosil yakıtlardan çıkmamakta ısrar etmenin ekonomik bedellerinden söz edildi ve doğanın, insan yaşamının ve diğer tüm canlıların varoluşuna biçilebilecek bir değerin olmadığının altı çizildi.

“Kanun teklifi bu haliyle bir İklim Kanunu değil, bir ticaret kanunu” denilen açıklamada, acilen Türkiye’nin iklim politikasının ve uygulama yapısının belirleneceği çerçeve bir kanuna ihtiyaç olduğu vurgulanarak şu öneriler sıralandı:

  • Kanun; net biçimde seragazı emisyonlarını azaltmayı hedeflemeli ve bunun için tarihi olan mutlak azaltım hedefi koymalı.
  • Kömürden çıkış için kısa-orta vadeli bir plan yaparak öncelikle en eski ve en kirlileri olmak üzere kömürlü termik santralları kapatmayı hedeflemeli.
  • Başta kömür madenlerinde ve termik santrallarda çalışanlar olmak üzere fosil yakıtlara bağımlı sektörlerdeki işçilerin, ailelerinin ve ekonomik olarak fosil yakıtlara bağımlı bölgelerde yaşayan yurttaşların insan onuruna yakışır bir geleceği olabilmesi için somut, katılımcı işleyiş mekanizmaları, finansman kaynakları olan bir ulusal adil geçiş programı tasarlanmalı ve kanuna entegre edilmeli.