Temiz Hava Hakkı Platformu Koordinatörü Buket Atlı, “Hem COVID-19 ile mücadele için hem de pandemi sonrasında iklim krizinin artan etkileri sebebiyle benzer sorunları yaşamamak için, Türkiye ve dünyadaki 40 milyondan fazla sağlık çalışanının dediği gibi ‘Sağlıklı Toparlanma’ politikalarının belirlenmesi gerekiyor” diyor.
Doğa koruma ve sağlık alanında faaliyet gösteren 16 kurumun oluşturduğu Temiz Hava Hakkı Platformu, Türkiye’nin hava kirliliğinin sağlık etkisi alanında çalışan ve temiz hava hakkını savunmak için faaliyetler yürüten ilk çatı kuruluşu. 2015 yılından beri Türkiye’nin hava kalitesi ve hava kirliliğinin sağlık etkileri ile ilgili veri üretmek ve politikaların geliştirilmesi amacıyla kamuoyu oluşturmak üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Platform üyelerimiz arasında halk sağlığı uzmanları ağırlıklı olmak üzere sağlık profesyonelleri olduğu için pandeminin ilk ortaya çıktığı zamanlardan beri, kirli hava solumanın hem kronik hastalıklara neden olduğunu hem de var olan kronik hastalıkları alevlendirerek COVID-19 virüsünün etkilerinin daha ölümcül seyretmesine neden olduğuna dikkat çekmeye çalışıyoruz. Pandemi, temiz hava solumanın ne kadar önemli olduğunu bir kere daha hepimize hatırlatmış oldu. Bu açıdan çevre ve sağlık alanının aslında birbirinden farklı olmadığı; bizlerin bir süredir yaptığı gibi yerel, ulusal ve küresel düzeyde insanlar, hayvanlar ve çevre bakımından ideal sağlık elde etmek için farklı disiplinlerin işbirlikçi çalışması anlamına gelen “tek sağlık” kavramının ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşıldı. Karantina sürecinde trafik azaldığında veya 2020’nin ilk altı ayında çevre izni olmayan altı kömürlü santral kapandığında hava kalitesinde (N02 ve S02) iyileşme olduğunu gördük ama bunlar kalıcı olmadı. Yapısal değişiklikler yapılmadığı için hava kirliliği karantina sonrası tekrar eski seviyesine döndü. Hem COVID-19 ile mücadele için hem de COVID-19 sonrasında iklim krizinin artan etkileri sebebiyle benzer sorunları yaşamamak için, Türkiye ve dünyadaki 40 milyondan fazla sağlık çalışanının dediği gibi “Sağlıklı Toparlanma” politikalarının belirlenmesi gerekiyor. 2020 yılında pandeminin de etkisi ile hava kirliliğinin sağlık etkisini daha çok gündeme getirebilmek için, planlanmakta olan projelerin sadece çevre etkilerine bakılarak izin verilmesinin doğru olmadığı ve artık Türkiye’de de izin süreçlerinde Sağlık Etki Değerlendirmesi (SED) yapılması gerektiğini anlatan çalışmalar yaptık. Ekim ayında yayımladığımız Türkiye’nin büyük ölçekli bir sanayi tesisi için yapılmış olan ilk SED raporu; hem akademisyenler ve kamu yetkilileri hem de konuyla ilgili çalışan uzmanlara bir örnek teşkil ediyor. Eskişehir Alpu Termik Santrali Sağlık Etki Değerlendirmesi Raporu, planlanan santral hayata geçerse ortaya çıkacak olan hava kirliliğinden dolayı 24 ilde 11 milyon kişinin etkileneceğini ortaya koyuyor. Ayrıca her yıl yaptığımız Kara Rapor çalışması, 2017 yılından beri her yıl trafik kazalarının en az altı katı kadar kişinin hava kirliliğinden dolayı öldüğünü gösteriyor. Türkiye’nin özellikle Iğdır, Düzce, Manisa, Bursa, Kahramanmaraş ve Afyon gibi illerinde ve kömürlü termik santral, demir çelik fabrikası gibi sanayi tesislerinin yakınında yaşayan vatandaşların maruz kaldıkları kirleticiler nedeniyle kronikleşen bir hava kirliliği sorunu var. Önümüzdeki yıl, kanserojen olduğu DSÖ tarafından 2013 yılında ilan edilen ve saç telinin 1/30’u kadar küçük olduğu için direkt solunduğunda kana karışan ince partikül madde (PM2.5) için ölçüm istasyonu sayısının artırılması ve bir yasal limit değer belirlemesi için çalışmalarımıza devam edeceğiz. Ayrıca özellikle sanayi tesislerinin izin süreçlerinde sağlık etkilerinin de dahil edilmesi için ilgili kurum ve kuruluşlarla, akademi ve sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirmeyi planlıyoruz. 2020’de Türk Tabipleri Birliği’nin önerisi ile Dünya Tabipler Birliği “Gelecek Kuşakların Sağlıklı Bir Ortamda Yaşama Hakkı”na ilişkin tutum belgesini kabul etti. Hava kirliliği ve iklim krizi ikisi de fosil yakıt kullanımından kaynaklandığı için 2019 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO), BM Çevre Programı (UNEP) ve İklim ve Temiz Hava Koalisyonu (CCAC), hükümetlere iklim ve hava kirliliği krizlerinin birlikte ele alınması çağrısında bulundu. Bu nedenle hava kirliliği ve iklim alanındaki çalışmaların daha fazla ortaklaşması, hepsini kesen eksen olan sağlık etkisinin de öne çıkarılarak toplumun daha geniş bir bölümüne duyurulması, farklı alanlarda çalışma yürüten kişilerin gündemine dahil edilmesi için herkesle işbirliği yapmaya hazırız.
Hava kirliliği ile fiziksel rahatsızlıklar arasındaki bağ üzerine daha önce birçok araştırma yapılmıştı. Ancak yeni…
Küresel kömür talebinin bu yıl rekor seviyeye ulaşmasının ardından 2027'ye kadar yatay bir seyir izleyeceği…
Türkiye’de 10 kentte enerji şirketlerinin projeleri için acele kamulaştırma kararı verildi. Niğde, Ankara, İstanbul, Sakarya,…
Dünyanın ortalama sıcaklığının orta vadede 1,5 dereceden öte 2 dereceyi de geçebileceğini belirten Prof. Dr.…
Karbon emisyonları azaltımı hedeflerini açıklayan Kanada hükümeti, resmi danışma kurulunun tavsiye ettiği miktarın altında bir…
Türkiye’de son yıllarda birçok göl ve su kaynağında yaşanan kuraklık, Salda Gölü'nde de derinden hissediliyor.…