;
Politika

Soyer COP26’da: “Doğaya Uyumlu Yeni Şehirler Kurmak için Çalışıyoruz”

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir’i doğayla uyumlu yaşamın öncü şehri yapmanın en temel hedefleri olduğunu söylerken, “Doğa haklarını, iklim mücadelesi başta olmak üzere tüm hak mücadelelerine dokunan bir genişlik içinde tarif etmek zorundayız” dedi. 

Dünya Belediyeler Birliği Encümen Üyesi, Sürdürülebilir Kentler Ağı Küresel Yönetim Kurulu Üyesi ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, dört oturumda konuşma yapmak üzere gittiği Glasgow’daki 26. BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nda (COP26) konuştu. Soyer, “İklim krizi tüm dünyayı büyük bir felakete sürüklerken İzmir’i temsilen geldiğim COP26’da, dünyanın her yerinden gelen meslektaşlarımla doğaya uyumlu yeni şehirler kurmak için çalışıyoruz. İzmir’i doğayla uyumlu yaşamın öncü şehri yapmak en temel hedefimiz” dedi.

İklim Mirası Ağı, Dünya Belediyeler Birliği (UCLG), Sürdürülebilir Kentler Ağı (ICLEI) tarafından düzenlenen “Kültürün Öncülüğünde İklim Dirençli Gelecek: Nesiller Arası Diyalog (Culture Driving Climate Resilient Futures: An Intergenerational Dialogue)” başlıklı oturumda konuşan Başkan Tunç Soyer, “İklim krizi tüm dünyayı büyük bir felakete sürüklerken İzmir’i temsilen geldiğim COP26’da, dünyanın her yerinden gelen meslektaşlarımla doğaya uyumlu yeni şehirler kurmak için çalışıyoruz. İzmir’i doğayla uyumlu yaşamın öncü şehri yapmak en temel hedefimiz” dedi.

“Gençler Vicdanlarımızın Sesini Duymak İstiyor”

Başkan Tunç Soyer, ilk oturumda sözlerine Şahmaran adlı Anadolu efsanesinden söz ederek başladı. Başkan Soyer, “Şahmaran efsanesi özetle şunu anlatır: İnsanın hırsı, yılanın zehrinden daha tehlikelidir. Çünkü kendini de zehirler. İnsan hırsının yegâne panzehri ise vicdandır. Vicdanlı insan, yaşamı tekil değil müşterek bir eylem olarak tarif eder. Yönünü diğer insanlar ve doğayla ortaklaşa belirler. Şahmaran efsanesi, tek bir insan dahi vicdanını yitirdiğinde, herkesin zarar göreceğini anlatır. İnsanlık iklim krizini tanımadan yüzlerce yıl önce anlatılan bu hikaye, bugün de değerini hiç kaybetmedi” dedi. Glasgow’da uzmanların dünyanın geleceğine yön verecek cümleleri bulmaya çalıştığını belirten Soyer, “Gençlerin bizden ihtiraslarımızın değil, vicdanımızın cümlelerini duymak istediklerini görüyorum” şeklinde konuştu.

Döngüsel Kültür ve İklim Krizi

Eylül 2021’de İzmir’de yapılan UCLG Dünya Kültür Zirvesi’nde insanlığın içinde bulunduğu ekonomik ve ekolojik krizlerin çözümüne katkı koymak amacıyla “döngüsel kültür” adıyla yeni bir kavram geliştirdiklerine değinen Başkan Soyer, “Döngüsel kültür kavramının iklim kriziyle mücadelede önemli bir yeri olacağına inanıyorum. Döngüsel kültür, dört ana ayak üzerinde yükseliyor: Doğamızla uyum. Geçmişle uyum. Birbirimizle uyum. Ve son olarak, değişimle uyum. Sanatı, felsefeyi ve ekonomiyi, yani kültürünü doğasından ilham alarak var eden insan, bir an geldi, doğayla arasındaki tüm bağları söküp attı. Buradan, iklim krizi doğdu. Bu nedenle döngüsel kültür kavramı, öncelikle doğamızla uyumu esas alıyor. İkincisi geçmişle uyum. Bizden önce var olan kültürleri anlamadan, geleceğe dair bir kültürel tasarım yapmanın mümkün olmadığını düşünüyorum. Gezegenimizin ihtiyaç duyduğu kültürel değişimi gerçekleştirmek istiyorsak, temel başlangıç noktalarımızdan biri de şu üçüncü başlık olmalı: Birbirimizle uyum. Bir başka deyişle, insan haklarının evrensel değerlerine saygılı, yaşamın her anında demokrasi. Burada doğa haklarını gözeterek eşit vatandaşlığı güvence altına almak ve kapsayıcılık ana ilkemiz. Döngüsel kültürü tarif ederken, değişimle uyumu dördüncü bir başlık olarak ele almamızın nedeni bu. Kültür üretiminin yeni kuşakların yaratıcılığı ve doğanın sonsuz ilham kaynaklarından beslenmesini sağlamak” dedi.

Yeni Şehircilik Anlayışı: Citta Slow Metropol 

Döngüsel kültür kavramının arkasındaki teoriyi, tıpkı döngüsel ekonomi ve döngüsel şehir gibi nüfusu dört buçuk milyona yakın İzmir şehrinin yönetim anlayışına dâhil ettiklerini vurgulayan Soyer, “Somut uygulama örneklerini oluşturduk. Böylelikle az önce bahsettiğim dört başlığın tümünü içinde barındıran bir şehircilik anlayışı tarif ettik: Citta Slow Metropol, İzmir’in öncülük ettiği döngüsel kültür kavramını uygulamaya adamış bir program. Bu anlayış, şehirleri popülizm ve otokrasiyi değil, sakinliği ve uyumu besleyen bir ekosistem olarak görüyor. Sanatı, bilimi ve hayallerimizi birleştiriyor, yaşam sözcüğü içinde yeniden birbirine bağlıyor. Citta Slow Metropol, yerel ve evrensel değerleri birleştiren yenilikçi bir kent yaşamı modeli” dedi.

ICLEI Deklarasyonu 

Yönetim kurulu üyesi olduğu ICLEI’nin (Local Governments for Sustainability) COP26 deklarasyonunda da kültürel dönüşümün iklim kriziyle mücadeledeki rolüne değinildiğini belirten Soyer, “İzmir’de uygulamaya başladığımız döngüsel kültür kavramı ve Citta Slow Metropol yaklaşımı, ICLEI’nin tam da bu haklı ve önemli hassasiyetine karşılık geliyor. COP26’nın iklim kriziyle mücadelenin çok ihtiyaç duyduğu döngüsel kültür kavramı ve onun ilkelerini kapsayacak nitelikte kararlar üretmesini temenni ediyorum” şeklinde konuştu.

Demokrasinin İzmir’in merkezinde bulunduğu Ege kıyılarında ortaya konmuş, insanlığın en önemli inovasyonlarından biri olduğunu vurgulayan Soyer, “Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve temel insan hakları üzerinde yükselen bir değerler manzumesi. Fakat dünya öyle bir noktaya geldi ki, demokrasinin hayata bakışı yeni bir perspektif daha kazanmak zorunda. Bu da ancak içine doğayı da alan bir ufuk geliştirmekle mümkün. Bu nedenle temel insan haklarını doğanın haklarıyla da buluşturmak mecburiyetindeyiz. Aslında doğa hakları kavramının nüvesi demokrasinin ruhunda var. Fakat artık bunu dillendirmek gerekiyor. İnsan hakları tek başına yetmiyor. Doğa haklarını, iklim mücadelesi başta olmak üzere tüm hak mücadelelerine dokunan bir genişlik içinde tarif etmek zorundayız. Demokrasi eğer, insanların bir arada yaşamasındaki uyumsa, şimdi artık döngüsel bir kültürle doğayla uyumun da hukukunu oluşturmak zorundayız” dedi.