Yazı:
Çeviri: Ece Kahraman
Küresel gıda sistemi, iklim değişikliğinin en önemli nedenlerinden bir tanesidir. Gıda sistemi sonucunda atmosfere salınan gazlar, insan eliyle yaratılan seragazı emisyonunun dörtte birini oluşturuyor. Sistem, ekonomik ve politik krizlerden şiddetli bir şekilde etkileniyor.
1991’de Sovyetler dağıldığında tam olarak bu yaşandı; gıda sistemi politik krizden sert bir şekilde etkilendi. Yeni bir araştırma, Sovyetler Birliği’nin dağılışından bu yana seragazı emisyonlarında gerçekleşen düşüşü ortaya çıkarıyor. Environmental Research Letters’ta yayımlanan çalışmaya göre; yerel gıda sisteminde ve tarım ürünleri ticaretinde yaşanan geniş ölçülü yapılandırma nedeniyle 1992 ile 2011 yılları arasında karbondioksit muadili seragazı emisyonunda 7.6 milyar ton net bir düşüş gerçekleşti.
Bu oran, aynı dönemde Latin Amerika’da ormanların tahrip edilmesi nedeniyle ortaya çıkan karbondioksit emisyonunun dörtte birine eşit.
Sovyetler Birliği’nin yıkılması sınai çöküşü tetikledi. Devamında, fiyatların yükselmesi ve alım gücünün düşmesi nedeniyle hayvan ürünleri tüketimi azaldı. Talepteki bu azalma, domuzlarda ve büyükbaş hayvanlarda çiftleştirme sayısının artmasına neden oldu. Bu durum, aynı zamanda 20. yüzyılın en büyük iş gücü değişikliğine yol açtı; özellikle Rusya ve Kazakistan’daki çiftçiler çok geniş tarım arazilerini terk edip şehre göçtüler. Terkedilen tarlaları fabrikalar devraldı ve arazilere el koydu. Sonuç olarak bu çiftlikler devasa birer karbondioksit deposuna dönüştüler. (*)
Leibniz Geçiş Ekonomilerinde Zirai Kalkınma Enstitüsü (Almanya) bünyesindeki araştırmacı Florian Schierhorn öncülüğünde çalışan araştırmacılar, seragazı emisyonunda etkili olan iki etmenin etkisini ölçmek istedi. Çok uluslu araştırmacılardan oluşan ekip, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün toprak kullanımına yönelik değişiklikleri gösteren veri tabanını (FAOSTAT) kullandı ve Küresel Çiftlik Hayvanları Çevresel Değerlendirme Modeli’ne benzer bir modelleme yaparak çiftlik hayvanlarından kaynaklanan emisyon oranını ölçmeye çalıştı. Daha önce aynı yöntem, hayvan yemi haricinde ekin üretimi nedeniyle açığa çıkan emisyonun yoğunluğuna ilişkin tahminleri raporlarken kullanılmıştı.
Hesaplamalar, et-süt üretiminin azalması ve tarım arazilerine el koyulması nedeniyle yaşanan düşüşün, toplam 7.6 milyar tonluk emisyon düşüşünde eşit paya sahip olduğunu gösteriyor.
Araştırmacılar, eski Sovyet ülkelerinde gıda sisteminin gelişmeye devam etmesi durumunda emisyon oranlarının eski seviyelere çıkacağını belirtiyor. Bugün itibariyle, terkedilmiş tarlalardaki karbonun 2050’ye dek atmosfere salınmayacağı öngörülüyor. Fakat, bu bölgelerde tarım sektörünün canlanması, terkedilmiş arazilerin yeniden işlenmesine ve sonuç olarak karbon emisyonunun artmasına neden olabilir.
Sığır eti tüketiminde yaşanacak değişiklikler de bölgenin seragazı dengesinde önemli bir etkiye sahip. 2010- 2016 yılları arasında eski Sovyet ülkelerinde sığır eti tüketimi geriledi fakat bu durum aynı şekilde devam etmeyebilir. Ek olarak, sığır eti üretiminin kısıtlı olduğu bu bölge, et üretimi kaynaklı emisyon oranı oldukça yüksek olan Güney Amerika’nın en büyük sığır eti ithalatçısı konumunda.
Araştırmacılar eski Sovyet ülkeleri örneğinde, tarımsal arazi terkinden kaynaklanan negatif emisyon oranının, tarım ürünleri ithalatının artması sonucu yükselen emisyon oranları ile açıklanabileceğinin ortaya çıktığını belirtiyor.
Bu yazının İngilizcesine buradan ulaşabilirsiniz.
(*) Çn: Makaledeki linkten hareketle; toprak, atmosferden ve diğer doğal atıkların toplamından daha fazla karbonu bünyesinde barındırabilir. Toprak karbonu kaynaklarının %20’si Rusya sınırları içerisindedir. Özellikle geleneksel toprak sürme yöntemleri, toprağın bünyesindeki karbonu açığa çıkartır. Bu da küresel ısınmanın artmasına yol açar.