Yeni yayımlanan bir rapor, siyasetçilerin ve politika yapıcıların, dünyanın yüzleştiği çevre krizi tehlikesini kavrayamadıklarını belirtiyor.
Kamu Politikaları Araştırma Enstitüsü (Institute for Public Policy Research-IPPR), insan etkisinin kritik bir düzeye ulaştığını, toplumu ve küresel ekonomiyi istikrarsızlaştırma tehdidinde bulunduğunu ifade ediyor. Bilim insanları potansiyel ölümcül faktörlerin kombinasyonu ile ilgili de uyarıda bulunuyorlar.
Bu faktörlerin arasında iklim değişikliği, türlerin kaybı, erozyon, ormanların yok olması ve okyanusların asitlenmesi bulunuyor.
Düşünce kuruluşu IPPR’nin raporu, bu faktörlerin “kritik seviyelere ulaşan karmaşık ve dinamik bir çevresel istikrarsızlaşma süreci yarattığını” söylüyor ve ekliyor: “Bu istikrarsızlaşma insanlık tarihinde benzeri görülmemiş hızlarda, bazı durumlarda ise milyarlarca yıl boyunca gerçekleşiyor.”
Ne Gerekiyor?
IPPR, felaket sonuçlardan kaçınmak için fırsat penceresinin hızla kapandığı konusunda uyarıda bulunuyor.
Araştırma, politik kavrayışta üç değişimin yaşanması gerektiğini vurguluyor: Çevresel bozulmanın ölçeği ve hızı, toplumlar için çıkarımlar ve daha sonra dönüştürücü değişim ihtiyacı.
Bilim insanları 1950’den bu yana, dünya genelindeki sel sayısının 15 kat, aşırı sıcaklık olaylarının 20 kat, orman yangınlarının ise yedi kat arttığını söylüyorlar.
İklim değişikliğinin en azından politik tartışmalarda öne çıktığını belirten bilim insanları, hayati önem taşıyan diğer etkilerin ise çok az konuşulduğunu vurguluyorlar.
Böyle bir durumda hangi konulara daha az değer verildiği sorusu akıllara geliyor. Rapor bu soruyu şu şekilde cevaplıyor:
-Üst toprak, doğal süreçlerin oluşturduğundan 10 ila 40 kat arasında daha hızlı kaybediliyor.
-20. yüzyılın ortalarından bu yana, dünyanın tarıma elverişli alanlarının %30’u erozyon nedeniyle verimsiz hale geldi.
-Dünyadaki karasal alanının %95’i 2050 yılına kadar çoraklaşabilir.
University College London’dan Küresel Değişim Bilimi Profesörü Simon Lewis, IPPR’ın, çevresel değişimin her zamankinden daha hızlı olduğunu ve toplumu istikrarsızlaştırmakla tehdit ettiğini belirtmekte haklı olduğunu ifade ediyor. Lewis, “Gıda tedariki ile ilgili gelecekteki problemler sivil huzursuzluğa yol açabilecek fiyat artışlarına neden olabilecekken, göç seviyelerindeki artış toplumları zorlayabilir. Her iki faktör de siyasi kurumlara ve küresel ticaret ağlarına aşırı bir yük getirebilir. Bu yüzyıla hızlı bir sosyal ve çevresel değişimin damgasını vuracağı kesin. Daha az açık olan şey ise, toplumların gelecekte felaketten kaçınmak için akıllı siyasi seçimler yapıp yapmayacağı” diyor.