İklim değişikliği ve pandemi ilişkisini tanımlamak için geriye ve ileriye dönük ekoloji çalışmaları yapmak gerekeceğini vurgulayan Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Çevre Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. E. Didem Evci Kiraz, “Üzerinden zaman geçince unutmamak için, aniden gelişebilecek diğer bir sağlık acili için hazırlıklı olmak için, hazırlıklı olmaktan daha öte, donanımlı, erken uyarı sistemleri mevcut, B planları geliştirilmiş ve hızlı yanıt verebilme kapasitesine sahip bir yapıyı hemen şimdi kurmalıyız” diyor.
YAZI: Barış DOĞRU
Pandemi süreciyle birlikte tüm insanlık büyük bir altüst oluştan geçiyor. Öncelikle böyle bir salgının gerçekleşeceğini tahmin ediyordu sanırım epidemiyologlar. Seyrettiğim bir belgeselde, “asıl soru pandemi olacak mı değil, ne zaman” olmalı diyordu. Bir halk sağlıkçı hekim olarak bu konuda görüşlerinizi almak isterim. Bu durum bu kadar beklenirken, neden tüm dünya bu kadar hazırlıksız yakalandı?
“Dünya hazırlıksız mı yakalandı?” sorusuna cevap vererek başlayalım isterseniz. “Hazır olma” konusunu biraz açalım. Bireysel-toplumsal-küresel, ulusal- uluslararası, hane-mahalle-bölge-şehir ve sınıraşan hazır olma amaç, hedef ve stratejileri birbirinden farklıdır. Plan ve politika belgelerinin de farklı, aynı zamanda birbirini tamamlayıcı şekilde hazırlanması gerekir. Hazır olmanın temel unsurları yer, zaman, insan gücü, birlikte yapma kültürü ve bütçedir. Dünya kritik altyapılarını güven altına almışsa, bilinen ve bilinmeyen tehditlerle rahatlıkla başa çıkabilir. Özellikle “dünya” üzerine vurgu yapmak isterim. Günümüzde var olmanın, ben ve sizin varlığınıza bağlı olduğunu çok iyi öğrendik. Bütün bu süreçler, büyük verinin (big data) süzülüp, amaçlar doğrultusunda en verimli şekilde kullanılmasının önemini, yenilik (inovasyon) ihtiyacını ve sayısallaştırmanın (dijitalizasyon) gelecek olduğunu insanlığa hatırlattı. Gelecek için enerji şarttır. Farklı bir pencereden bakıldığında da; artan nüfus ve özellikle de nüfus yoğunluğu (kilometrekareye düşen insan sayısı) sağlıklı yaşam ortamlarının inşasını ve sürdürülmesini imkânsız hale getirebiliyor. İnsanlar, taleplerini karşılayacak merkezlere yakın yerleşmeye çalışırken; bu merkezler çevre, sosyal yapı ve sağlık açısından riskli bölgeler haline geliyor. Geliştiğini düşünen insanlar ve toplumlar, özellikle yaşama sağlıklı başlamak ve yaşamı kaliteli sürdürmek gibi sağlığın sosyal belirleyicilerini göz ardı etmeye başladılar. Toprağa çıplak ayakla basmak yerine yürüyen bantlarla ve/veya ışınlanarak eve ulaşmanın derdine düştüler. Gündemi ve kafası bu kadar karışık olan insanlara, iklim değişikliğinin hızla artan etkilerini, hazırlıklı olma, uyum sağlama, direnç kazanma, olayları iyi yönetme ve etkiler ortadan kalktıktan sonra toplumu eski haline hızla döndürme süreçlerini anlatmaya çalışıyorduk uzun süredir. Soyut gibi görünen bir olayı somutlaştırmak için, “kanıt gerekir” diyorduk. Kanıtları iklim taraflarının (COP) raporlarından takip ediyorduk. İklim değişikliği ile ilgili olağanüstü bir olay için “Dünya hazırlıksız mı yakalandı?” sorusunun cevabını “evet” diye verebilirdim. Çünkü, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Direktörü COP 25’te (2-13 Aralık 2019), açık bir şekilde, “geç kaldık” demişlerdi. Halbuki, iklim değişikliği için her türlü senaryo çalışılmış ve hazır olma stratejileri de ortaya konmuştu. Peki neden umutsuzluk var? Cevap COP 24 ve COP 25’te DSÖ tarafından yayımlanan raporlarda yer alıyor.
Pandemi konusuna gelirsek; 2017 yılında “Uluslararası Finansal Hazırlık Çalışma Grubu” tarafında Dünya Bankası için hazırlanan “Panik ve İhmal Yerine, Sağlık Güvenliğine Yatırım Yapmak: Ulusal Düzeyde Pandemi Hazırlığının Finansmanı” başlıklı rapor ilginç bilgiler ortaya koyuyor. Raporda; 2003 şiddetli akut solunum yolu sendromu (SARS-CoV), 2005 Kuş Gribi (Avian İnfluenza), 2009 Pandemik İnfluenza A (H1N1-Domuz Gribi), 2012 MERS-CoV, 2014 Ebola (virüs 1976’da tanımlanmıştır), 2015 Zika (1952’de insanda saptandı) ardından ekonomik çöküşlerin beraberinde geldiği vurgulanıyor. Geçen sürede, bu büyük olaylardan ders alınmadığı; pandemi hazırlık ve müdahale yatırımlarının “acımasızca” yetersiz kaldığı; çok uzak olmayan bir gelecekte dünyanın yeni bir pandemi ile yüzleşeceğinin bilindiği; yeni patojenlerin kaçınılmaz şekilde savunma mekanizmalarını aşarak derin yaralar bırakacağı ve dünyanın savunmasız kalacağı belirtiliyor.
2019 yılında DSÖ, “Küresel İnfluenza Stratejisi 2019-2030, Önleme, Kontrol, Hazır Olma” belgesini yayımladı. Belge; DSÖ 13. Genel Çalışma Programı kapsamında yer alan “sağlık acilleri” stratejik önceliğini desteklemek için hazırlanmıştı ve Dünya Bankası raporunda referans alınan tüm olaylardan elde edilen deneyimlerle geliştirildiği anlatılmıştı. Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı tarafından “Pandemik İnfluenza Ulusal Hazırlık Planı, 2019”u hazırlanmıştır.
Eylül 2019’da, DSÖ tarafından yayımlanan “Risk Altındaki Dünya: Sağlık Acilleri için Küresel Hazırlık Yıllık Raporu, Küresel Hazırlık İzleme Kurulu, Eylül 2019” belgesinde, üzerinden yıllar geçtikçe unutulan sağlık acillerinin her zaman akılda tutulması gerektiği; her düzeyde liderin önceliğinin tüm toplumu etkileyecek sağlık acillerine hazırlıklı olmak olduğu da belirtilmişti. Bu belgede dünyayı sağlık acillerine hazır hale getirecek yedi acil faaliyet önerilmişti:
1- Hükümet başkanları taahhütte bulunmalı ve yatırım yapmalıdır.
2- Ülkeler ve bölgesel kuruluşlar örnek teşkil etmelidir.
3- Bütün ülkeler güçlü sistemler inşa etmelidir.
4- Ülkeler, destekleyiciler ve çok taraflı kurumlar en kötüsüne hazırlıklı olmalıdır.
5- Finansman kurumlarının finansal risk planlaması ile hazır hale gelmeleri esastır.
6- Kalkınma yardım fonları, hazırlık için teşvikler oluşturmalı ve miktarları artırmalıdır.
7- Birleşmiş Milletler koordinasyon mekanizmalarını güçlendirmelidir. Her şey hissedilmiş, düşünülmüş ve “hazır olma” hazırlıkları yapılmıştı. Aralık 2019’da dünya COVID-19 pandemisiyle bu şekilde karşılaştı.
İkinci sorum, pandeminin iklim değişikliği ile ilişkisi üzerine. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz? Koronavirüs dışında da çeşitli salgınlar yaşandı. Bunların önemli bir kısmının iklim değişikliği ve çevre sorunlarıyla ilişkili olduğunu söyleyen bilim insanları var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
“İklim değişikliği COVID-19 pandemisinin nedeni midir?” veya “İklim değişikliği COVID-19 pandemisine yol açmış mıdır?” Bu sorunun cevabı evet- hayır değildir. Araştırılması gereken bir sorudur.
İklim koşullarındaki değişimler ekoloji ve biyoçeşitlilik üzerine etki ettiği gibi, halk sağlığı açısından altı önemli göstergeyi de değiştirmektedir.
1- Hastalık örüntüsü
2- Hastalık kaynağı
3- Hastalık etkenlerinin çeşitliliği-yapısı-miktarı-gücü
4- Etkenlerin taşınma yolları
5- Taşıyıcılar
6- Etkenlerin konakladığı canlı ve cansızlar
7- Bulundukları çevre özellikleri
İklim değişikliğiyle bulaşıcı hastalıklar ve/veya vektörlerle bulaşan hastalıklar ilişkisinde sıcaklığın düzensiz ve aşırı artması, düzensiz yağış dağılımı, uzamış mevsimsel geçiş dönemleri, buharlaşmada yaşanan değişim ve artma eğilimi daha fazla sorumlu tutuluyor. Görülen bu farklılıklar hastalığa neden olan etkenlerin dağılımında değişim, artış, çoğalma ve zarar verme gücünde artış; eski hastalıkların yeniden hortlaması, şekil değiştirerek tehdit haline dönüşmesi ile sonuçlanabilmektedir. COVID-19 (SARS-CoV-2) adından da anlaşılacağı üzere, SARS ailesinin yeni üyesidir. SARS-CoV hayvan kaynaklı (yarasalar) bir virüstür.
Şu an COVID-19 pandemisi ile mücadele sürecindeyiz. Öncelikle bireysel düzeyde filyasyon, önleme ve tedaviye; toplumsal düzeyde surveyans ve pandemi yönetimine odaklanmış durumdayız. İklim değişikliği ve pandemi ilişkisini tanımlamak için geriye ve ileriye dönük ekoloji çalışmaları yapmak gerekecektir. Coğrafik Bilgi Sistemleri (CİS) ile doğa, çevre, canlı hayatı örüntüleri ile hastalık yayılımı ve iklim değişikliği parametreleri karşılaştırılarak kaba korelasyonlar, kümelenmeler elde edilebilir. Kümelenmelerin detaylı epidemiyolojik açılımları bize doğruya yakın bir cevap sağlayabilecektir. Bu çalışmalar öncelikli midir? İklim değişikliği ve sağlık ilişkisini çalışan bir halk sağlığı uzmanı olarak, bana sorarsanız, önceliklidir. Dünya Bankası ve DSÖ raporlarında da vurgulandığı gibi; üzerinden zaman geçince unutmamak için, aniden gelişebilecek diğer bir sağlık aciline karşı hazırlıklı olmak için, hazırlıklı olmaktan daha öte, donanımlı, erken uyarı sistemleri mevcut, B planları geliştirilmiş ve hızlı yanıt verebilme kapasitesine sahip bir yapıyı hemen şimdi kurmalıyız.
Peki bu konuda korona sonrası dünya için neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz? Neler yaparsak bu tür salgınların önüne geçebiliriz? Korona sonrası dünyada halk sağlığı politikaları nasıl güncellenmeli?
Öncelikle bizden çıkan damlacıklarla yayılan bu hastalığı, damlacıklarla yaymamak için gereken önlemleri alarak, damlacıklardan uzakta kalarak, evde kalarak, resmi uyarı ve duyurulara uyarak, yayılımını önlemeliyiz. Pandemi ciddi bir olaydır. Tüm dünyayı sarmış demektir, zor gider, giderken çok fazla hasar bırakır, geri dönüşsüz sonuçları olacaktır. Savaşım ve mücadele yerelde olmalıdır. Yerel, ev, site, işyeri, mahalle, şehirdir. Yerel savaşım stratejileri hazırlanmalıdır, varsa uygulamaya sokulmalı, izlenmeli, denetlenmeli, gerekiyorsa yeniden güncellenmelidir. Türkiye tüm dünyaya örnek olacak bir yasal düzenlemeye ve uygulamaya sahiptir: Umumi Hıfzıssıhha Kanunu (Halk Sağlığı Kanunu,1930) ve her ilde yer alan, Valilerin başkanlığında oluşturulan Umumi Hıfzıssıhha Kurulları (Halk Sağlığı Kurulu). Halkın sağlığını korumaya yönelik yasal düzenleme yerel ağları birbirine bağlayabilen, halk sağlığını korumaya yönelik Anayasa niteliğinde kararlar alabilen bir kurulla hayata geçirilmektedir. Yerel halk sağlığı önceliklerini rahatlıkla belirleyebilir, acil ve hızlı yanıt verme kapasitesine sahiptir, şehir ekonomisini harekete geçirebilir. İşte pandemi öncesi, pandemi esnasında, pandemi sonrasında neler yapılması gerektiğini bu kurulların deneyimlerinden öğreneceğiz.
En kötüye hazırlıklı olan liderler korona sonrası dünyada da lider olmaya devam edeceklerdir. Sağlık sisteminin yanı sıra ulusal ve yerel kritik altyapıları da korumaya, sürdürmeye dikkat etmek önemlidir. Kritik altyapılarda çalışan insan gücünün COVID-19 farkındalığı ve eğitimi unutulmamalı, korunmaları sağlanmalıdır. Kritik altyapılarda çalışan insan gücü, Sağlık, Güvenlik, Olağanüstü olaylarla mücadele, Su, Kanalizasyon, Su arıtma, Atık su tesisleri, Enerji tesisleri, Ulaşım, Haberleşme-iletişim, Ordu, İtfaiye, İlaç üretim-satış-denetim, Kargo-kurye, Basın, Gıda üretim-satış-denetim, Tüm depo alanları ve Banka-döviz olarak sıralanabilir.
Ancak COVID-19 pandemisi bir ihtiyacı daha ortaya çıkardı: Sosyal kanıt havuzu oluşturulması. Pandemiden elde edilen belirti, bulgu, tanı, tedavi, rehabilitasyon vb. klinik bulgular, hekimlerin kanıta dayalı tıp konusundaki tecrübelerini paylaştıkları gönüllü bir platform olan Cohran Kütüphanesi (Cochrane Library) gibi kanıt havuzlarında yerini alıyor ve alacak.
Ama, “evde kalanların sosyal deneyimleri”, “sahada filyasyon ve surveyans yapanların deneyimleri”, “telefon ve dijital dünyanın katkıları”, “yenilikçi saha uygulamaları”, “karar vericilerin deneyimleri”, “yerel yönetimlerin deneyimleri” gibi konuların da depolanması, arşivlenmesi önemlidir. Sosyal kanıt havuzu bunu sağlayacaktır. Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS), pandemi yönetiminde hızla kullanıma sokulabilecek, yararlı bir araçtır. Mahalleler, mahallelerdeki riskli grupların konumları, bu konumlara ulaşım, hizmet sunumu yol güzergâhları, en yakın yardım noktası, bulaşma olabilecek yere yakınlığı gibi bilgiler hemen görülebilir. Her yerel yönetim ve ilgililer CBS’e anında çevrimiçi ulaşmalı, kararlar bunun üzerinden doğrulanmalıdır.
Sağlık çalışanlarının ve destek elemanlarının teşvik edilmesi, yüreklendirilmesi, desteklenmesi can alıcı noktadır. Pandemi büyük bir deneyimdir. Deneyimli çalışanlar gelecekteki sağlık acilleri için kritik insan gücüdür, eğiticiler olarak görev almalıdırlar.
Pandemi esnasında, yorulan, hastalanan, hayatını kaybeden, mazeretli çalışanların telafisi için farklı disiplinlerdeki çalışanlar, salgın-pandemi yönetimi konusunda en erken dönemde eğitilmelidirler.
Bilinmeyen şeyler, endişe, korku ve kaygı yaratır. Bu nedenle ruh sağlığını koruma ve iletişim hatalarını önlemek amacıyla pandemi stratejilerinde birer bölüm açılmalıdır. Toplumun sağlık okuryazarlığı düzeyi yükseltilmelidir. Yaş dostu ve etik prensipleri gözeten uygulamalarla topluma ulaşılmalıdır. Pandemide en önde, yani hastanelerde, laboratuvarlarda ve sahada savaşanlar klinisyenlerdir. Ancak insan gücünü planlayacak, ölçecek, izleyecek, analiz edecek ve raporlayacak, karar verme süreçlerine danışmanlık verecek, birlikte yapma kültürünü harekete geçirecek, yenilikleri gerçekleştirecek, piyasaya şekil verecek, finansmanı yönetecek, güvenliği ve iletişimi sağlayacak çok farklı disiplinlerin ve sektörlerin de sağlık acillerinde rolü vardır. COVID-19 pandemisinde farklı disiplinler ve sektörlerin harekete geçirilmesi ve organizasyonu için “halk sağlığı” disiplininin hayati önemi olduğu görüldü.
Dünya halk sağlığı politikasına, halk sağlığı profesyonelleri yön verecektir. Halk sağlığı Türkiye’de tıp fakülteleri içinde bir anabilim dalıdır. Sahadaki karşılığı toplum sağlığı merkezleri, ilçe sağlık müdürlükleridir. Yukarıda çizilen çerçeveye ve hayati önemdeki rolüne uygun uzman yetiştirmek veya hizmet modeli üretmek için birden fazla disiplini barındıran bir eğitim yapısına kavuşmasına ihtiyaç vardır.
Teknoloji erken uyarı, hasta-temaslı izleme, değerlendirme, konumlandırma, hızlı tespit ve sevk, bilgiyi süzme, sınıflama, depolama, görselleştirme, modelleme, geleceğe yansıtma, üretim, dağıtım, güvenceye alma açısından yenilenmeli, yeniden yapılandırılmalı, geliştirilmeli ve daha yaygın kullanılmalıdır. Her düzeyde ve yaşta çalışanın, politika üretenin, karar vericinin kullanabileceği pratiklikte teknolojilerin teşvik edilmesi ve desteklenmesi son derece önemli.
İklim değişikliği ve halk sağlığı ilişkisi üzerine İklimIN projesi kapsamında önemli bir çalışma yaptınız ve bir eğitim modülü hazırladınız. Virüsler ve salgınları bir yana koyarsak, iklim değişikliğinin halk sağlığına yönelik başka hangi başlıkları üzerine konuşabiliriz? İklim değişikliği, toplumların sağlığını nasıl etkiliyor?
Öncelikle İklimIN projesinde yer almaktan duyduğum mutluluğu burada da belirtmek isterim. Bir emoji koyabilseydim sürekli, neşeyle zıplayan bir çocuk resmi olurdu sanırım. Proje benim kişisel gelişimime de çok büyük katkı sağladı. İklimIN eğiticileri olarak bir aile olduk, proje yöneticilerimiz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ekibi ve destek gruplarımızla harika bir iş çıkardık. Hepimizin ellerine sağlık. Evet, benim ürünüm “İklim Değişikliğinin İnsan Sağlığına Etkileri” başlıklı kitaptır. İklim değişikliğinin insan sağlığı üzerine etkileri olacağı açıktır. Bu etkiler tarih boyunca görüldü ancak, çevre ile ilişkilendirilen sağlık etkilerini değerlendirmek karmaşık olduğu için, iklimin etkileri de tam tanımlanamamıştır. İklim, bugüne kadar sağlık çalışanlarının ele aldığı bir konu değildir. Tıbbi literatüre oturtulmamıştır. Kentler, çevre sağlığı, sağlıklı şehir gibi kavramlar doğrultusunda kendilerini tanımlamışlardır. İklim tanımını ise sadece karbon ayakizi hesaplama olarak görmüşlerdir. Halbuki, iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkileri en çok kentlerde görülecektir. Bilimsel kanıtlarla desteklenen, erken uyarı sistemlerine sahip, iklime dirençli şehirler, sağlığın sosyal belirleyicilerini, insanını ve toplumunu korumaya hazır şehirlerdir. Beklenmeyen ve belirsizlikle mücadele için sağlıklı bireylere ihtiyaç vardır. İklim ve sağlık alanında çalışacaklar için zaman hızla akmaktadır. Alanda bilimsel çalışmalara ve politika yapıcılara çok ihtiyaç vardır.
İklim ve sağlık ilişkisi çok bileşenli bir denkleme benzetilebilir; denklemde bilinmeyenlerin sayısı fazladır ama çözümlemeler de başlamıştır. COVID-19 pandemisi deneyimiyle, yeni bilinmeyenlerin ekleneceği de görülüyor.
Ne yazık ki, insanlar kendi sonlarını çabuklaştırıyorlar. İnsanlar mevcut tutum ve davranışlarını değiştirmezlerse, erken ölecekler veya daha fazla hasta olacaklar, daha çok fonksiyon kaybı ve yeti yitimine uğrayacaklar, iş ve güç kaybı yaşayacaklar. DSÖ’ye göre; dünya iklim değişikliği nedeniyle her yıl 250.000 daha fazla ölümle karşılaşacak. Çocuklar beslenme yetersizliğinden hayatını kaybedecek, yaşlılar daha çabuk ölecek, ishal ve sıtma her yıl beklenen ölüm oranlarının artmasına yol açacak. Halbuki sayılanların hepsi önlenebilir.
İklim değişikliği ve sağlık çalışmaları için ülkelerin “iklime direnç kazanmış-kazanmamış ülke” olarak sınıflandırılmasında yarar vardır. Ülkelerde kentler ve kentlerde yerleşik sektörler risk altındadır. Kenti önceleyen idari, teknik ve akademik bakış, kırsal bölgeleri geliştirme planlarını geciktirmiştir. İklim değişikliğinin sağlık etkilerine hazırlıklı olabilmek, dirençli toplumlar yaratabilmek için kırsal yaşam koşullarına ve üretime ihtiyaç vardır. İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak, etkiyi önceden tahmin edebilmek, erken uyarı alıp, hızla yanıt verebilmek için teknolojiye yatırım gerekebilir. Tam tersi de geçerlidir. İklim değişikliğinin etkilerini anlamak, uyum sağlamak, etkiyle ilk temasta, mücadele ve uyum sürecinde dayanıklı olabilmek, etki ortadan kalktıktan sonra eski duruma hızla dönebilmek için eldeki kaynakları akılcı kullanmak ve teknolojiden uzaklaşmak gerekebilir.
2019 yılı itibariyle Birleşmiş Milletler (BM) ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) başarısızlık ve çaresizliklerini itiraf etmişlerdir. 23.Taraflar Konferansı’nda (COP23) COP 23 Başkanlığı ve DSÖ, “Gelişmekte Olan Küçük Ada Ülkelerinde İklim Değişikliği ve Sağlık Özel Girişimi”ne yer vermişlerdir (https://www.who.int/ globalchange/sids-initiative/en/). 24.Taraflar Konferansı’nda (COP24) da özel bir rapor yayımlanmıştır: “Sağlık ve İklim Değişikliği COP24 Özel Raporu-COP 24 Special Report: Health and Climate Change” (https://www.who.int/globalchange/ publications/COP24-report-health- climate-change/en/). 25.Taraflar Konferansı’nda (COP25) ise DSÖ, “Küresel Sağlık ve İklim Değişikliği Araştırma Raporu”nu sunmuştur (WHO Health and Climate Change Survey Report). Ve yeni bir çalışma olarak da; “İklim ve Sağlık Ülke Profilleri-The Health and Climate Change Country Profile”ni yayımlamaya başlamıştır.
Adı geçen belgelerde yer alan her bir iklim değişikliği etkisinin hedefinde sağlığın sosyal belirleyicileri (ekonomik istikrar, eğitim, sosyal ve toplumsal yapı, sağlık ve sağlık hizmetleri, mahalleler ve inşa edilmiş çevreler) ve bunların üzerine kurulan insan sağlığı vardır. İnsan sağlığına etkileri sekiz ana başlıkta toplanabilir:
1- Sıcak ve soğukla ilişkili hastalıklar,
2- Ultraviyole radyasyonun yan etkileri,
3- Hava kirliliği,
4- Gıda, su ve vektörler ile ilişkili hastalıklar,
5- Vektörler ile ilişkili hastalıklar,
6- Değişen bulaşıcı hastalıklar,
7- Yeniden ortaya çıkan ya da yeni hastalıklar,
8- Ruhsal sorunlar.
Ancak bu sekiz madde ile iklim değişikliği arasında ilişkisi en çok olan, en çok görülen vb. detayları vermek güçtür. Veri toplama sistemi kurulmamıştır. Hastalıkların uluslararası sınıflaması ICD kapsamında iklimle ilişkili hastalıklar diye bir bölüm yoktur. Hastalık sorgulama yöntemleri arasında da çevre öyküsü alma gelişmediği için, iklim vb. çevresel risklerin sağlık sonuçları yeterince ortaya konulamamaktadır.
Hava kirliliği ile fiziksel rahatsızlıklar arasındaki bağ üzerine daha önce birçok araştırma yapılmıştı. Ancak yeni…
Küresel kömür talebinin bu yıl rekor seviyeye ulaşmasının ardından 2027'ye kadar yatay bir seyir izleyeceği…
Türkiye’de 10 kentte enerji şirketlerinin projeleri için acele kamulaştırma kararı verildi. Niğde, Ankara, İstanbul, Sakarya,…
Dünyanın ortalama sıcaklığının orta vadede 1,5 dereceden öte 2 dereceyi de geçebileceğini belirten Prof. Dr.…
Karbon emisyonları azaltımı hedeflerini açıklayan Kanada hükümeti, resmi danışma kurulunun tavsiye ettiği miktarın altında bir…
Türkiye’de son yıllarda birçok göl ve su kaynağında yaşanan kuraklık, Salda Gölü'nde de derinden hissediliyor.…