Oxford Sürdürülebilir Finans Grubu tarafından yayımlanan yeni bir rapora göre, daha yüksek güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesinin payına sahip yenilenebilir elektrik şirketleri, küresel ölçekte fosil yakıt odaklı emsallerine göre daha düşük öz sermaye ve borç maliyetine sahip.
Bu eğilim özellikle Avrupa’da belirginken, iklim dostu politikaların ve eylemlerin temiz enerji üretimine yapılan yatırımları oldukça uygun maliyetli bir enerji kaynağı haline getirmede başarılı olduğunu gösteriyor.
Küresel olarak, yenilenebilir elektrik hizmetlerinin borç maliyeti, fosil yakıtlı elektrik hizmetlerinin %6,7’sine kıyasla %6. Benzer şekilde, yenilenebilir enerji kaynaklarına odaklanan kuruluşların öz sermaye maliyeti (%15,2), fosil yakıt kullananlara (%16,4) kıyasla daha düşük. Avrupa’da, düşük karbonlu elektrik şirketleri ile yüksek karbonlu emsalleri arasındaki öz sermaye maliyeti farkı zaman içinde genişliyor.
Örneğin, 2015’ten itibaren enerji karışımında güneş ve rüzgar oranı daha yüksek olan şirketlerin öz sermaye maliyeti %17’den %14’e düşerken, daha düşük orana sahip olanlarda tam tersi bir eğilim görüldü.
Bu durum, Avrupa’daki daha ileriye dönük hisse senedi yatırımcılarının fosil yakıtlara gömülü geçiş risklerinin yakında artacağını öngördüğünü gösteriyor.
Rapor, küresel olarak kömür madenciliğinin en yüksek sermaye maliyetine sahip olduğunu, borç maliyetinin 2021’de %7,9’a, öz sermaye maliyetinin ise %18,2’ye yükseleceğini, bunu petrol ve gaz üretimi ile yenilenebilir yakıtların izleyeceğini gösteriyor.
2016 yılından bu yana, yenilenebilir enerji ve teknoloji için sermaye artırımına yönelik borç maliyeti düşme eğilimindeyken, kömür madenciliğinin maliyeti yükseldi. Avrupa’da, petrol ve gaz üretimi en yüksek öz sermaye maliyetine sahip durumda.
Bulgular ayrıca, petrol ve gaz endüstrisinde sermaye yoğun upstream faaliyetlerinin yanı sıra karbon yoğun operasyonlara yatırım yapmanın giderek daha riskli hale geldiğini gösteriyor.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından petrol ve gaz fiyatlarının son 10 yılın en yüksek seviyelerine ulaşması, ekonomileri fosil yakıtlardan vazgeçmeye ve sermaye akışlarını temiz enerjiye kaydırmaya daha da teşvik etti.
Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşmanın merkezinde, büyük miktarlarda sermayenin düşük karbonlu enerjiye yönlendirilmesi yer alıyor ve yenilenebilir enerji kaynaklarının fiyatlandırılması kritik ölçüde sermaye maliyetine bağlı.
Finansal sistem ile reel ekonomi arasında kilit bir aktarım mekanizması görevi gören bu mekanizma, hem finansal kurumların hem de şirketlerin yatırım kararlarını etkileyerek temiz enerji için sermaye maliyetinin düşmesini gerektiriyor.
Avrupa örneği, çevre politikalarının varlık fiyatlandırmasında önemli olduğunu gösteriyor ve bu durum, iklim eyleminin daha az tutarlı olduğu Kuzey Amerika için bir model teşkil edebilir.
İklim değişikliği açısından dönüm noktası olarak nitelendirilen ve Uluslararası Adalet Divanı'ndan görülen davanın duruşmaları sona…
Enerji Yatırımcıları Derneği Başkanı Cem Özkök, GES ve RES projelerinin yapı denetim kapsamından çıkarılmasının, yatırımcıların…
Dünya Ekonomik Forumu’nun yeni bir çalışmasına göre, küresel seragazı emisyonlarının %40’ını oluşturan sekiz sektördeki emisyon…
Dünya, kuraklık ve arazi bozulumuna en çok maruz kalan ülkeleri desteklemek için yeni bir çerçeve…
İklim ve çevre alanında çalışan 8 sivil toplum kuruluşu, okul, hastane, belediye binası, kamu binası,…
Çin, kömür çıkarımı sırasında açığa çıkan metan emisyonlarını azaltma amacıyla daha sert kurallar getireceğini duyurdu. Metan,…