Prof. Dr. Murat Türkeş, Urmiye Gölü’nün çekilmesi ve bölgedeki su kaynaklarının akım değerlerinin düşmesinin artan sıcaklık değerleri, yağışın az olması ve artan buharlaşma ile ilgili olduğunu söyledi.
YAZI: Şenol BALİ
İklim krizi, artan nüfus, su kaynaklarının düzenli kullanılmaması ve ülkeler arası siyasi ilişkiler gibi sorunlar Ortadoğu’daki su krizini derinleştiriyor. İran, Irak ve Suriye krizin en çok hissedildiği ülkelerin başında gelirken İran’da bulunan Urmiye Gölü kurumak üzere. Ortadoğu’nun en büyük, dünyanın ise 6. en büyük gölü olan Urmiye Gölü’nün sadece %10’u kalmış durumda. İklim Haber’e konuşan Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, Urmiye Gölü’nün çekilmesi ve bölgedeki su kaynaklarının akım değerlerinin düşmesinin artan sıcaklık değerleri, yağışın az olması ve artan buharlaşma ile ilgili olduğunu söyledi.
Su ve su kaynakları, insan yaşamını bir bütün olarak etkiliyor. Yine sürdürülebilir büyüme ve gelişim için de yaşamsal önem taşıyor. Dünyada su sorunu endişe verici boyutlara ulaşmışken, bu sorunun en şiddetli hissedildiği bölge ise Ortadoğu. Birçok araştırmacı, iklim değişikliğinden en çok etkilenecek olan bölgelerden birinin Ortadoğu olacağı konusunda hemfikir. Ortadoğu’da giderek artan tatlı su ihtiyacının nasıl karşılanması gerektiği konusunda henüz somut çalışmalar hayata geçirilmiş değil. Tatlı su; insanların ve ekosistemlerin sağlığı, sürdürülebilir kalkınma, ekonomik büyüme gibi konular için elzem bir kaynak. Ancak bu kaynağın sürdürülebilirliği, son yıllarda özellikle Ortadoğu ülkelerinde önemli bir sorun haline gelmiş durumda.
Öte yandan su kaynaklarının azalması sorununa; nüfusun hızlı artışı, su kullanımının aşırılığı ve iklim değişikliği gibi nedenler sıralanabilir. Bu sorunlardan ötürü birçok ülke mevcut su kaynaklarından ihtiyaçları karşılayamayacak bir noktaya doğru yön alıyor.
Ortadoğu’daki su sorununun geçmişi 20. yüzyıla kadar dayanıyor. Öyle ki Irak , Ürdün ve Suriye gibi devletlerin kurulması sırasında devlet sınırları nehir ve akarsu gibi doğal sınırlarla belirlendi. Bu durum bazı devletlerin suya erişimini ve suyun demokratik kullanımını engelledi, engellemeye devam ediyor.
İran, Irak, ve Suriye son yıllarda en çok su sorunu yaşayan ülkeler olarak öne çıkıyor. NASA‘nın yayımladığı bir araştırmaya göre Irak, dünyanın en çok su sıkıntısı çeken yerlerinin başında geliyor. Bu sorun her geçen gün şiddetli bir hal alırken diğer ülkelerin durumu da pek iç açıcı değil. Üstelik aynı derecede olmasa da benzer tehlike Türkiye’yi de bekliyor.
İklim değişikliği, su kaynaklarındaki azalma ve bunun tarımsal üretim üzerindeki olumsuz etkisi, kurak ve yarı kurak alanların genişlemesine sebebiyet veriyor. Aşırı buharlaşma sonucu çölleşme, tuzlanma ve erozyon her geçen gün artıyor. İklim değişikliği ile ortaya çıkan su döngüsünün değişmesi ve su kaynaklarının kullanımında sorun yaşayan ülkelerin yaşadığı belirsizlik durumu su stresine neden oluyor. Uluslararası veriler, dünyada 17 ülkede aşırı düzeyde su sıkıntısı yaşandığını gösteriyor. Katar, İsrail, Lübnan, İran, Ürdün, Libya, Kuveyt, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Hindistan, Pakistan ve Türkmenistan bu ülkelerden bazıları. Sorunun derinleştiği 17 ülkenin 11’i ise Orta Doğu’da yer alıyor. Yani Ortadoğu yakın zamanda yaşanacak su krizinin merkezi konumunda. Araştırmalar, bu ülkelerdeki temiz içme suyunun %80’inin tarım, sanayi ve şehir belediyeleri tarafından kullanıldığını ortaya koyuyor.
Asıl Sorun İklim Krizi
Küresel iklim değişikliğinin yarattığı olumsuz durumlar en çok su ve su kaynaklarını etkiliyor. Nitekim Ortadoğu’daki su krizinin temel nedeni olarak iklim krizi gösteriliyor. Kuraklık, aşırı buharlaşma ve yağış oranının azlığı yine iklim krizinin su kaynakları ile olan ilişkisini belirleyen etmenlerden. Bu yüzdendir ki bölgede bir çok nehir ve akarsudaki su miktarı azaldı, birçok göl ve gölet ise çekilerek yok olma noktasına geldi.
Ortadoğu’nun En Büyük Gölü Yok Olmak Üzere
Son yıllarda aşırı sıcakların artmasıyla İran’daki Urmiye Gölü için tehlike çanları çalmaya başladı. Ülkenin kuzeybatısında, Türkiye sınırında yer alan göl her geçen gün daha çok kuruyor.1990’lı yıllarda 5 bin 400 kilometrekarelik genişliğe sahip Urmiye gölü Ortadoğu’nun en büyük, dünyanın ise sayılı tuz göllerinden biriydi. 2013 yılına gelindiğinde gölün %90’ı kurumuş ve sadece %10’luk kısmı kalmıştı. Sonraki yıllarda atılan adımlarla göl genişlemeye başlasa da, bölgede etkili olan kuraklık nedeniyle bir kez daha çölleşme tehlikesi yaşıyor.
Urmiye Gölü’nü yok olmakla yüz yüze bırakan faktörlerden biri de yağmur azlığı nedeniyle tarım arazilerinin yer altı kaynakları kullanılarak sulanması. Azalan yağmurlara karşın talebin sürekli artması, nehirler ve göllerin kurumasına yol açıyor. Yağmur azlığı nedeniyle tarım arazilerinin yer altı kaynakları kullanılarak sulanması ve göl etrafında yaklaşık 25 bin sondajın yapılması da gölün su oranının önemli ölçüde azalmasının diğer sebeplerinden.
Prof. Dr. Murat Türkeş: “Türkiye’nin Doğusu ile İran’ın Büyük bir Kısmında Kurak Koşullar Hâlâ Etkili”
Ortadoğu’da yaşanan aşırı kuraklık sonucu su kaynaklarının azalması tehlikesini Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş ile konuştuk. Türkeş, Ortadoğu ve Türkiye’de 2021 yılının sonlarından bu yana tehlikenin devam ettiğini belirtti: “Uzun süreli kuraklık analizlerine göre Türkiye’deki birçok bölge olağanüstü kurak. Doğu Anadolu Bölgesi’nin Doğusu ve Hakkari bölgesi de bu bölgelerden biri. Urmiye de Hakkari’nin hemen karşısı, yani bu kurak bölge Urmiye’yi de içeriyor. Bu bölgelerde olağanüstü kurak koşullarını hâlâ etkili.”
Urmiye Gölü’nün çekilmesi ve Dicle ve Fırat gibi bölgedeki nehirlerinin akım değerlerinin düşmesini yaşanan kuraklığa bağlayan Türkeş şöyle devam etti: “2022 yılının ilk 6 aylık dönemine baktığımızda ülkenin geneli kuraklık tehlikesi bakımından rahatladı. Ancak Türkiye’nin doğusu, İran’ın büyük bölümü, Kuzey Irak, Kuzey Mezopotamya ve Ortadoğu’nun birçok bölgesinde hâlâ şiddetli kuraklıklar yaşanıyor. Buralarda şiddetli kurak koşullar egemen. Bu nedenle Dicle ve Fırat ile bu nehirleri besleyen kolların akım değerinde düşüşler yaşandı. Urmiye Gölü’nün çekilmesi de artan sıcaklık değerleri, yağışın az olması ve artan buharlaşma ile ilgili.”
“Önümüz yaz, mevcut kuraklığa kuraklık eklenecek. Zaten Ortadoğu bölgesi coğrafik olarak da kurak veya yarı kurak bir bölge. Küresel ısınma düzeyi daha şimdiden sanayi öncesi döneme kıyasla 1.2.°C’ye ulaşmış durumda ve bunun giderek daha da artması bekleniyor. Her yaz ya da kış Dünya’nın pek çok bölgesinde ya da ülkesinde bir öncekinden çok daha sıcak ya da daha kurak geçmektedir” değerlendirmede bulunan Türkeş, önümüzdeki yaz döneminde şiddetli kuraklığın yaşanacağını söyledi. Türkeş, yeraltı su kaynaklarının azalmasını da bir başka tehlike olarak belirtti.
İklim değişikliği açısından dönüm noktası olarak nitelendirilen ve Uluslararası Adalet Divanı'ndan görülen davanın duruşmaları sona…
Enerji Yatırımcıları Derneği Başkanı Cem Özkök, GES ve RES projelerinin yapı denetim kapsamından çıkarılmasının, yatırımcıların…
Dünya Ekonomik Forumu’nun yeni bir çalışmasına göre, küresel seragazı emisyonlarının %40’ını oluşturan sekiz sektördeki emisyon…
Dünya, kuraklık ve arazi bozulumuna en çok maruz kalan ülkeleri desteklemek için yeni bir çerçeve…
İklim ve çevre alanında çalışan 8 sivil toplum kuruluşu, okul, hastane, belediye binası, kamu binası,…
Çin, kömür çıkarımı sırasında açığa çıkan metan emisyonlarını azaltma amacıyla daha sert kurallar getireceğini duyurdu. Metan,…