YAZI: Murat Türkeş, (Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (iklimBU)
Türkiye’nin hidroklimatolojisi (su iklimi) fiziki coğrafya etmenlerinin zenginliği, özellikle yeryüzü şekillerinin çeşitliliği ve kısa mesafelerde önemli düzeyde değişmesinin doğal bir sonucu olarak belirgin bir çeşitlilik sergilemektedir. Türkiye’nin su iklimindeki mevsimsellik ve yıllararası değişkenlik de dikkat çekici derecede yüksektir. Bu yüksek değişkenliğin önemli göstergelerinden biriyse, yılın herhangi bir zamanında başlayıp aylarca hatta birkaç yıl üst üste bir bölge ve yörede ya da Türkiye’nin büyük bir bölümünde etkili olabilme özelliğine sahip olan kuraklıktır.
Şekil 1: 12 aylık SPI ve SPEI indislerine göre Mayıs 2020-Nisan 2021 döneminde normallerine oranla Türkiye’de gözlenen yağış değişimlerinin (kurak ve nemli koşulların) alansal dağılış desenleri.
Hatırlanabileceği gibi, 2019 sonbaharında başlayan ve 2020’de Türkiye’nin büyük bölümünde etkili olarak sonuçları açısından belirgin tarımsal ve hidrolojik kuraklık niteliği kazanmış olan kuvvetli-şiddetli-çok şiddetli kuraklık olayları 2021 Ocak ayı ortasına kadar etkisini sürdürdü. Genel olarak Ocak 2021 ortasında etkili olmaya başlayan kuvvetli ve bereketli yağışlar, Türkiye’nin kuzeybatı, kuzey ve kuzeydoğu bölgelerinde yaşanan kuraklıkların etkisini giderdi. Örneğin Nisan 2021 3 aylık zaman adımıyla hesaplanan (Şubat-Mart-Nisan 2021 dönemi) kuraklık indislerine (SPI, SPEI) göre, Türkiye’nin Marmara ve güneyi dışında Ege Bölgeleri ile İç Anadolu’nun kuzeybatı köşesi ve Batı Karadeniz bölümünde normalinden orta ve kuvvetli derecede daha nemli koşullar oluştu. Ancak 6 aylıktan daha uzun dönemler için hesaplanan kuraklık indislerine özellikle 9 ve 12 aylık hesaplamalara göre, kuraklık Türkiye’nin kuzeybatısı dışında kalan büyük bir bölümünde etkisini sürdürmektedir (Şekil 1). Bu kapsamda, Denizli-Aydın-Muğla ve Antalya-Konya-Karaman yöreleri, İç Anadolu’nun kuzey bölümü, özellikle Tokat-Amasya yöreleri ile Güneydoğu Anadolu Bölgesinin büyük bölümü ve Van yöresinde güncelde şiddetli-çok şiddetli hatta aşırı kurak koşulların varlığı gözlenmektedir (Şekil 1a). Artan hava sıcaklıklarının bir fonksiyonu olan artan buharlaşma-terleme bilgisini de içeren standartlaştırılmış yağış buharlaşma indisine (SPEI) göreyse, kuzeybatısı dışında Türkiye’nin hemen tamamında şiddetli ve çok şiddetli, hatta bazı yörelerde aşırı kuraklık olayları etkili olmaktadır (Şekil 1b). Kuraklığın etkili olduğu yöre ve bölgelerde toprak-su dengesi bozulmuş, toprak nemi azalmış, hidrolojik ve tarımsal kuraklıkların göstergeleri (azalan akarsu akımları, alçalan-çekilen göl, gölet, baraj, kuyu ve akifer seviyeleri, tarımsal rekoltede azalma, vb.) daha da belirginleşmiştir.
Şekil 2: Bir Bölgesel İklim Modeli (RCP) kestirimine göre, Türkiye’deki günlük yağışların ardışık en az 5 gün boyunca 1 mm’nin üstünde olduğu nemli/yağışlı dönemlerin sayılarında (1971-2000 referans dönemine kıyasla 2021-2050 döneminde) beklenen yıllık değişiklikler (Türkeş ve ark., 2020).
Dahası, önümüzdeki yıllarda, çeşitli insan etkinleri sonucunda salınan seragazlarının atmosferik birikimlerinin artmasının fiziksel, kimyasal ve klimatolojik bir sonucu olan kuvvetlenen sera etkisine bağlı olarak gelişen iklim değişikliği sonucunda, günümüzde olduğu gibi gelecekte de büyük olasılıkla daha sıcak günler ve daha şiddetli (daha geniş alanlı ve uzun süreli sıcak) sıcak hava dalgaları ve daha az yağışlı/nemli gün oluşumu (Şekil 2) ile daha az soğuk ve daha az don olaylı günler hemen tüm kara alanlarında oluşabilecektir. Dünya’nın önemli bir bölümünde gözlenen ortalama (günlük ortalama, günlük maksimum ve minimum hava sıcaklıklarının ortalamaları) hava sıcaklıklarındaki artışlar, daha sıcak hava koşullarında ve rekor düzeydeki sıcak günlerde (sıcak hava dalgaları), daha şiddetli, daha sık ve uzun süreli geniş alanlı kuraklık olaylarında ve daha az don olaylı günlerde ya da daha az etkili ve daha kısa süreli soğuk hava dalgalarında artışlara neden olabilecektir.
Bu nedenle, olasılıkla gelecek 20 yıllık dönemde, Türkiye’de su hazne ve akiferlerinde biriken suyun akılcı/dikkatli ve etkili/verimli kullanımı ile neden sonuç ilişkilerini de dikkate alan bütüncül bir kuraklık risk yönetimi sistemi (ölçme + izleme + değerlendirme + belirleme + analiz + değerleme + planlama + erken uyarı + strateji hazırlama, vb.) yaklaşımıyla yüzey suyu ve yeraltı suyu kaynaklarının yönetimi, su yöneticilerinin ve uzmanlarının su varlığını optimize etmekle görevli oldukları başlıca stratejiler arasında yer almalıdır. Tüm bu sonuçlar dikkate alındığında, yakın-orta erimde Türkiye’de -artan nüfusun ve yüksek kentleşme oranlarının da katkısıyla- su yetersizliğinin ve krizinin başlayacağı, buna bağlı olarak da genel bir su sıkıntısı yaşanabileceği söylenebilir. Bu nedenle, kuraklık ya da su ile ilgili kriz yönetimlerinin yerine, risk temelli kuraklık ya da bütünleşik su-kuraklık yönetimi ve planlama politikalarının geliştirilmesi zorunluluktur.
Karbon emisyonları azaltımı hedeflerini açıklayan Kanada hükümeti, resmi danışma kurulunun tavsiye ettiği miktarın altında bir…
Türkiye’de son yıllarda birçok göl ve su kaynağında yaşanan kuraklık, Salda Gölü'nde de derinden hissediliyor.…
Karadeniz'de iki Rus petrol tankerinin ağır hasar almasıyla petrol sızıntısı yaşandığı açıklandı. Greenpeace ise iki…
Yeni ABD Başkanı Donald Trump'ın geçiş ekibi, elektrikli araçlara ve şarj istasyonlarına yönelik desteğin kesilmesini…
İklim değişikliği açısından dönüm noktası olarak nitelendirilen ve Uluslararası Adalet Divanı'ndan görülen davanın duruşmaları sona…
Enerji Yatırımcıları Derneği Başkanı Cem Özkök, GES ve RES projelerinin yapı denetim kapsamından çıkarılmasının, yatırımcıların…