;
Bilim

Okyanuslar Üçlü Tehdit ile Karşı Karşıya!

okyanus

Gezegenimizin ekosisteminin en büyük alanını oluşturan okyanuslar, yeni bir araştırmaya göre, aşırı ısınma, oksijen kaybı ve asitlenme gibi “üçlü bir tehdit”i aynı anda yaşıyor. İklim bilimciler şartların yaklaşık 252 milyon yıl önce Permiyan döneminin sonlarındaki “büyük yok oluş”a benzer şekilde ilerlediği uyarısında bulunuyor…

Yeni bir araştırmaya göre, dünya okyanus yüzeyinin üçte biri bilhassa fosil yakıt tüketimi ve ormansızlaştırma kaynaklı tehditlere karşı kırılgan durumda. Söz konusu araştırma, dünya okyanuslarının aşırı ısınma, oksijen kaybı ve asitlenme olmak üzere “üçlü bir tehdit” altında olduğunu kaydediyor. Üstelik son birkaç on yıl içinde yoğunluğunu çok daha fazla artıran aşırıya varan koşullar, gezegenin deniz yaşamının koruyucu zırhı üzerinde muazzam bir baskı yüklüyor.

Çalışma ayrıca fosil yakıt tüketimi ve ormansızlaştırma kaynaklı olarak dünya okyanus yüzeyinin yaklaşık beşte birinin de özellikle bu üçlü tehdidi aynı anda yaşadığını ortaya koyuyor. Tehditlerden etkilenen okyanusun yüzeydeki 300 metresindeki yeni bulgular, mevcut durumun1960’lara kıyasla 3 katı daha uzun süreli ve 6 kat daha yoğun gerçekleştiğini de gösteriyor.

Tekrarlanacak ve Ekosistemi Bozacak

İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü’nde araştırmacı olarak görev yapan ve Pasifik Okyanusu’ndaki deniz yaşamının ölümüne neden olan “deniz ısı dalgası” kavramını da ortaya koyan Joel Wong, araştırmanın sonuçları hakkında, “Buna benzer aşırı hava olayları gelecekte muhtemelen tekrarlanacak ve dünya çapındaki deniz ekosistemi ile su ürünlerini bozacak” yorumunda bulundu.

Dünya ve uzay bilimleriyle ilgili makalelere yer veren açık kaynaklı bir dergi olan Agu Advances’ta yayımlanan araştırma, aşırı hava olayları, oksijen kaybı ve asitleşme vakalarını analiz etti ve bu tür aşırı olayların 30 güne kadar uzayabildiğini, tropiklerle Kuzey Pasifik’in ise tüm bu tehditlerden aynı anda etkilendiğini ortaya koydu. Nitekim geçen aylarda sıra dışı bir şekilde artan okyanus sıcaklığının aralıksız ilerleyişi konusunda iklim bilimciler alarma geçmişlerdi. Son araştırmada yer almayan ama Wisconsin-Madison Üniversitesi’nde jeolog ve iklim bilimci olarak görev yapan Andrea Dutton, “Atlantik’te gözlemlediğimiz sıcaklıkları tam olarak açıklayamıyoruz. Örneğin kasırga mevsiminin bu yıl neden kaygı verici olduğunun sebeplerinden biri de bu. Açıkçası durum biraz korkutucu” dedi.

Fosil Yakıt Kaynaklı Emisyonların Bedelini Okyanuslar Ödüyor

Ancak balıklarla diğer canlı türlerini şayet becerebilirlerse daha uygun bölgelere göç etmeye zorlayan ısıdan daha önemli bir durum mevcut. Okyanuslar, fosil yakıt emisyonlarından çok büyük miktarda ısı ve karbondioksiti soğurarak karada yaşayan insanların daha da sıcak bir atmosferde yaşamalarına engel olduğu için bunun bedelini ağır ödüyor. Fazladan karbondioksit deniz suyunu daha asidik bir hale sokarken bir yandan da deniz canlılarının kabuklarını eritip okyanusun oksijen açlığı çekmesine de neden oluyor.

Yaşanan durumun deniz yaşamını zorladığını vurgulayan Dutton yeni araştırma hakkında da şunları söyledi:

“Bu araştırma bu çoklu tehdit unsurlarının hâlihazırda etkide bulunduklarını ve canlı organizmaları geri dönülemez bir aşamaya taşıyacaklarını açıkça ortaya koyuyor. Okyanusların karada insan olarak hissettiğimiz sıcaklığın artışına karşı bir tampon görevi gördüğünün fark etmek zorundayız. Elbette bunun da bir bedeli oluyor.”

Dutton ayrıca düşen oksijen seviyesinin, artan asitlenmenin ve artan okyanus sıcaklığının en son yaklaşık 252 milyon yıl önce Permiyan döneminin sonlarında da görüldüğünü ve söz konusu dönemde Dünya’nın bilinen en büyük yok oluşu yaşadığını hatırlattı. Fosil kayıtları incelendiğinde Permiyan dönemin sonlarında benzer bir örüntünün ortaya çıktığını ve deniz yaşamının üçte ikisinin yok olduğunu belirten Dutton, “Özdeş koşullara sahip değiliz ancak yine de çevresel değişiklerin benzer bir yönde ilerlediğine dikkat çekmeye değer. Okyanuslar yalnızca yaz aylarında çektiğiniz selfie’lere arka plan olacak yerler değil. Yaşamlarımız için okyanuslara bağımlı olduğumuzun farkında olmalıyız” dedi.