Sulak alanlar yeryüzünün en değerli ekosistemleri olmasına karşın dünyada en çok tehdit altında olan alanlar arasında. Türkiye’nin genelindeki sulak alanları da hızla yok oluyor. Yapılan araştırmalara göre 1700’lü yıllardan bu yana yeryüzündeki sulak alanların %80’i, son 50 yılda ise en az %35’i yok oldu.
Türkiye Çevre Platformu, 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü nedeniyle yazılı basın açıklaması yayımladı. Dünya genelindeki sulak alanların yok olduğunun ifade edildiği açıklamada, sulak alanların Türkiye’deki durumu anlatıldı.
Açıklamada, “Türkiye, Ramsar Sözleşmesi’ne 17 Mayıs 1994’te resmen taraf oldu. Bugüne kadar Sultan Sazlığı, Seyfe Gölü, Burdur Gölü, Manyas (Kuş) Gölü, Göksu Deltası, Akyatan Lagünü, Kızılırmak Deltası, Uluabat Gölü, Gediz Deltası, Yumurtalık Lagünü, Meke Gölü, Kızören Obruğu, Kuyucuk Gölü ve Nemrut Gölü olmak üzere 14 sulak alan sözleşme listesine dahil edildi. Uluslararası öneme sahip bu alanlarla birlikte Türkiye’de toplam 2.155.045 hektar alanı kaplayan, 135 sulak alan bulunuyor. Dünyadaki karbonun %40’ı sulak alanlar tarafından tutulmaktadır ve bu da 771 milyar tona denk gelmektedir. Dünyadaki canlı türlerinin yaklaşık %40’ı sulak alanlarda yaşamaktadır. Sulak alanlar; biyoçeşitliliğin korunması, taşkın kontrolü, tarımsal faaliyetlerde kullanılan yeraltı sularının beslenmesi, fırtınalardan koruma, besin depolama, iklim değişikliğinin kontrolü, bitkiler vasıtasıyla ağır metallerden suyun arıtılması, gıda kaynağı olma, turizm faaliyet alanı sağlama gibi birçok işlevi vardır. Ormanlardan 3 kat hızla yok olan sulak alanlar, yerkürenin en çok tehdit altında olan ekosistemleridir. İnsan faaliyetleri sulak alanları yıkıma sürüklüyor; tarım ve yapılaşma için sulak alanlar kurutulup dolduruluyor. Sulak alan canlı türleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Son 50 yılda iç kara sulak alan canlılarının %81’i, kıyı sulak alan ve deniz canlılarının %36’sı azaldı” ifadelerine yer verildi.
Açıklamada, Meke Gölü, Tuz Gölü ve Van Gölü gibi sulak alanları barındıran su havzalarının yaşadığı sorunlar ele alındı: “Bir sulak alan olan Meke Gölü tamamen kurudu, Tuz Gölü’nün büyük bölümü çekildi ve civardaki yerleşim yeri evsel ve sanayi atıkları gölü kirletmekte olup yer altı sularının kontrolsüz tüketimi de gölün yok olmasına zemin hazırlamaktadır., Van Gölü; kıyı kanunu ve çevre kanununa aykırı bir şekilde yapılaşmaya açılması ve bölgedeki onlarca sulak alan, iklim krizi ile birlikte, evsel, sanayi tarımsal atıklar ile kirletilmekte. Aşırı sulama, zirai ilaçlama, Hesler, Barajlar yer altı su rejimini ile Van gölünü olduğu kadar, sulak alanların varlığını da tehdit etmektedir. Bu sebeple Dünya Sulak Alanlar Günü’nde toplumu bilinçlendirmek, karar vericileri etkilemek açısından büyük önem taşımaktadır.”
Doğa Derneği tarafından yapılan açıklamada ise, Anadolu’da da sıcaklık ve buharlaşma sürelerindeki artışın ve özellikle kar yağışı azlığının ve yeraltı su seviyelerindeki düşüşün havzalarda hidrolojik bozulmaya ve kuraklığa neden olduğu belirtildi. Suyun döngüsünün bozulmasına en şiddetli derecede etki eden faaliyetler arasında ise sulu tarım uygulamaları, barajlar ve HES’ler, madencilik faaliyetleri ve su kaynaklarındaki kirlilik gösterildi.
Dernek adına açıklama yapan Dicle Tuba Kılıç, 1997 yılından itibaren her yıl Dünya Sulak Alanlar Günü’nün kutlandığını hatırlatırken, “Sulak alanların önemini, biyoçeşitliliğe, insan üretimlerine ve iklim değişikliğine uyum sağlamaya olan katkısını konuşuyoruz. Diğer yandan yanlış uygulamalar neticesinde son yüzyılda Türkiye’de sulak alanların büyük çoğunluğunda geriye dönüşü olmayan kayıplarla mücadele ediyoruz. Artık Türkiye’nin tarım ve su politikalarını güncellemesi ve iklim değişikliğini de göz önünde tutarak sulak alanlarını koruması ve restore etmesi gerekiyor” dedi.
Azerbaycan COP29 Başkanlığı, girişimin 2025 sonrası iklim finansmanı hedefiyle ilgili müzakerelerle iç içe geçme riski…
UNEP, küresel ısınmayı olumsuz yönde etkileyen metan emisyonlarını azaltmaya yönelik taahhütlerin arttığını, ancak bu yöndeki…
Çatışmalardan etkilenen bir grup ülke, halklarının karşı karşıya olduğu doğal afet ve güvenlik krizleriyle mücadele…
COP29'a ev sahipliği yapan Azerbaycan ve komşuları hâlâ büyük ölçüde fosil yakıtlara bağımlı ancak yenilenebilir…
COP29'a ev sahipliği yapan Azerbaycan, 2229 kişiyle zirvede en büyük delegasyona sahip ülke olarak kaydedildi.…
Fosil yakıt lobicileri COP29’da iklim açısından en hassas ülkelerin delegasyonlarını gölgede bıraktı; zirveye iklim açısından…