;
Ekonomi

Malatya’da Maden Şirketi için Verilen “ÇED Gerekli Değil” Kararı İptal Edildi

malatya

Malatya Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Doğanşehir ilçesinde kurulmak istenen maden sahasının ruhsatı için “Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporuna gerek yoktur” kararı verdi. Eczacıbaşı Holding’e ait olduğu belirtilen maden için demir, bakır, altın  gibi madenleri kapsayan  4. Grup ruhsatı isteniyordu. ÇED raporuna dönük karardan sonra köylüler, kararın iptali için Malatya 2’nci İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Kararını açıklayan Danıştay ise verilen “ÇED gerekli değildir” kararının hukuki olmadığına hükmetti. Çalışmaların durdurulduğu bölgenin durumunu avukat Gül Erdoğan ve yörede yaşayan aktivist Teslim Topal ile konuştuk.

YAZI: Şenol BALİ

Malatya’nın Doğanşehir ilçesine bağlı Hudut, Kalecik, Dedeler ve Bahçeciler mahallelerinin olduğu alanda kurulmak istenen maden sahası için “Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporuna gerek yoktur” kararı verilmişti. İdare Mahkemesi, söz konusu projenin maden arama projesi olduğu ve ÇED yönetmeliği hükümlerinin uygulanmasına gerek bulunmadığını belirtmişti. “Maden arama projesinin bulunduğu ruhsatlı sahada dört ayrı bölgede toplamda beş adet sondaj yapıldığı, karot numunesi almak için yapılan sondaj bölgelerinin birbirine yakın mesafede bulunduğu, sondaj yapılan bölgelerin çok fazla büyük bir alana sahip olmadığı, sadece yer altına gönderilen bir adet kırıcının karot numunesi almak için yaptığı sondaj demir borusunun bulunduğu ve bunun da etrafına beton dökülmüş en fazla 50cmX50cm genişliğinde bir beton bölgesinin oluştuğu, herhangi bir madencilik faaliyetinde bulunulmadığı, sondaj çevrelerinde yapılan inceleme ve gözlemlerde herhangi bir atık su kalıntısının (sondaj için yerin içine gönderilen deliciyi soğutmak için kullanılan su) bulunmadığı, herhangi bir içme suyu veya doğal su akıntısının kesilmediği, maden altyapı-tesis ulaşım yolu izninin verildiği, sahanın orman idaresince halihazırda temizlenmiş olarak teslim edildiği” ifadeleri yer almıştı.

Danıştay “ÇED Gerekli Değil” Kararını İptal Etti

Köylüler, 29 Haziran 2020’de verilen bu karara karşı itiraz etmiş ve mahkeme kararına gerekçe yapılan bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu gerekçe gösterip Danıştay’a başvuru yapmıştı. Başvuruda, “Maden arama faaliyeti 5 adet sondaj ile sınırlı değil, 46 farklı yerde daha yapılmış, raporda sondajın derinliğinin belirtilmemiş ve ÇED kararının gerekli olduğu ve ayrıca sondaj yapılacak alanın fay hattı üzerinde yer alıyor” ifadelerine yer verilmişti.

Danıştay 6’ncı İdare Mahkemesi de maden arama projesi kapsamında yapılan karotlu sondaj yöntemiyle maden arama faaliyeti için seçme eleme kriterleri çerçevesinde değerlendirme yapılmasının gerektiğini ifade etti ve verilen “ÇED gerekli değildir” kararının hukuki olmadığına, İdare Mahkemesi kararında ise “hukuki isabet bulunmadığına” karar verdi. Böylece, istinaf mahkemesinin kararı bozuldu ve dava konusu olan işlemin iptaline  hükmedildi.

Kararda şu ifadelere yer verildi: “3213 sayılı Maden Kanunu’nun 17. maddesinde, arama faaliyeti döneminde yapılan jeolojik haritalama, jeofizik etüd, sismik, karot, kırıntı ve numune alma ile bunlara yönelik sathi hazırlık işlemlerini içeren faaliyetler için çevresel etki değerlendirmesi kararının aranmayacağının düzenlendiği, ancak düzenlemede çevresel etki değerlendirmesi kararı aranmayacak faaliyetler içerisinde sondajlı maden arama faaliyetinin sayılmadığı, yine dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 15.maddesinde ve bu Yönetmeliğin EK-2 listesinin 55. maddesinde ise; maden, petrol ve jeotermal kaynak arama projeleri, (Sismik, elektrik, manyetik, elektromanyetik, jeofizik vb. yöntemle yapılan aramalar hariç) seçme-eleme kriterine tabi tutularak bu projeler için sunulan PTD üzerinden ÇED raporu hazırlanmasına gerek olup olmadığına karar verilebileceğinin düzenlendiği dikkate alındığında, maden arama projesi kapsamında yapılan karotlu sondaj (46 adet) yöntemiyle maden arama faaliyeti için seçme eleme kriterleri çerçevesinde değerlendirme yapılmasının gerektiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, sondajlı maden arama faaliyeti için Malatya Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce tesis edilen “29.06.2020 tarih ve 10619 sayılı ÇED Yönetmeliği hükümlerinin uygulanmasına gerek bulunmadığına karar verilmesine ilişkin” işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varıldığından, davanın reddine ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.”

Av. Erdoğan Hukuki Süreci Anlattı

Avukat Gül Erdoğan

Söz konusu davayı yürüten Avukat Gül Erdoğan hukuki süreci İklim Haber’e değerlendirdi. Erdoğan, şu sözleri kullandı: “Çalışmanın yapıldığını duyduktan sonra Malatya Valiliği Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne başvuruda bulunarak ÇED raporunun düzenlenip düzenlenmediğini sorduk. Bize yaptıkları dönüşte yöre ilgili ÇED raporu gerekli değildir şeklinde alınmış bir karardan söz etmişlerdi. Sonrasında yürütmenin durdurulması ve ÇED gerekli değildir yönündeki kararın iptaline yönelik Malatya 2. İdare Mahkemesi’nde bir dava açtık. Yürütmenin durdurulması talebimiz başlangıçta ret edildi sonra mahkeme heyeti bir bilirkişi, listesi düzenledi. Alan orman vasfında. Maden arama faaliyeti yapılmasına rağmen yaklaşık 25 hektarlık alanda meşelerin kesildiğine şahit olduk. Yine Proje tanıtım dosyasını incelediğimizde yörede 46 ayrı noktada sondaj çalışmasının olacağı söylendi bizlere. Biz bilirkişi ile keşfe gittiğimiz zaman 4 ayrı noktada sondajın yapıldığını fark ettik ama 42 yerde de faaliyetin devam edeceği yönünde evraklar mevcuttu.

Erdoğan, Malatya İkinci İdare mahkemesine yaptıkları yürütmenin iptali ve ÇED raporuna ilişkin itirazın ret edilmesi üzerine Danıştay’a başvurduklarını söyledi: “Oraya da yürütmenin durdurulmasını talep ettik. Bu talebimiz burada da kabul edilmedi. Bu hafta içerisinde Danıştay 6. Dairesi bize bir karar gönderdi ve kanunda yazılı olan sathi hazırlık işlemleri içerisinde sondaj çalışmasının bulunmadığını, bölgenin aktif fay hatlarının geçtiği bir deprem bölgesi olduğunu, insanların ziyaret yerlerine çok kısa mesafede olduğunu gerekçe göstererek Malatya Valiliği Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nün ÇED gerekli değildir şeklindeki kararını kesin bir şekilde iptal etti.”

“Bilirkişi Raporu Taraflı Hazırlandı”

“Davayı, yörenin direnişi kazandı” diyen avukat Erdoğan Bilirkişi raporunun taraflı hazırlandığını savundu. Erdoğan, sözlerini şu cümlelerle sürdürdü; “Bu listede 3 kişi vardı. Ancak sonraki aşamalarda bilirkişilerin taraflı olduğunu anladık ve itirazlarda bulunduk. Çünkü bariz yanlışlar yer alıyordu raporda. Bilirkişiler taraflı çünkü teknik bilgiler içermeden ve tamamen davalıların değerlendirmesini ileri sürerek bir değerlendirme yapmışlar. Alanı gezdik gördük ve alanda herhangi bir yer altı veya yer üstü kaynak suyuna rastlamadık denilmiş. Ama bunun teknik incelemesini yapmamışlar veya deprem bölgesi olduğundan bahsetmemişlerdi. Dört sondajın yapıldığından, bunların da kapatıldığından söz etmişlerdi. Zaten Danıştay da bundan söz etmişti, sondajların varlığı söylenmiş ama derinliğine vs. değinilmemiş. Sondaj işlemi sırasında çıkacak olan zehirli gazlara ilişkin de bir değerlendirme yoktu. Davaların iddialarından yola çıkarak hazırlanmıştı bu anlamda taraflı olduğunu düşünüyoruz.”

Çevre Aktivisti Topal: “Mücadele Eden Halkın Kafası Karıştırılmak İstendi”

Yörede yaşayan çevre aktivisti Teslim Topal ise civar halkın maden sahalarına olan tepkisini anlattı. Topal, halkın önemli bir mücadele verdiğini söyledi: “Çalışmanın yapılacağını duyduğumuzda önce kendi köylerimizde örgütlendik. Hudut- Kalecik Çevre Platformu kurduk, daha sonra da Malatya Çevre Platformu ile iş birliği yaptık. Köylerde toplantılar düzenledik. İnsanlar çok hassastı ve bu çalışmayı istemiyordu. O süreçte karşı çıkanlara ‘vatan haini’ denildi veya madenler memleketi kalkındırıyor şeklindeki söylemlerle insanların kafası karıştırılmak istendi. Ama buna rağmen civarda yaşayan insanlar geri adım atmadı ve mücadelesini sürdürdü.”

Topal’a göre maden sahası, çalışmaları gerçekleştirmesi durumunda bölgeye birçok anlamda zarar verecekti. Yaşanacak olası tahribatları şu şekilde sıraladı Topal: “Yapılacak tesis orman sahasının içindeydi. Eğer faaliyetler sürseydi Doğanşehir ilçesine bağlı tüm ormanlar etkilenecekti. Fırat Nehri’nin bir kolu olan Sürgü Barajının olduğu alandan Doğanşehir ilçesine kadar olan alandaki meşe palamudu olmak üzere birçok yeşil alan zarar görecekti. Yine asit kuyularından buharlaşarak havaya karışacak buhar ve sonrasında yağacak yağmurlar Doğanşehir ilçesinin tamamını olumsuz etkileyecekti. Doğanşehir ovası için de büyük tehditti. Yine asitli yağmurlar Süngü Barajı’ndaki canlıları ve barajın suladığı tarım arazilerini yok edecekti. Maden sahasının olduğu yer aynı zamanda bir fay hattı. Olası bir depremde yaşanacak sızıntı ve patlamalar için çok riskli olurdu.”

Topla, karardan sonra söz konusu şirketin bölgedeki çalışmalarına durdurduğunu kaydetti.