The Guardian’dan Matthew Taylor ve Jonathan Watts’ın haberine göre küresel karbon emisyonlarının üçte birinden sorumlu 20 şirket açıklandı. Listede yer alan 20 şirket 1965 yılından bu yana 480 milyar ton karbondioksit salımı gerçekleştirmiş. 1965 yılında fosil yakıtların iklime olan etkisinin sanayinin önde gelen liderleri ve politikacılar tarafından, özellikle ABD’de, bilindiği belirtiliyor.
Çeviri: Gülce DEMİRER
The Guardian’dan Matthew Taylor ve Jonathan Watts’ın haberine göre, gezegenin petrol, doğalgaz ve kömür rezervlerini durmaksızın sömürerek küresel seragazı emisyonlarının üçte birinden fazlasından doğrudan sorumlu 20 şirket yer alıyor.
Dünyaca tanınan araştırmacılar, devlete ait çok uluslu şirket topluluklarının, insanlığın hayatını tehlikeye atan iklim krizini nasıl hızlandırdığını ve bu endüstrinin gezegene verdiği zararların bilincinde olarak faaliyetlerini büyütmeye nasıl devam ettiklerini gözler önüne seriyor.
Petrolün artan iklim krizi üzerindeki etkilerini inceleyen uzmanlardan ve ABD Climate Accountability Institute eş-başkanı Richard Heede’in araştırması, küresel şirketlerin 1965 yılından bu yana yer altından çıkardıkları fosil yakıtların yakılması sonucu ortaya çıkan emisyonları ölçüyor.
Listede yer alan 20 şirket küresel enerji kaynaklı karbondioksit ve metan gazı salımının %35’inden sorumlu. Bu oran 1965 yılından bu yana 480 milyar ton karbon dioksit demek.
Açıklanan listede Chevron, Exxon, BP ve Shell yatırımcıların hisse yoluyla sahibi olduğu şirketler (IOF) arasındayken, devlet şirketleri (SOE) arasında Saudi Aramco ve Gazprom yer alıyor.
Chevron, sekiz IOF şirketi arasında ilk sırada yer alırken, Exxon, BP ve Shell onu takip ediyor. Bu dört küresel şirket, 1965 yılından bu yana küresel karbon emisyonlarının %10’undan fazlasına sebep oluyor.
Listenin ilk 20 sırasında yer alan 12 devlet şirketinin fosil yakıt çalışmaları aynı yıllar arasındaki toplam emisyonların %20’sinden sorumlu. Devlet şirketleri arasında en çok kirliliğe ve emisyona sebep olan Saudi Aramco, %20’lik emisyon oranının %4.38’ini tek başına üretmiş durumda.
Dünyanın önde gelen iklim bilimcilerinden Michael Mann, araştırma sonuçlarının fosil yakıt şirketlerinin iklim krizi üzerindeki etkisine ışık tuttuğunu ve Aralık ayında Şili’de gerçekleşecek 25. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nda (COP25) politikacıların şirketlerin faaliyetlerini kısıtlayıcı önlemlerin alması gerektiğini söyledi.
Küresel kirleticilerin listesi, şirketler tarafından sağlanan yıllık petrol, doğalgaz ve kömür üretim miktarları raporlarını kullanarak, yer altından çıkarımından son kullanımına kadar olan tedarik zinciri boyunca atmosfere ne kadar karbon ve metan gazı salımına sebep olduğunu hesaplayarak oluşturuldu.
Bu araştırmada 20 şirketin emisyonlarının %90’ının petrol, jet yakıtı, doğalgaz ve karbon oranı daha yüksek olan termal kömür gibi kaynakların yakılmasından kaynaklandığı ortaya çıktı. %10’u ise çıkarma, işleme ve nihai ürünün ulaştırılmasından kaynaklanıyor.
The Guardian, listedeki 20 şirkete ulaşırken sadece yedisi sorulara cevap verdi. Cevap verenlerden bazıları ise çıkardıkları doğalgaz, petrol ve kömürün tüketiciler tarafından kullanımından doğrudan sorumlu olmadıklarını ifade etti. Bazı şirketler, fosil yakıtların çevre üzerindeki etkilerinin sektör tarafından 1950 yılının sonlarından beri bilindiği ve kolektif olarak iklim krizine karşı çözüm niteliğindeki eylemleri geciktirmeye çalıştıkları iddialarını tartışmalı bulmuş.
Şirketler iklim bilimini ise kabul ettiklerini söylüyor. Ayrıca bazıları Paris Anlaşması uyarınca emisyon oranlarının azaltılması ve küresel ısınmanın 1.5 derece ile sınırlandırılması hedefini desteklediğini iddia ediyor.
Gazeteye cevap veren şirketlerin hepsi yenilenebilir enerjiye yatırım konusunda yaptıkları çalışmaların üzerinde dururken fosil yakıt şirketlerinin iklim krizine yönelik verilecek cevaplarda önemli bir rolü olduğunu ifade ediyor. PetroChina ise eskiden bağlı olduğu China National Petroleum’dan ayrıldığı için daha önceki emisyonlardan sorumlu tutulamayacağını veya bu emisyonlar üzerinde etkisinin olmadığını belirtiyor.
Fosil yakıt şirketleri tarafından üretilen kömür, doğalgaz ve petrolün emisyon miktarları hep çok fazlaydı. ABD merkezli Union of Concerned Scientists’ten Peter Frumhoff ve meslektaşlarının 2017 yılında yayımladığı bir araştırmaya göre, en fazla karbon üretiminden sorumlu 90 şirketin 1880 ila 2010 yılları arasındaki karbondioksit ve metan gazı salımları, küresel sıcaklık artışının yaklaşık yarısından ve deniz seviyesindeki yükselişin yaklaşık üçte birinden sorumlu.
Fosil Yakıtların Çevre Üzerindeki Etkileri 1965 Yılında da Biliniyordu
Heede, son yapılan bir araştırmaya göre 1965 yılında fosil yakıtların çevreye olan etkisinin sanayinin önde gelen liderleri ve politikacılar tarafından, özellikle ABD’de, bilindiğini ortaya koyduğu için araştırmada 1965’in özellikle başlangıç tarihi olarak seçildiğini söyledi.
Kasım 1965 yılında, ABD Başkanı Lyndon Johnson, Başkan’ın Bilim Danışmanlığı Komitesi’nin Çevre Kirliliği Paneli tarafından yazılan bir rapor yayımladı. Bu rapor, fosil yakıt üretiminin devam ettiği takdirde küresel ısınma üzerinde sebep olacağı etkileri ortaya koyuyordu.
Aynı yıl, Amerikan Petrol Enstitüsü’nün (API) başkanı yıllık buluşmalarında “Başkan’ın raporundaki en önemli tahminlerden biri kömür, petrol ve doğalgazın yakılması sonucu atmosfere eklenen karbondioksit miktarı 2000 yılına gelindiğinde ısı dengesinde yaşanacak büyük bozulmanın sebep olacağı iklim değişikliği yerel ve milli çabaların çok ötesinde olacaktır” demişti.
Heede, “Önde gelen şirketler ve sanayi kurumları 1950’nin sonlarından itibaren ürünlerinin kullanımına devam edilmesinin iklim krizine oluşturacağı tehlikelerin farkındaydı ya da bilinçli olarak görmezden geldiler” dedi.Araştırma, en suçlu şirketlerin yatırımcıların hisse yoluyla sahip olduğu şirketler olduğunu ortaya koyuyor. Bu şirketler dünya çapında her yerde tanınıyor. Hükümetler tarafından verilecek kararları etkilemek amacıyla lobicilik faaliyetlerine milyarlar harcıyor ve kendilerini çevreciymiş gibi göstermeye çalışıyorlar.
Yapılan araştırma iklim krizinden en çok sorumlu şirketleri sorumluluklarını kabul etmelerini sağlamayı ve kamusal ve siyasi tartışmalarda iklim krizinde bireysel sorumluluklara odaklanmanın ötesine geçmeyi hedefliyor.