Carbon Brief tarafından gerçekleştirilen yeni bir analize göre, ısınmadan en çok etkilenen bölgelerde iklim değişikliği çalışan akademisyenlerin makalelerinin yayımlanma olasılığı Kuzey Amerika, Avrupa veya Avustralya’dan olanlara göre daha düşük.
Carbon Brief tarafından gerçekleştirilen yeni bir çalışma, son beş yılda en çok alıntı yapılan 100 iklim makalesini inceledi. İncelemeye göre yazarların %1’inden daha azı Afrika’da yerleşikken, makalelerin sadece 12’sinde bir kadın baş araştırmacı vardı.
Çalışmanın yazarı, farklı seslerin olmamasının temel bakış açılarının göz ardı edildiği anlamına geldiğini söylüyor. Carbon Brief’ten araştırmacılar, 2016-2020 yılları arasında en çok alıntı yapılan 100 iklim değişikliği makalesinde yer alan yaklaşık 1300 yazarın geçmişlerini inceledi.
Bu bilim insanlarının yaklaşık %90’ının Kuzey Amerika, Avrupa veya Avustralya’dan akademik kurumlara bağlı olduğunu buldular.
Dünya nüfusunun yaklaşık %16’sına ev sahipliği yapan Afrika kıtası, analize göre yazarların %1’inden daha azını oluşturuyordu. Bölgeler arasında da büyük farklılıklar vardı, Afrikalı 10 yazardan sekizi Güney Afrika’dandı.
Baş yazarlara gelince, ilk 100 makalenin hiçbiri Afrika veya Güney Amerika’dan bir bilim insanı tarafından yönetilmiyordu. Asyalı yazarlar tarafından yönetilen yedi makaleden beşi Çin’dendi.
Analizi gerçekleştiren Carbon Brief’ten Ayesha Tandon, burada “sistemik bir ön yargı”nın söz konusu olduğunu ifade ederken, “İklim değişikliği konusundaki araştırmaların büyük çoğunluğu, örneğin küresel kuzeyden erkek bilim insanları gibi çok benzer bir geçmişe sahip bir grup insandan geliyorsa, o zaman iklim değişikliği hakkında sahip olacağımız bilgi birikimi sadece onların ilgi, bilgi ve bilimsel eğitimiyle sınırlı kalıyor” dedi.
Tandon sözlerine “Bir çalışma, iklim değişikliği anlayışımızın çoğunun daha soğuk iklimlere yönelik olduğunu belirtti, çünkü esas olarak küresel kuzeyde soğuk iklimlerde yaşayan bilim insanları tarafından yürütülüyor” diyerek devam etti.
Küresel güneyden araştırmacılar için fırsatları sınırlayan bir dizi başka faktör var. Bunlar arasında, iklim araştırmalarının çoğunun temelini oluşturan bilgisayar modelleri veya simülasyonları çalıştırmak için gereken pahalı bilgisayarlar için finansman eksikliği de yer alıyor.
Diğer sorunlar arasında ise; öğretimin araştırmaya göre önceliklendirildiği farklı bir akademik kültür, dil engelleri ve pahalı kütüphanelere ve veritabanlarına erişim eksikliği sayılabilir.
Daha iyi durumdaki ülkelerden araştırmacıların gelişmekte olan dünyadaki meslektaşlarıyla işbirliği yapmaya çalıştığı yerlerde bile, çabalar her zaman iyi sonuç vermeyebiliyor.
Aslen Tanzanyalı olan ancak şu an Meksika’daki Sürdürülebilirlik Araştırması ve Ekosistemler Enstitüsü’nde çalışan Dr. Tuyeni Mwampamba, “Kuzeyden gelen bilim insanları genellikle kendi lisansüstü öğrencilerini de yanında getiriyor; ancak yerel ortaklarını bilimsel işbirlikçiler yerine lojistik, kültürel, dilsel ve yönetimsel kolaylaştırıcılar olarak görme eğilimindeler” dedi.
Ayrıca kuzeyden gelen araştırmacıların, genellikle, “helikopter bilimi” olarak bilinen, yerel araştırmalara herhangi bir katkıda bulunmadan gelişmekte olan ülkelerden kaynak ve veri elde etmek istedikleri de görülüyor.
Küresel güneyde araştırma yapan kadınlar için isimlerini bilimsel bir makaleye yazdırmanın da getirdiği ek zorluklar var.
Ayesha Tandon bu zorlukları, “Kadınlar, akademide ilerledikçe okulu bırakma eğiliminde erkeklerden çok daha yüksek bir orana sahipler. Fakat kadınlar aynı zamanda klişelerle ve cinsiyetçilikle ve hatta ülkelerindeki kültürel normlar veya yetiştirilme tarzları nedeniyle bilimlerine çok fazla zaman ayırmalarını veya erkeklerin yaptığı gibi eğitimlerini takip etmelerini engelleyebilecek faktörlerle de mücadele etmek zorundalar” şeklinde ifade etti.
Analiz, kadınlardan ve küresel güneyden ses eksikliğinin küresel iklim değişikliği anlayışını engellediğini gösteriyor.
Yazara göre sorunu çözmek kolay olmayacak: “Bu sistemik bir sorun ve ilerlemeye ve daha da kötüleşmeye devam edecek, çünkü güçlü konumlardaki insanlar bu ayrıcalıklara sahip olmaya devam edecek.”