Küresel denizcilik mahkemesi, seragazlarının deniz kirliliği oluşturduğuna karar verdi; bu, küresel ısınmanın neden olduğu deniz seviyesindeki yükseliş nedeniyle tehdit altındaki küçük ada devletleri için önemli bir dönüm noktası.
Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi (ITLOS), iklimle ilgili ilk kararında, başta fosil yakıtlar olmak üzere, okyanuslar tarafından emilen ve gezegeni ısıtan gazlardan kaynaklanan emisyonların deniz kirliliği sayıldığını söyledi.
Başka davalar için emsal oluşturacak “tavsiye niteliğinde görüş” yansıtan kararda, ülkelerin deniz ortamını ve ona bağımlı olan devletleri korumak için dönüm noktası niteliğindeki 2015 Paris Anlaşması’nın gerekliliklerinin ötesine geçmesi gerektiği belirtildi.
Bahamalar’ın AB büyükelçisi Cheryl Bazard, “Bugün olan şey, bu mahkemede hukuk ve bilimin bir araya gelmesi ve her ikisinin de kazanmasıydı” dedi.
İklim değişikliğine karşı son derece savunmasız olan küçük ada ülkeleri, karbon emisyonlarının azaltımına dair taahhüt verilen yıllık iklim zirvelerinden çıkan sonuçlardan hiç memnun değil. Çünkü bu taahhütler, küresel ısınmanın en kötü etkilerini sınırlamak için gereken minimum düzeyin oldukça gerisinde.
Mahkeme, devletlerin iklim değişikliğine katkıda bulunan emisyonları izlemek ve azaltmak konusunda yasal yükümlülükleri olduğunu söyledi ve çevresel etki değerlendirmeleri için özel gereklilikler ortaya koydu.
Ayrıca devletlerin seragazı emisyonlarını azaltmaya yönelik hedeflerinin objektif olarak mevcut en iyi bilimsel verilere ve ilgili uluslararası kurallara ve standartlara göre belirlenmesi gerektiğini, böylece çıtanın Paris Anlaşması’nın belirlediğinden daha yükseğe çıkarılması gerektiğini de vurguladı.
Antigua ve Barbuda Başbakanı Gaston Browne, “ITLOS’un görüşü, bizi geri dönüşü olmayan bir felaketin eşiğine getiren eylemsizliğe son verme konusunda gelecekteki hukuki ve diplomatik çalışmalarımıza ışık tutacak” dedi.
Uluslararası Çevre Hukuku Merkezi direktörü Nikki Reisch ise şunları söyledi: “Uluslararası iklim anlaşmalarının zayıflıklarının arkasına saklananlar için bu görüş, Paris Anlaşması’na uymanın tek başına yeterli olmadığını açıkça ortaya koyuyor.”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, geçtiğimiz ay, iklim değişikliğine bağlı olarak gelişen sıcak hava dalgalarının sağlık ve özel yaşam haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle mahkemeye başvuran 2 binden fazla İsviçreli kadını haklı bulmuştu.
Güney Pasifik adası Tuvalu’yu temsil eden Eselealofa Apinelu, Salı günkü görüşün, tüm devletlerin yasal olarak deniz ortamını ve diğer devletleri iklim değişikliğinin varoluşsal tehditlerinden korumakla yükümlü olduğunu açıkça ortaya koyduğunu söyledi.
Bunu “çevreyi kirletenlerin sorumlu tutulmasında önemli bir ilk adım” olarak nitelendirdi. Ancak uyumlu küresel eyleme giden yol hiç de pürüzsüz değil. Dünyanın en büyük karbon kirleticisi olan Çin, Mahkemenin tavsiye niteliğinde görüş yayımlama konusunda genel yetkisinin olmadığını ve bunların uluslararası hukuku parçalayabileceğini ileri sürdü.