Avrupa İklim Ağı (CAN Europe) tarafından, Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) ve TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) ortaklığıyla yapılan “Kömürün Gerçek Bedeli: Muğla” adlı araştırmanın bulguları, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) “Küresel Hava Kirliliği ve Sağlık” konferansıyla eşzamanlı olarak Yatağan’da bir basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaşıldı. Çalışma, Muğla’daki üç termik santralın ve bu santrallara yakıt sağlayan linyit sahalarının 40 yıldır insanlara, köylere, tarım arazilerine, ormanlara, suya, toprağa ve havaya verdiği zararı gözler önüne serdi.
“Kömürün Gerçek Bedeli: Muğla” araştırması, kömür madeni işletmelerinin ve kömürlü termik santralların toplumsal etkilerini farklı boyutlarıyla ortaya koyuyor. Çalışma, yıllardır kömürlü termik santralların etkilerini birebir yaşayan Muğla halkının ne bedeller ödediğini ve mevcut planlardan vazgeçilmezse ne bedeller daha ödeyeceğini verilerle gözler önüne seriyor.
Muğla’nın Kömürü Onbinlerce Ömre Bedel mi?
Araştırmanın bulgularına göre Muğla’daki Yatağan, Yeniköy, Kemerköy termik santrallarından kaynaklanan hava kirliliği 1983-2017 yılları arasında en az 45 bin erken ölüme sebep oldu. Ayrıca yine hava kirliliğine bağlı kalp-damar ve solunum yolu hastalıkları nedeniyle 46 bin kişinin hastaneye yattığı tahmin ediliyor.
Toplantıda sunulan araştırma sonuçlarına göre, Yatağan’da havadaki partikül madde (PM10) yoğunluğu, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) belirlediği yıllık ortalama üst limitin 2015’te dört, 2016’da üç buçuk katı olarak gerçekleşti. Yani Yatağan halkı, 2015 ve 2016 yılları boyunca DSÖ’nün insan sağlığı için aşılmaması gerektiğini belirttiği sınırın kat be kat fazlası zehir soludu.
Besinlerimiz Zehirleniyor
Çalışma, hava kirliliği ile Muğlalıları hasta eden üç santralın doğayı da yıkıma sürüklediğini ortaya koyuyor. Sonuçlara göre, hâlihazırda toplamda bu santrallardan 28 bin kg cıva salınmış ve baca gazı arıtma tesisleri devamlı çalışsa dahi yılda 1100 kg cıva salmaya devam ediyor. Bu cıvanın yarısı ormanların, tarım alanlarının üzerine ve Akdeniz’e çöküyor. İnsanlar ve diğer canlılar için toksik bir ağır metal olan cıva toprakta, tatlı su kaynaklarında, denizde ve dolayısıyla bitki ve hayvanların dokularında birikiyor. Bu toksik ağır metal, besin zinciri (özellikle mantarlar ve balıklar) aracılığı ile insanlara da ulaşıyor; özellikle çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimi için ciddi riskler yaratıyor.
Beş Bozcaada Büyüklüğünde Orman Alanı Tehdit Altında
Kömür üretimi sebebiyle yıkıma uğrayan orman ve tarım arazilerinin tam boyutu, resmi verinin kamuoyuna açık olmaması nedeniyle bilinmese de, Milas ve Yatağan’da açık ocak kömür madeni işletme ruhsatı alanları 440 km2’lik bir alanı kaplıyor. Bu da Viyana şehrinin yüzölçümüne denk geliyor. Henüz işletmeye alınmamış ruhsat alanları da işletmeye alınırsa 185 km2’lik ormanlık alan daha yok olacak. Bu, beş Bozcaada büyüklüğünde orman alanının yerini madene bırakması anlamına geliyor.
CAN Europe’tan (Avrupa İklim Ağı) Elif Gündüzyeli basın toplantısındaki açıklamasında “Kömür başta olmak üzere tüm fosil yakıt kaynakları, aynı iklim değişikliği gibi sınır tanımayan hava kirliliğini de insan yaşamı ve sağlığı için ciddi bir küresel tehdit olarak ortaya çıkarıyor. Atmosferik şartlar nedeniyle hava kirliliği kirletici kaynakların bulunduğu ülke sınırlarının bile dışına çıkıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün hava kirliliği konusunda yaptığı küresel seferberlik çağrısını destekliyoruz. Küresel iklim değişikliğinin de temel kaynaklarından biri olan kömürün, bu araştırmada ortaya koyduğumuz yaşamsal bedellerin önüne geçilebilmesi için bir an önce enerji üretimi planlarından çıkarılması gerekiyor. Düşük karbonlu, yurttaş merkezli enerji kaynaklarına adil bir geçiş için plan ve politikaların hizalanması büyük önem arz ediyor” dedi.
Muğla Yatağan’ın Türkiye’de hava kirliliğinin en yoğun yaşanan yerleşimlerinden biri olmasına dikkat çeken Türk Toraks Derneği’nden Prof. Dr. Sebahat Genç ise, “Türk Toraks Derneği olarak yaptığımız bir araştırmada 2014-2015 yılları arasında havadaki aylık ortalama PM10 kirliliği açısından en kötü hava kalitesine sahip iller arasında Muğla’nın 4. sırada yer aldığını tespit etmiştik. Bugün DSÖ de Cenevre’de düzenlediği toplantı çerçevesinde hava kirliliğini, halk sağlığına etkileri nedeniyle aciliyetle müdahale edilmesi gereken bir salgın olarak nitelendiriyor. Böyle bir aciliyet varken ülkemizde ve küresel ölçekte çevre ve enerji politikalarının da hava kirliliğiyle etkili mücadele çerçevesinde planlanması gerekli” dedi.
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Temsilcisi Mustafa Tuncaelli ise, “Bu araştırmayla, 4 km uzaklıkta bir termik santral olmasına rağmen, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Yatağan ilçe merkezinde 2017 ve 2018 yıllarında yani iki yıldır hava kalitesi ölçümlerini yapmadığı ortaya çıktı. Milas’ta ise bir hava kalitesi ölçüm istasyonu yok. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da, Enerji Bakanlığı da, Muğla’daki linyit madeni sahalarından kaynaklanan hava kirliliğine dair resmi açıklamada bulunmuyor; bilgi edinme başvurularımızı cevapsız bırakıyor. Özellikle Yatağan, Milas, Muğla merkezdeki yoğun hava kirliliğinin kaynaklarına dair somut ve resmi bilgiler şeffaf olarak kamuoyuyla paylaşılmıyor. Yatağan’da ve Milas’ta ne kalitede bir hava soluduğumuzu bilmiyoruz” dedi.