Politika

Kömürlü Termik Santralların Kapanışı İşçiler için Son Değil, Başlangıç Olmalı!

27 ekoloji örgütü Yatağan Termik Santralı’nda yüzlerce işçinin işten çıkarılmasının ardından bir açıklama yaptı. “İklim krizi en çok emekçilerin sorunudur” denilen açıklamada, kömürden çıkış sürecinin, işçilerin haklarını koruyarak ve onları geleceksiz bırakmadan adil bir şekilde planlanması gerekliliği vurgulandı.

Yatağan Termik Santralı’nda yaşanan gelişmeler, 187 işçinin işten çıkartılması, işten çıkarmaların devam edeceği yönündeki söylentiler ve bu gelişmeler sonrası ekoloji örgütlerini ve iklim aktivistlerini işçiler ile karşı karşıya getirmeye çalışan yaklaşımlara karşı ekoloji örgütleri ortak bir basın açıklaması yaptı.

İklim krizinin, hükümetler ve sermayenin kol kola verip gezegene karşı açtığı savaşın bir sonucu olduğu belirtilen açıklamada iklim krizinden en çok işçi sınıfının etkilendiği belirtildi. Geçim kaynaklarına, gıdaya, suya erişim, barınma, zorunlu göç, dayanılmaz çalışma koşulları gibi sorunlar ise iklim krizinin işçi sınıfı üzerinde bıraktığı yükler olarak tanımlandı.

“Ekolojik kriz, bütün ‘bilimsel’ kriterlere göre ciddi ve geri dönülmez biçimde canlı sağlığını etkiliyor. Bunda da insan toplulukları açısından bakıldığında, en büyük zararı en yoksullara veriyor” denilen açıklamaya şöyle devam edildi: “Yaşamak için çalışmak zorunda olan herkes, sadece ekolojik krizin değil, çevresel kirliliğin ve atıkların sağlığa verdiği zararlarla baş başa kalıyor. Kömürlü termik santrallar, birinci derecede içinde çalışan işçileri ve çevresini etkiliyor. Aynı zamanda kömür yarattığı hava ve toprak kirliliğiyle tüm canlıların yaşamını doğrudan etkileyen bir işleve sahip.”

Kömürlü termik santralların geleceği tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tartışma konusu. 2053 net sıfır hedefi bulunan Türkiye hızlı bir şekilde kömürden çıkış planını duyurmalı. STK’ların açıklamasında  kömürlü termik santralların kapanmasının, işçilerin işsiz, yoksul ve çaresiz kalması anlamına gelmemesi gerektiği ifade edilirken, kömürden çıkış sürecinin işçilerin haklarını koruyarak ve onları geleceksiz bırakmadan adil bir şekilde planlanması çağrısında bulunuldu.

Ekoloji örgütlerinin talepleri şu şekilde:

“Kömüre Karşıyız, Tazminatlı / Tazminatsız İşten Çıkartmaya da Karşıyız

Kömür sektörü emekçileri 40 yıl önce topraklarına el konularak santral ve madende çalışmaya mecbur bırakıldılar, şimdi de işsizliğe terk ediliyorlar.

Adil bir geçiş süreci ile işçilerin yeni istihdam olanaklarına erişiminin sağlanması gerekiyor. Bugün Yatağan Termik Santralı’nda ya da başka bir kömürlü santralda çalışan işçilerin de güvenli bir işe, temiz bir hava ve suya, iyi gıdaya erişim hakkı var. Hatta temiz bir gelecek en çok yıllarca yerin altında sanayinin çarklarının işlemesini sağlamış bu işçilerin hakkı. O nedenle, biz diyoruz ki, kömürden çıkış, işçilerin ve yerel halkın geleceğini güvence altına alan bir planla gerçekleştirilmeli ve bunun maliyetini de işçiler değil, yıllardır bu vahşi sömürüden kar toplayan devlet ve sermaye ödemelidir. Bu maliyet, kıdem tazminatı ya da susturmak için verecekleri başka herhangi bir tazminat değildir. Ya yeni, güvenli ve güvenceli bir iş, ya da hayat boyu gelir güvencesidir.

Sendikalar İşçinin ve Yerel Halkın Geleceğinden, Sağlığından da Sorumludur

Sendikalar geleneksel sendikacı refleksiyle işçinin korunmasını işin korunması ile karıştırıyor olabilir. Ama bizi sermayenin “yeşil” badana yapan çevrecileri ile karıştırmayın. Bizler, yaşamı sürdüren emekçiler olarak, doğanın ve emeğin sömürüsüne karşı birlikte mücadele ediyoruz. Kömür sektöründen özgürleşerek, hepimiz için adil ve sürdürülebilir bir gelecek talep ediyoruz.

İklim Adaleti, Emek Adaletinden Ayrı Düşünülemez

Kömürün sonu, işçilerin sonu olmamalıdır. Birlikte mücadele ederek, hem iklim krizine karşı çözüm üretebilir, hem de geçişin adil olmasını, kömür santrallarının kapatılmasının bedelini o santrallarda çalışan işçilerin tazminatları verilse bile işten çıkarılma ile ödememesini sağlayabiliriz.

İklim krizinin etkilerini azaltmak ve gelecekteki nesillere üzerinde yaşayabilecekleri bir dünya bırakmak istiyorsak, iklim krizine karşı en çok etkilenenler olarak hep birlikte mücadele etmek zorundayız.

Kırk katır mı kırk satır mı değil, eşit ve özgür bir dünya,

Hiçbir canlının sömürülmediği, hor görülmediği, gecelerinde aç yatmadığı bir dünya istiyoruz.”

Önceki Haberler

COP29: Küresel İklim Finansmanı ve Eylemi için Alınan Kararlar

COP29, küresel iklim değişikliğiyle mücadelede belirli bir adım olmasına rağmen bazı kritik konularda ilerleme kaydedilemedi…

17 Ocak 2025

İklim Değişikliğinin Ekonomiye Etkisi Sarsıcı Olacak

Önemli risk uzmanlarının kalem aldığı yeni bir rapor, iklim krizine yönelik değerlendirmelerin ciddi etkileri göz…

17 Ocak 2025

Gediz Deltası için Doğa Zaferi: “ÇED Gerekli Değildir” Kararının Yürütmesi Durduruldu!

İzmir Gediz Deltası’nda yapılmak istenen Bölgesel Isıtma ve Termal Sağlık Amaçlı Jeotermal Kaynak Arama Projesi’ne…

17 Ocak 2025

Çevresel Riskler 10 Yıllık Risk Sıralamasını Domine Ediyor

2025 Küresel Riskler Raporu'na göre, devlet temelli silahlı çatışma, 2025 yılı için en önemli ve…

17 Ocak 2025

COP29’da Kilidi Açılan Karbon Piyasalarının Avantajları ve Türkiye

COP29 görüşmelerinde ilerleme özellikle karbon azaltım ve giderme projeleri ile kredilendirme ticaretini esas alan 6.4…

16 Ocak 2025

Şirketlerin İklim Planları Hazır Değil

İklim değişikliğiyle mücadelede yeşil ekonomiye doğru bir dönüşüm her geçen gün daha kaçınılmazken, küresel sanayinin…

16 Ocak 2025