;
Ekonomi

Karbonun Bedeli ve Değeri: Karbon Fiyatlandırmasına Giriş

Yazı: Oğuz Tosun / Karbon Piyasaları Uzmanı

2018 Nobel Ekonomi ödülü sahibi William Nordhaus, bu ödülü almasından yıllar önce gelişmişlik seviyeleri farkından bağımsız olmak üzere küresel ekonomileri iklim krizinin geri döndürülemeyecek etkilerine karşı uyarmış; küresel sıcaklık artışlarında yaşanacak 4℃’lik bir artışın dünyanın GSYH’sinde %4’lik, 6℃’lik bir artışın ise %11’lik bir azalmaya neden olabileceğini belirtmişti (Şekil 1).

Nordhaus’un yıllar önce vermiş olduğu bu bilimsel temelli notanın ne kadar haklı ve yerinde olduğu güncel ve kümülatif verilerle teyit edilebilir. Örneğin, 1980’den bu yana ABD sınırları içinde gözlenen kasırgaların ekonomik maliyeti 1.6 trilyon dolar olarak kaydedilmiş. Son zamanlarda görülme sıklığı artan orman yangınları ise, dünyanın en büyük altıncı ekonomisi kabul edilen Kaliforniya’da 2018 yılında 24 milyar dolarlık bir bilanço ile sonuçlandı. Avustralya’da milyarlarca canlının ölümüne sebep olan 2019 yılının sonunda başlayan yangınlar ise Mega Yangın’a evrilmiş ve yaklaşık 5 Milyar ABD dolarına1 mâl oldu. Ek olarak, Earths’s Future tarafından 2018 yılında yayımlanan “Ülkelere Göre İklim Değişikliğinin GSYH’ye Etkileri ve Paris İklim Anlaşması’na Uyumun Küresel Ekonomik Getirileri” adlı raporda, Avustralya Hükümetinin Paris Anlaşması’na uyum göstermemesi halinde karşılaşacağı ekonomik bilançonun 126 milyar ABD doları olabileceği belirtiliyor.

İklim krizinin ekonomik etkileri Türkiye’de de oldukça yıkıcı. Küresel sıcaklık artışlarında yaşanacak 1,5-2,5 ℃’lik bir artışın, 2050 yılında Türkiye’nin GSYH’sinden %9,8 ile %26,82 arasında bir kayba neden olması bekleniyor. 2017 yılında ise iklim krizinin Türkiye ekonomisinden götürüsü 1.9 milyar dolar3 olacak şekilde kayıtlara geçti.

Şekil 1: Sıcaklık değişiminin bir fonksiyonu olarak iklim değişikliğinden kaynaklanan hasarlar. Kaynak: William Nordhaus

İklim krizinin küresel ekonomiler üzerindeki etkileri bu kadar yıkıcı olduğu güncel senaryoda ekonomi artık iklim krizi ile mücadelenin en hassas parametrelerinden biri haline geldi. Bu bağlamda iklim krizinin olası maktullerinden biri olan ekonomide makro ölçekte yapılacak düzenlemeler oyunun gidişatını küresel ekonominin sürdürülebilir olarak geliştirilebilmesi yönünde değiştirebilir.

Periyodik Tablonun Ötesinde Politik Bir Element: Karbon

Yerküre üzerinde bilinen tüm yaşamın en temel yapı taşı olan karbon, bilimsel literatürde ilk defa 1789 yılında Fransız bilim insanı Antoine Lavoisier tarafından kullanılırken, etimolojik kökeni Latince’de kömür anlamına gelen carbonem kelimesine dayanır. Peki “karbon”un zaman içinde temel bilimlerin yön verdiği literatürün dışında ve periyodik tablonun ötesinde, politika dokümanlarında sık sık kullanılmasına sebep olan özelliği nedir?

Sanayi Devrimi sonrası dönemde küresel ekonominin büyümesinin bir sonucu olarak atmosfere salınan seragazlarının önemli bir çoğunluğunu, CO2’nin başını çektiği karbon bazlı bileşikler oluşturuyor. Özellikle 1958 yılında Hawaii Manoa Gözlem istasyonunda ABD’li iklim bilimci Charles Keeling öncülüğünde başlayan atmosferik karbondioksit eşdeğeri konsantrasyonu ölçümleri ve bunu takiben yıllar içinde gelişen küresel iklim değişikliği tahlilleri devletlere atmosferdeki karbon elementinin en acil yollarla yönetilmeye başlanması gerektiğini ifade etti.

İklim krizi ile mücadelenin ana bileşenlerinden seragazı emisyonları azaltımının en önemli araçlarından biri olan karbon yönetiminin sağlanması, ancak Karbonun (1) bedelinin belirlenmesi ve (2) değerinin anlaşılması ile mümkün olabilir. Karbonun bedelinin ve değerinin başarılı olarak tahlil edilmesi ise, ekonomiye ve mühendisliğe dair güçlü yaklaşımların harmonize edilmesini gerektirir. Bu bağlamda, Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından 2019’un son çeyreğinde yayımlanan “İklimin Ekonomisi” isimli raporda da tartışıldığı üzere, iklim krizinin sebep olduğu etkileri anlamak basit matematiksel yaklaşımların ötesinde “Karbon Kalkülüsü” olarak tabir edilen karmaşık modelleme çalışmalarının yürütülmesine bağlı. William Nordhaus ve Nicholas Stern gibi iklim ekonomistleri; Dünya Bankası, IMF  gibi finansal otoriteler; ve Uluslararası Karbon Eylem Ortaklığı (ICAP) ve Uluslararası Emisyon Ticareti Birliği gibi kapasite oluşturmaya ve kurmaya yönelik geliştirilen ortakların iklim krizi ve makro ekonomi üzerine yayımladıkları çalışmalar yeterince analiz edildiğinde, iklim krizi ile mücadelenin ekonomik yüzünü yansıtan iki yaklaşım öne çıkar:

  1. Sonuç odaklı finansman
  2. Piyasa temelli seçenekler

İklim Haber için hazırladığım Karbonun Bedeli ve Değeri başlıklı bu yazı dizisinde, doğrudan karbon ekonomisine odaklanan Piyasa Temelli Seçenekleri ele alacağım. Karbon ekonomisine yön veren piyasa temelli araçların detaylarına inmeden önce yazı dizisinin Karbon Fiyatlandırmasına Giriş başlıklı bu yazısında karbon fiyatlandırmasına yönelik genel bir değerlendirme yapmaya çalışacağım.

Karbon Fiyatlandırmasına Giriş

İklim krizi ile mücadelenin en önemli yürütücü güçlerinden biri olan piyasa temelli seçenekler, karbon emisyonlarının, kirleten öder prensibi ışığında ton başı karbon emisyonu için bir fiyat belirlenerek azaltılmasını hedefler. Karbon fiyatlandırma araçları olarak da isimlendirilen bu makroekonomik pratikler ülkelerin Paris Anlaşması uyarınca belirledikleri emisyon azaltım hedeflerini yakalamasında ve bu emisyon azaltımlarından gelir sağlamasında önemli bir yere sahip. Örneğin, Şekil 2’de de gösterildiği üzere, IMF’nin 2019 verilerine göre Türkiye yürürlüğe koyacağı 35-70$ arası bir karbon fiyatı ile Ulusal Katkı Niyet Beyanı’nda belirlediği %21’lik azaltım hedefini doğrudan yakalayabiliyor. Türkiye’nin bu aralıkta belirlenecek bir karbon fiyatından 2030 yılına kadar kazanacağı gelir ise GSYH’sinin %2’sinden fazlasına (≅17 Milyar $) karşılık geliyor (Şekil 3). Birleşik Krallık ise uyguladığı karbon fiyatlandırma politikasının meyvelerini çoktan toplamaya başlayan ülkelerin başında geliyor. Birleşik Krallık’ta AB ETS’ye ek olarak elektrik üretimi sektörünün düzenlenmesine yönelik yürürlüğe konulan karbon fiyatlandırması desteği 2012-2016 yılları arasında ulusal emisyonlarda kaydedilen %25’lik azaltımın sağlanmasında %19’luk bir paya sahip.4

Şekil 2: Karbon Fiyatının Emisyon Azaltımı Çabalarına Etkisi. Kaynak: IMF (2019)5

Şekil 3: Karbon Fiyatının Ülkelere Sağlayacağı Gelir Miktarları. Kaynak: IMF (2019)6

Birleşmiş Milletler tarafından yayımlanan “2019 Ortalarından İtibaren Dünya Ekonomik Durumu ve Beklentileri” raporunda belirtildiği üzere, iklim krizi ile mücadele geliştirilen iklim eylemi araçları (sonuç odaklı finansman da dahil) karbon fiyatlandırma uygulaması/uygulamaları ile desteklenmediği takdirde arzu edilen seragazı salımı azaltımına ulaşılamıyor. Bu bağlamda, Dünya Bankası 2018 verilerine göre, piyasa temelli seçenekler -karbon fiyatlandırma uygulamaları- küresel seragazı emisyonlarının %20’sine etki edebilme gücü ile küresel iklim değişikliği mücadelesinin önemli bir ekonomik aracı olarak dikkatleri çekiyor.

Paris Anlaşması’nın, küresel ekonomiyi 2050 yılıyla birlikte dekarbonize etme hedefi çerçevesinde karbon fiyatlandırması en fazla dikkat çeken azaltım araçlarından biri. Bu noktada doğru ve tatmin edici karbon fiyatının belirlenmesine yönelik birtakım çalışmalar yapıldı. Örneğin, Karbon Fiyatlandırması Üst Seviyeli Komitesi’nin 2017 yılında yayımladığı rapora göre, Paris Anlaşması’nın dekarbonizasyon hedeflerine ulaşabilmek için 2020 yılında 40 ila 80 euro arasında bir küresel karbon fiyatı uygulaması yürürlüğe konulmalıydı. Aynı çalışma 2050 hedefinin yakalanabilmesi için bu fiyatın 2030’da başlamak üzere 50-100 euro arası bir seviyeye kademeli olarak çekilmesi gerektiğini öngörüyor.7 IMF ise 2019 yılında yapmış olduğu ekonomik modellemeler uyarınca, Paris Anlaşması’nın öngördüğü 2℃  hedefinin yakalanabilmesi için güncel senaryoda etkin olacak 75$’lık bir küresel karbon fiyatının uygulanması gerektiğini belirtti.8

Karbon Fiyatlandırma Araçları

Dünyada yürürlükte veya yürürlüğe girecek olan karbon fiyatlandırma uygulamaları Karbon Vergisi, Emisyon Ticareti Sistemi, Gönüllü Karbon Piyasası, Temiz Kalkınma Mekanizması ve CORSIA olarak sıralanabilir.

Seragazı emisyonlarının azaltımına yönelik ilk karbon fiyatlandırma uygulamaları 1990’ların başında İskandinavya Yarım Adası’ndaki ülkelerde karbon vergisi olarak yürürlüğe girdi. Seragazı emisyonlarını düzenlemek üzere tasarlanan ilk zorunlu Emisyon Ticareti Sistemi ise Avrupa Birliği tarafından 2005 yılında yürürlüğe alındı. Farklı hükümetlerce yürürlüğe alınan karbon fiyatlandırma uygulamaları Şekil 4’te gösteriliyor.

Şekil 4: Karbon fiyatlandırması uygulamaları zaman tüneli. Kaynak: Şili Karbon Fiyatlandırma Projesi9

Kendi aralarında zorunlu ve gönüllü uygulamalar olarak ayrılan bu piyasa temelli seçeneklerden zorunlu olanlar 2016, 2017, 2018 ve 2019 yıllarında dünya genelinde yükselişe geçti. Örneğin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın talebi doğrultusunda Life Enerji, Ecofys ve Future Camp tarafından 2016 yılında hazırlanan, “Türkiye’de Sera Gazı Emisyon Ticareti Sistemi Kurulmasına Yönelik Yol Haritası Raporu”nda, dünya genelinde karbon fiyatlandırma inisiyatifleri ile kapsanan emisyonların son 10 yılda üç kat artış sergilediği belirtildi.10 Bu inisiyatiflerdeki birim ton başı karbon fiyatı 1 ABD doları ve 127 ABD doları arasında değişirken, inisiyatiflerin %51’inde birim fiyat 10 ABD dolarının üstünde (Şekil 5).

Şekil 5: 2019 İtibariyle Dünyanın Farklı Ülkelerinde/ Bölgelerinde Uygulanan Karbon Fiyatlandırma İnisiyatiflerinin Birim Fiyatları. Kaynak: Birleşmiş Milletler

Şekil 5’te bahsi geçen bazı karbon fiyatlandırma mekanizmalarının 2017 yılına uzanan zaman diliminde emisyonların azaltılmasında oynadığı pay Şekil 6’da gösterildi. Bu grafiğin alındığı çalışmaya göre karbon fiyatlandırma pratikleri yakıt kullanımından kaynaklı emisyonların 2007-2017 yılları arasında yıllık %2’lik oranda azaltılmasını sağladı.

Şekil 6: Karbon fiyatlandırmasının yakıt kullanımı kaynaklı CO2 emisyonlarının büyüme oranlarına etkisi11

Şimdiye kadar tartışıldığı üzere karbon fiyatlandırma çağdaş iklim eylem planlarının önemli bir bileşeni olarak dikkatleri çekiyor. Karmaşık ekonomik modellemeleri ve mühendislik yaklaşımlarını gerektiren tasarımının zorluğu yanında uygulaması da titizlik gerektiren karbon fiyatı, atmosferik karbon konsantrasyonunun Sanayi Devrimi öncesi seviyelere çekilmesi için elzem bir azaltım aracı. Karbonun Bedeli ve Değeri yazı dizisinin sonraki bölümlerinde karbon fiyatlandırma mekanizmaları, tasarım unsurları, güncel gelişmeler ve Türkiye’nin karbon fiyatlandırma karnesi uyarınca detaylı olarak incelenecek.

Kaynakça

1- The Conservation. With costs approaching $100 billion, the fires are Australia’s costliest natural disaster

2- WWF Türkiye. İklim Değișikliği Hedeflerine Ulașılamamasının Türkiye’ye Maliyeti Ne Olacak?

3- Evrensel Gazetesi: İklim afetlerinin Türkiye’ye maliyeti 1,9 milyar dolar

4- Karbon Fiyatlandırması Tasarımı: Etkililik, Verim ve Uygulanabilirlik. (OECD, 2020)

5- İklimin Ekonomisi Raporu. Uluslararası Para Fonu (2019).

6- İklimin Ekonomisi Raporu. Uluslararası Para Fonu (2019).

7- Karbon Fiyatlandırması Liderliği Koalisyonu. (Karbon Fiyatlandırması Üst Seviyeli Komitesi Raporu, 2017)

8- Uluslararası Para Fonu. (Kirliliğin Fiyatlandırılması, 2019)

9- Şili Karbon Fiyatlandırma Projesi

10- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı.PMR Türkiye.

11- Springer Nature. Best ve arkadaşları.Karbon Fiyatlandırması:Ülkelerarası Etki