Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de devam eden COP29 zirvesinde diplomatlar “karbon kredisi” ticaretini düzenleyen önemli kuralları onaylayarak yıllardır devam eden bir tıkanıklığı aşmayı başarmış oldular. Bu durum zengin ülkelerin bir yandan kendi içlerinde pahalı emisyon kesintilerini ertelemesine yol açarken, bir yandan da yurtdışında ucuz iklim eylemleri için ödeme yapmalarına olanak tanıyacak.
Söz konusu anlaşma, COP29’un ilk gününde Azerbaycan’da gece geç saatlerde imzalandı. Önemli dünya liderlerinin katılmadığı ve Donald Trump’ın başkanlık seçimlerinde zafer kazanmasının ardından ABD’nin iklim diplomasisinden geri çekilme tehdidiyle gölgelenen iklim müzakerelerinde bu anlaşma erken bir zafer olarak selamlandı. Ancak anlaşmada kuralların doğru süreç izlenmeden aceleyle geçirildiğine yönelik eleştiriler de hemen gelmeye başladı.
Anlaşma sonrası konuşan COP29 Başkanı Mukhtar Babayev, “Bu olumlu ivmeyi memnuniyetle karşılıyoruz. Bakü’de gerçekleştirdiğimiz tüm çalışmalarımıza ilham verecek bir uzlaşma ruhu oluştuğunu umuyorum” dedi.
Kurallar, ülkelerin dünyanın farklı bölgelerinde gezegen ısınmasına yol açan kirliliği ortadan kaldırmaya veya engellemeye yönelik kredi satın alabilmenin ve örneğin ağaç dikmek ve yağmur ormanlarını korumak gibi eylemleri gerçekleştirenlerin kendi emisyon hedeflerinde ilerleme olarak sayabilecekleri bir sistemin kurulmasındaki son engellerden bazılarını ele alıyor.
Bu anlaşmanın, şirketlerin ve ülkelerin katılabileceği, BM’nin denetiminde küresel bir karbon piyasasında emisyon ticareti yapabilmek için gereken netliği sağlaması bekleniyor. Ülkeler arasındaki karbon kredisi ticaretine dair ayrı bir madde ise COP29 müzakerelerinin ilerleyen aşamalarında ele alınacak.
Karbon piyasaları, iklim politikasında kutuplaştırıcı bir güç oluşturuyor. Destekleyenler, bu piyasaların gezegeni kurtarmak için kritik fonları yönlendirmeye yardımcı olduğunu söylerken, eleştirenler de özellikle bazı şirketlerin gönüllü karbon piyasalarında benimsemiş olduğu sahte ve zararlı projelerin yıpratıcı geçmişine dikkat çekiyor. Nitekim bu projeler, anlaşmanın fikrine dair güveni zedelediği için daha sıkı kurallar uygulanmasına yönelik çağrılara neden oldu.
Karbon piyasası kurallarına dair anlaşma çabaları, COP dilinde “madde 6” olarak biliniyor. Bu madde BM müzakerelerinde gezegenin ısınmasını engellemeye yönelik sürekli bir engel teşkil etmişti. Son iklim müzakerelerinde, ülkelerin tartışması için çözümler sunan bir BM denetim organının önerileri diplomatik düzeyde reddedilmişti.
Ancak özellikle bu yıl, karbon piyasalarında ilerleme sağlanması yönündeki baskılar arttığı için farklı bir yaklaşım benimsendi. Yöntemler ve karbon giderimleriyle ilgili yeni standartlar kabul edildi ve COP29 müzakerecilerine bu kuralları onaylamalarını tavsiye edildi.
Karbon piyasaları ve iklim politikaları konularında faaliyet gösteren bağımsız bir STK olan Karbon Piyasası İzleme’de (Carbon Market Watch) politika uzmanlığı görevini yürüten Isa Mulder, zirvenin ilk gününde kuralların tartışılmadan kabul edilmesinin, BM iklim konferansı sürecine olan güveni “zayıflattığını” söyledi. Mulder, “COP29’u arka kapıdan yapılan bir anlaşma ile başlatmak şeffaflık ve düzgün yönetişim adına kötü bir emsal oluşturuyor” dedi.
Kuralların, uzmanların büyük bir endişe kaynağı olan emisyonların iki kez sayılma riskini azaltması ve insan haklarını korumaya yönelik daha güçlü güvenlik önlemleri içermesi bekleniyor.
Ancak Mulder’a göre anlaşma metni, karbon tasarrufu sağlayan projelerin başarısının tersine dönme riskiyle karşı karşıya olduğu durumlarla nasıl başa çıkılacağı gibi birçok cevapsız soru bırakıyor.
Madde 6 denetim organının eski başkanı ve şu anda da bir üyesi olan Olga Gassanzade, yeni standartların sağlam olduğunu ifade ederek şunları ekledi: “Sürece yönelik eleştiriler yerinde. Ancak aynı zamanda bir yandan da Madde 6.4’ü mümkün olan en kısa sürede operasyonel hale getirmek, gelişmekte olan dünyaya karbon finansmanı sağlama sürecini hızlandırmak açısından kritik bir öneme sahipti.”
Karbon piyasalarına eleştiri getirenler, bir organizasyonun, şirketin veya ülkenin kendi emisyonlarını dengelemek amacıyla başka bir yerde yapılan bir çevresel projenin finansmanını sağladığı bir mekanizma olarak işleyen “offset projeleri”nin genellikle fazla vaatte bulunup az şey sunduğuna dikkat çekiyor. Örneğin, korunması gereken ormanlarda çıkan yangınlar ve yenilenebilir enerji projelerinden elde edilen emisyon değerleri, aslında zaten yapılacak olan projeler olmalarına rağmen yine de hesaplara dahil edilmiş ve bu da sorun çıkarmıştı.
Uluslararası Çevre Hukuku Merkezi’nde (Centre for International Environmental Law – CIEL) avukat olan Erika Lennon, “Karbon piyasalarının söylediklerini yapmadığını defalarca gördük, ayrıca insanların haklarını ihlal eden piyasa projeleri de bulunuyor” diyerek ekledi:
“Eğer tüm bu suiistimalleri engelleyecek güçlü kurallar yoksa, bu durum Paris Anlaşması’nın bütünlüğünü tamamen zedeleyebilir.”
Yeni bir çalışmanın sonuçlarına göre, güneş enerjisi Türkiye’de en yüksek talebin olduğu dönemde talep artışının…
Doğa Derneği’nin STK’lar ve yurttaşlarla birlikte, Marmara Gölü’nü tarım alanına dönüştüren Manisa Valiliği, DSİ Genel…
Danıştay, Denizli’nin Avdan köyünde tarım alanlarını kömür madenciliğine açan Cumhurbaşkanlığı’nın “Acele Kamulaştırma Kararı”nı iptal etti.…
Dünya Bankası, Türkiye'nin elektrik iletim altyapısını güçlendirmek amacıyla önümüzdeki dönemde 1,5 milyar dolarlık yatırım yapacağını…
Brezilya hükümeti, Birleşmiş Milletler ve UNESCO iklim eylemini geciktiren ve raydan çıkaran dezenformasyon kampanyalarına yönelik…
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ni ziyaret eden Thunberg, eş başkan Bucak ile iklim değişikliği ve küresel ısınmanın…