İklim değişikliği nedeniyle her geçen gün şiddetlenen aşırı hava olaylarından en çok etkilenen ve savunmasız durumda bulunan Karayipler’deki küçük ada devletleri, Uluslararası Adalet Divanı’nda bu Aralık’ta görülecek duruşma sonucunda büyük emisyon sahibi ülkelerin acil yardım ve zararlarını karşılamak için daha fazla mali sorumluluk yükleneceklerini umuyor…
Uluslararası bir mahkeme, iklim değişikliği nedeniyle oluşan doğal afetler nedeniyle tazminat talep eden Karayipler’deki ada devletlerinin elini güçlendirebilecek bir karar verme aşamasında.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından Uluslararası Adalet Divanı’na (ICJ) getirilen bir dava, devletlerin iklim değişikliği ile ilgili ne tür sorumluluklar taşıyabileceğine dair netlik sağlamayı amaçlıyor.
Davaya dikkat çekmek amacıyla, bu Aralık ayında Lahey’de yapılacak tarihi sözlü duruşma öncesinde rekor seviyede, toplam 91 yazılı başvuru yapıldı. ICJ’den yalnızca danışma niteliğinde bir görüş istenmiş olsa da, insan hakları ve küresel adalet avukatı Nikki Reisch, mahkemenin görüşünün, ülkeleri mevcut ve geçmiş çevresel zararları nedeniyle sorumlu tutma hukuki zeminini güçlendirebileceğini ve güçlendirmesi gerektiğini belirtti.
Reisch, “ICJ’nin danışman görüşü, devletlerin bağlayıcı uluslararası hukuk altındaki yükümlülüklerinin bir yorumu olarak, dünya çapında artan iklim davalarını kesinlikle etkileyecektir” dedi. Reisch şöyle devam etti:
“ICJ’nin büyük kirleticilerin hukuki yükümlülükleri hakkında sağlayacağı herhangi bir ek net duruş, iklim müzakerelerinde ilerleme sağlamanın temelini güçlendirebilir ve iklim adaleti ile hesap verebilirliğin temellerini daha geniş bir şekilde güçlendirebilir.”
Tek Başına Diplomasi Yeterli Olmuyor
Daha sık ve şiddetli fırtınalarla karşılaşan Karayip liderleri, Maria, Irma, Dorian ve son olarak Beryl gibi kasırgaların bölgelerdeki adalarda çok yüksek seviyelerde tahribata yol açtığını belirterek, yıllardır süren diplomasinin sonuç vermediğini söylüyor.
Bahamalar Başsavcısı Ryan Pinder, Kasırga Dorian’ın 20 kişinin ölümüne, yaklaşık 13 bin evin zarar görmesine neden olduğunu ve kasırgadan 76 binden fazla kişinin etkilendiğini hatırlatarak, ülkenin mevcut borcunun en az %40’ının iklim değişikliği ile ilgili felaketlerin ardından yeniden inşa çalışmalarına harcandığını ifade etti. Pinder, bu durumun halkının yaşamları ve geçim kaynakları için bir mücadele haline geldiğini ekledi ve şunları söyledi:
“Bir bölge olarak, bir ülke olarak yıllardır diplomasiyi denedik. Birleşmiş Milletler toplantılarına katılıyoruz. İklim değişikliği konferanslarına katılıyoruz. Bizden beklenen tüm diplomatik faaliyetleri yerine getiriyoruz. Gördüğümüz gibi, bunun etkisi çok az oldu ve elde ettiğimiz sonuçlar asgari bir düzeyde kaldı. Sıcaklık artışı devam ediyor. Bölgemizdeki şiddetli fırtınaların etkileri devam ediyor. Gerçek bir etki yaratmak veya gerçek bir değişiklik yapmak için, ne yazık ki en çok acı veren yerde, yani finansal anlamda harekete geçmek gerektiğine kesinlikle inanıyoruz. Ve iklim adaleti konusunu mahkemelerde ve dava süreçlerinde takip etmenin bunun bir unsuru olduğunu düşünüyoruz.”
Ayrıca, Bahamalar’ın sorumlu bir gelişmiş ülkeye karşı dava açmasının olası olmadığını belirten Pinder, ICJ davasının Karayip ekonomilerine borç affı gibi düzenlemeler aracılığıyla nakit akışını sağlayabilecek bir yol açabileceğini ifade etti. Pinder, davanın sonucunun, gelişmiş ülkeler için küresel bir çevre vergisi argümanını güçlendirmesine ve büyük emisyon sahiplerini “kayıp ve zarar” fonuna katkıda bulunmaya zorlamasına yardımcı olmasını umuyor.
Bahamalar, bölgenin iklim kaybı ve zarar talepleri ile müzakerelerde hukuki pozisyonunu güçlendirecek bir sonuç için ICJ’ye başvuran sekiz Karayip ülkesinden biri. Başvuruda bulunan iki Karayip ülkesi Granada ile Saint Vincent ve Grenadinler (SVG), geçen ay Kasırga Beryl’in bazı adalarını neredeyse tamamen yok etmesinin ardından toparlanmakta ciddi sıkıntı yaşıyor.
Karayiplerin ICJ’ye yaptığı başvuruları koordine eden uluslararası çevre avukatı Justin Sobion, Kasırga Beryl’in bölgenin ne kadar savunmasız olduğunu çarpıcı bir şekilde gösterdiğini belirtti. Sobion, aşırı ve tehlikeli hava olaylarının gezegen ısındıkça normalleştiğini de ifade etti.
Sobion, Karayiplerin ICJ’ye yaptığı başvuruların, ülkeleri “şiddetli bir borç döngüsünden” kurtarabilecek güçlü bir görüş için ikna edici bir dava oluşturmayı hedeflediğini ifade etti. Bu döngü, önceki aşırı hava olaylarından yapılan yeniden inşa çalışmalarını silen ve ülkeleri yeni bir acil yardım, iyileşme ve yeniden inşa sürecine sürükleyen dev fırtınaların sayısının artması tarafından tetikleniyor. Sobion ayrıca Karayip adalarının, ICJ’nin siyasi bir araç olarak kullanıldığı veya yetkisinin olmadığı gibi eleştirilerle de karşılık verdiğini de sözlerine ekledi.
Marshall Planı’na Benzer Bir Destek Talep Edildi
Ülkeler, Birleşmiş Milletler’in COP29 toplantısından hemen sonra, Aralık ayı başında başlayacak sözlü duruşmaları heyecanla beklerken, Karayip liderleri gelişmiş ülkelerden destek almanın başka yollarını da arıyor. Geçen ay Grenada’dan Dickon Mitchell, SVG’den Ralph Gonsalves ve Antigua ve Barbuda’dan Gaston Browne, büyük kasırgaların ardından ekonomilerini yeniden inşa etmek için Birleşik Krallık hükümetinden bir tür “Marshall Planı” desteklemesi talebinde bulundu.
Mektuplarına yanıt olarak, İngiltere Maliye Bakanı Rachel Reeves, savunmasız ülkelerin karşılaştığı borç döngüsünü kırmaya yardımcı olmak için uluslararası ortaklarla birlikte çalışacaklarını ve dayanıklılıklarını güçlendirecek koordine edilmiş destek sağlayacaklarını taahhüt etti.