Politika

“Kadınların Topraktan Uzaklaştırılması Gıda Krizini Şiddetlendirebilir”

Adıyaman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaseti Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Kentleşme ve Çevre Bilimleri’nden Dr. Ezgi Kovancı, kadınların tohumların seçilmesi, saklanması ve nesilden nesle aktarılması konusunda büyük bir rol oynadığını hatırlatarak, “Ancak mülkiyet sahibi olma oranları oldukça düşük. Söz sahibi olamadıkları bir topraktan bahsediyoruz” diyor.  

YAZI: Gülce DEMİRER, Bulut BAGATIR

Türkiye’deki mevcut iklim değişikliği politikalarını toplumsal cinsiyet eşitliği ve insan hakları özelinden nasıl değerlendirirsiniz?

Türkiye’de ne yazık ki halihazırda toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili pozitif bir durum olduğunu kimse iddia edemez. Yapılan çalışmalar da çok net bir şekilde bunu ortaya koyuyor. Toplumsal cinsiyet açısından kadınların ve erkeklerin arasındaki eşitsizlik her anlamda ön planda. İklim krizi açısından değerlendirirsek özellikle tarımda kadınların çok ciddi bir şekilde eşitsizliğe maruz kaldığını görebiliyoruz. Aynı zamanda Türkiye’nin fosil yakıt tüketimine dayalı politikalarının eril düşünceye sahip olması buradan kaynaklanan sorunların sıkıntısını kadınların çekmesine neden oluyor. İklim krizinde karar alıcıların daha eril zihniyete sahip kişiler olmasının da etkisi var. Kadın veya erkek özelinde de ayırmak istemiyorum ancak alınan kararların eril zihniyet çerçevesinde alınması asıl problem.

Bizim yaptığımız çalışmalarda iklim krizi ile birebir bağlantılı olduğunu düşünmemiz nedeniyle tarımı örnek verebiliriz. Dünya ortalamasında kadınların tarımdaki istihdamı %43’ken, bu oran Türkiye’de %27. Türkiye’de tarımda çalışan kadınların %90’ının sosyal güvencesiz çalıştığını biliyoruz. Tarımda yaşanacak iş gücü kaybında da öncelikli olarak işten çıkarılacak olanların yine sosyal güvencesi olmayan kadınlar olduğu çok net bir şekilde görülebiliyor.

Türkiye’de enerji ve iklim politikaları bu şekilde devam ederse bu toplumsal cinsiyet eşitsizliği makasının daha da açılacağını söyleyebilmek mümkün.

İklim değişikliğiyle mücadelede yoksulluğun azaltılması en temel amaçlardan birisi. İklim değişikliğinin etkileriyle başa çıkabilmek için hazırlanan azaltım ve uyum stratejilerinde finansal mekanizmaların kadınların önceliklerini ve ihtiyaçlarını yansıtacak biçimde esnek olması bekleniyor. Türkiye’de bu beklenti karşılanıyor mu?

Maalesef karşılanmıyor. Bunu spesifik olarak ayrıştırmak da çok doğru değil bence ancak yerel iklim eylem planlarında kadınların ve kız çocuklarının iklim krizinden erkeklere oranla daha fazla etkileneceklerini öngören ne saptamalara ne de buna yönelik planlara rastladık. Sadece Çankaya Belediyesi’nde böyle bir şeyi gördüğümüzü hatırlıyorum. Onun dışında iklim krizine bağlı olası afetlerde kadınların ne derece etkileneceklerine dair bir stratejiye de hiçbir yerde denk gelmedik. Türkiye’de ne yazık ki böyle bir bilinç yerleşmiş değil.

Kadınların topraktan uzaklaştırılması nedeniyle tarımla ilgili bilgiler nesilden nesle aktarılamıyor. Bunun yanı sıra tohumların seçilmesi ve korunması konusunda birincil sorumluluğa sahip olmaları gerekirken karar verme aşamasında konunun dışında tutuluyorlar. Gıda krizi tehlikesiyle beraber bu durumu toplumsal cinsiyet eşitliği çerçevesinde nasıl değerlendirirsiniz?

Tarım zaten geçmişten bu yana kadınların yönettiği, görünmez emek olarak kaldıkları bir alan. Mülkiyet sahibi olma oranları %10 ila %24 arasında değişiyor. Bu aslında çok düşük bir oran. Kadınlar bu tohumların seçilmesi, saklanması ve nesilden nesle aktarılması konusunda büyük bir rol oynuyor. Özellikle Muğla yöresinde, benim de sıkça şahit olduğum bir durum. Son zamanlarda kadınların mülkiyet sahibi olamamalarından dolayı bir şekilde neyin nasıl olacağına karar verememeleri de söz konusu. Söz sahibi olamadıkları bir topraktan bahsediyoruz. Bu nedenle önümüzdeki süreçlerde kadınların topraktan uzaklaştırılması gıda krizini daha da şiddetlendirebilir. Bazı ürünlerin belki de tamamen piyasadan kalkması veya  kısa vadede daha fazla verim elde edilebileceklerin tercih edilmesi gibi durumlarla karşı karşıya kalmamız mümkün.

Bu sorun sadece Türkiye’de de karşılaştığımız bir sorun değil. Örneğin kahve fiyatlarının iklim değişikliğine bağlı olarak ikiye üçe katlanması söz konusu. O bölgelerde ilk bu sorundan etkilenecek kişiler kadınlar olacak.

Birçok kadın çiftçinin karşılaştığı en önemli sorunun tarımsal amaçlar için sulama suyuna erişime çok az sahip olduğu ya da hiç olmadığı için, tamamen yağışa bağımlı olması…

Su çok önemli bir sorun. Güneydoğu ve Doğu Anadolu gibi bölgelerde su kaynaklarının azalması ve bunun yönetilmesindeki sıkıntılar en çok kadınları zor durumda bırakıyor. Kadınlar suya tarlada, bahçede ihtiyaç duydukları gibi, ev içi sorumluluklarını yerine getirirlerken de ihtiyaç duyuyorlar. Bir ailenin bu anlamda yükünü çeken, o suyu temin etmek zorunda kalanlar yine kadınlar. 

Örgütlenme deneyimleri de oldukça ilginç. İkizköy’deki veya İkizdere’deki direnişlerin en ön safhalarında kadınları görebiliyoruz. Kadınların örgütlenme deneyimlerini iklim adaleti ve toplumsal cinsiyet bağlamında nasıl okuyabiliriz?

Adaletsizlik toplumsal cinsiyet bağlamında olduğu kadar ülkeler arasında ve hatta kuşaklar arasında da mevcut. Greta Thunberg bunun örneğidir. Geleceğimiz çalışıyorsunuz diyen bir kuşak var. Yetişmekte olan nesil bir öncekine nazaran daha bilinçli. Kıt kaynakların tükenmekte olduğunun farkında. Çevre konuları hem politikada hem literatürde hep düşük politika olarak sınıflandırılmış durumda. Geçmişe baktığımızda da kayda değer çalışmalarda hep kadınların öncü olduğunu görüyoruz. Örneğin Rachel Carson. İklim kriziyle birlikte eril biçim de sorgulanıyor. Kadınların iklim krizi konusunda erkeklere nazaran bu adaletsizliğe daha çok başka kaldırdığını söylemek mümkün. Geçmişte de bunun örneklerini kendi ülkemizde yaşadık. Kadınlar bu politikaların çok önemli unsurları. Neyi nasıl yönetebileceklerine dair çok ciddi bir bilgiye ve beceriye sahip olmaları ve bu krizin etkilerini daha fazla hissetmeleri nedeniyle bu direnişlerde de ön saflarda yer almalarını yadırgamamak lazım.

Paylaş

Önceki Haberler

İklim Finansmanı Hedefi Konusunda Endişe ve Bölünme Derinleşiyor

COP29 başmüzakerecisi Yalchin Rafiyev’in "üç yıllık teknik süreçte ilk kez tartışma için uygulanabilir bir temel"…

14 Kasım 2024

COP29’a Katılan Taliban İklim Finansmanından Yararlanmak İstiyor

BM iklim müzakerelerine ilk defa heyet gönderen Taliban, Afganistan’ın iklim finansmanından yararlanmasını talep ediyor. Geçimi…

14 Kasım 2024

Dünya 2,7 Derecelik Sıcaklık Artışı Yolunda!

Climate Action Tracker tarafından yapılan analiz, mevcut politikaların devam etmesi durumunda ortalama sıcaklık artışının 2100…

14 Kasım 2024

İklim Finansmanı İçin Yoksul Ülkelere 2030’a Kadar Yılda 1 Trilyon Dolar Gerekiyor

Önde gelen bağımsız ekonomistlerden oluşan bir grubun yaptığı yeni bir çalışma, yoksul ülkelerin, 2030 yılına…

14 Kasım 2024

Türkiye COP28’deki “Felaket Çağrısına” COP29’da Katıldı: Amaç Nükleer Kapasitesini 3 Kat Artırmak

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Bayraktar, Türkiye’nin ilk olarak COP28'te duyurulan nükleer enerji kapasitesini 2050'ye…

14 Kasım 2024

IMF Altın Satarak İklim Krizi Finansmanını Güçlendirebilir

COP29 zirvesinde iklim finansmanı müzakereleri hız kazanırken, yeni bir çalışma, IMF’nin iklimle ilgili felaketlerden zarar…

14 Kasım 2024