Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı başkanı ve Columbia Üniversitesi Sürdürülebilirlik Merkezi Direktörü Prof. Dr. Jeffrey Sachs, 19 Şubat’ta gerçekleşen “COVID-19 Sonrası Dönemde Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları” başlıklı etkinlikte Türkiye Bilimler Akademisi’nin konuğu oldu.
Haber: S. Sena AKKOÇ
Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı başkanı ve Columbia Üniversitesi Sürdürülebilirlik Merkezi Direktörü Prof. Dr. Jeffrey Sachs, konuşmasına pandemi dönemindeki küresel durumla başlayarak COVID-19 sonrasında sürdürülebilir kalkınma perspektifinden politik ve stratejik çerçevenin nasıl olacağını anlattı ve katılımcıların sorularını yanıtladı.
Konuşmasının başında ABD ve AB ülkeleri hükümetlerinin maske kullanımı ve sosyal mesafe gibi temel önlemler de dahil olmak üzere kamu sağlığı için gerekli önlemlerin uygulanmasında başarısız olduğundan bahsederken, mevcut durumda aşı istiflemenin mantıklı bir yaklaşım olmadığını, çünkü herkes aşıdan faydalanamadığı sürece bu krizin devam edeceğini hatırlattı.
ABD’deki mevcut durumu da yorumlayan Sachs, Trump’ın bilimsellikten ve akılcılıktan uzak yönetiminin pandemi sürecinde ülkeye verdiği zararları eleştirdi ve kriz döneminde kısıtlamaların kaldırılmasının diğer insanlara hastalık bulaştırma özgürlüğü anlamına geldiğini söyledi. Pandemiden önce bilim insanları olası bir sağlık krizine karşı uyarılarda bulunduğu halde hükümetler kamu sağlığı uzmanlarıyla bir çalışma yapmamıştı. Sachs, bu açıdan iklim değişikliğinin de benzer bir kriz olacağına dikkat çekti. Sachs, bu krizin “yönetişimdeki ciddiyet eksikliği ve bilimsel bilginin yönetime entegre edilmesi için bir uyarı işareti” olduğunu ve politik sistemlerin yozlaşmış olması nedeniyle paranın bilimin önüne geçtiğini söyleyerek iklim değişikliği konusunda da aynı hataların yapılmaması gerektiğinin altını çizdi.
Sachs’a göre Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları öncelikle eğitim ve sağlık hizmetleri gibi temel servislerin önemini vurgulayarak çocukların ve gençlerin, yüzleşmeleri gereken dünya üzerine bilgi sahibi olmalarını sağlıyor. Ayrıca, dijital teknolojilerin kullanımı ve bu teknolojilerin herkese açık olması da krizi daha iyi yönetecek sistemlerin ve uygulamaların üretilmesini sağladığı için etkili çözümler sunuyor. Üçüncü olarak da krizlerin çevresel boyutuna dikkat çekerek insan kaynaklı iklim değişikliği, kirlilik ve biyolojik çeşitliliğin kaybı gibi sorunlara yöneliyor. Sachs, bu nedenle Türkiye’de de müfredata iklim değişikliği gibi küresel krizlerin, küresel bağlantıların ve eşitsizliklerin etkilenmesini umduğunu söyledi.
Her ülkenin felaketleri kontrol altına alabilmek için Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları altında bazı stratejileri olduğunu söyleyen Sachs, bu yıl tarımdan iklim krizine birçok sorunu tartışacak olan BM toplantılarına bütün hükümetleri davet etti. Sachs, birçok ülke 2050 için sıfır karbon olmayı hedeflerken önemli bir bölgesel ekonomik güç olan Türkiye’nin benzer bir hedefle komşuları için örnek oluşturabileceğini söyledi. Ayrıca Türkiye’nin ekolojik çeşitlilik için önemli bir kaynak olduğunu ancak ciddi bir kirlilik ve ekosistem bozukluğu sorunu yaşadığını hatırlatarak bilim temelli bir yaklaşımla arazi ve su kullanımının iyileştirilmesi gerektiğini söyledi.
Bir katılımcı Sachs’a kriz döneminde döngüsel ekonominin yerini sorarken başka bir katılımcı da döngüselliğin kendi kendine yeterliliği beraberinde getirdiği için küreselleşmeye bir tehdit olup olmayacağını sordu. Sachs, atıkların ve kirliliğin gıda üretimi de dahil olmak üzere her alanda büyük kayıplara yol açan bir sorun olduğunu ve çevreyi tehdit ettiğini söyledi. Bu nedenle döngüsel ekonominin, üretim sürecindeki dışsallıkların yeniden düşünülmesi ve atık sorununun yeniden tasarlanması yoluyla sorunu kontrol altına almak için önemli olduğunu vurgulayarak döngüsel ekonominin zaten Avrupa Yeşil Düzeni’nin de temel bir maddesi olduğunu söyledi. Küreselleşme konusunda ABD ve Çin üzerinden bir örnek veren Sachs, ABD’nin yeşil olma politikalarının ister istemez yerli kaynaklarına yönelmesi ve Çin’den ithalatın azaltılmasıyla sonuçlanacağını söyledi.
Sachs, karbonsuzlaşma üzerine gelen sorular üzerine her ülkenin 2050’ye kadar karbonsuzlaşmayı taahhüt etmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca artık hiçbir ülkenin bahane üretemeyeceğini, çünkü bunu sağlayacak yeterli teknolojinin var olduğunu söyleyen Sachs, Rusya, Suudi Arabistan ve Brezilya’nın da karbonsuzlaşması gerektiğini belirtti.
Son olarak finansal sistemin reformunun ve işletmelerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmadaki yeri soruldu. Sachs, şu an fosil yakıtlara yatırım yapmanın mantıksız olduğunu ve yenilenebilir enerji yatırımlarının daha kârlı olduğunu söyleyerek piyasaların iklim riskleri gibi riskleri de hesaba katmaya başladığını hatırlattı. Sachs finans sektörünün dünyanın gitmekte olduğu yöne doğru şekillendiğini, bunun örneklerini petrol şirketleri de dahil olmak üzere büyük şirketlerin karbonsuzlaşma taahhütlerinde görülebileceğini söyledi.