Yeni bir makaleye göre, istilacı türlerin AB’ye ekonomik maliyeti 2040’ta 148 milyar dolara ulaşacak. Devam eden bir başka çalışmanın halihazırdaki sonuçları ise istilacı türlerin Türkiye’ye maliyetinin 100 milyar dolardan fazla olduğunu ortaya koydu.
Geçtiğimiz hafta yayınlanan bir akademik makale, istilacı türlerin Avrupa Birliği’ne (AB) ekonomik maliyetinin daha önce raporlanandan %501 daha yüksek olduğunu ortaya koydu. Çalışmaya göre, istilacı türlerin gözlemlenen maliyeti 28 milyar dolar seviyesindeyken, önümüzdeki yıllarda hem bu türlerin popülasyonlarının hem de sebep olacakları zararın katlanarak artacağı öngörülüyor. Araştırmada bu türlerin maliyetinin 2040 yılına kadar 148,2 milyar dolara ulaşacağı hesaplanmış.
İstilacı Türler, İklim Değişikliğinden Faydalanıyor
Doğal olarak bulunmadıkları bölgelere ulaşıp buralarda ekolojik, çevresel ya da ekonomik zarara neden olan istilacı türler, küresel biyoçeşitlilik kaybının da önde gelen sebepleri arasında yer alıyor. İklim değişikliği ise bu zararlı türlerin yayılışını kolaylaştırıyor: Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’ne (IUCN) göre istilacı türler, ekstrem hava olayları nedeniyle yeni bölgelere taşınabiliyor. Üstelik iklim değişikliği, bu habitatların istilalara olan direncini de zayıflatabiliyor. Artan sıcaklıklar, istilacı türlerin daha yüksek enlemlerde ve rakımlarda yayılabilmesini ve yerli türleri olumsuz yönde etkileyecek ekolojik etkileşimlere girmesini de mümkün kılıyor. Olumsuz ekolojik, sağlık ve ekonomik etkileri olan bu türlerin ekonomik maliyetine dair hesaplamalar ise henüz resmin tamamını görmeye yetecek ölçüde kapsamlı değil.
Avrupa Birliği’nde de, kıtaya yayıldığı bilinen işgalci türlerin ancak küçük bir bölümünün sebep olduğu maliyetlerin kaydı tutuluyor. Örneğin Fransa’da en az 2,621 yabancı tür bulunduğu bilinirken, bunların yalnızca 98’inin, yani %4’ünden azının maliyeti kaydedilmiş. Yeni yayımlanan bir akademik çalışma, istilacı türlerin gerçek maliyetini ortaya koyuyor.
Araştırmanın yazarlarından Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Serhan Tarkan, araştırmaya dair şunları paylaştı:
‘Temel olarak biyolojik istilaların ekosistemlerin işleyişini, biyolojik çeşitliliği ve insan refahını tehdit ederek ekosistem hizmetlerini tahrip ettiğini ve büyük ekonomik maliyetlere neden olduğunu biliyoruz. Yabancı türler, tarihsel olarak bir ticaret, turizm ve göç merkezi olan Avrupa kıtasına kolaylıkla girip yayılabilmiştir.
Biyolojik istilaların bazı AB üyesi devletlere olan maliyeti son zamanlarda değerlendirilmeye başlanmış olsa da, yaptığımız araştırma, gerçek maliyetlerin hesaplanandan çok daha yüksek olduğunu ortaya koydu.
AB’deki bu hesaplama eksikliğinin büyüklüğünün değerlendirildiği çalışmamızda, mevcut istila kaynaklı maliyet verileri kullanılarak bugünkü ve gelecekteki istila maliyetlerinin projeksiyonları yapıldı. Projeksiyonlarda, AB’de bilinen 13,331 istilacı türün sadece 259’unun maliyetlerinin rapor edildiği tespit edildi. Bu, varlığı bilinen türlerin yaklaşık %1’ine denk geliyor.”
Tarkan, araştırmanın, gözlemlenen maliyetlerin, kaydedilen maliyetlerden yaklaşık %501 daha yüksek olduğunu ortaya koyduğunu belirtirken şöyle devam etti: “Bu hesaba göre 1980 ile 2017 yılları arasını kapsayan mevcut maliyetler 28 milyar dolar seviyesindeyken, projeksiyonlara göre bu maliyet 2040 yılına kadar 148,2 milyar dolara ulaşacak. Bu ekonomik etkilerin bilinmesi, daha etkin yönetim adımları atılması için büyük önem taşıyor.
“Bu Konu Yalnızca AB için Değil, Türkiye için de Büyük Önem Taşıyor”
Etkin yönetsel önlemler alınmadığı müddetçe biyolojik istilalar ve beraberinde getirdikleri olumsuz etkiler artmaya devam edecek, doğal biyoçeşitlilik olumsuz etkilenecek, sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilirlik hedefleri zarar görecektir. Bu nedenle yabancı türlerin ve etkilerinin iyi anlaşılması, raporlanması ve verilerin, erişilebilir veri tabanlarında merkezi olarak toplanması gerekiyor. Bu konu yalnızca AB için değil, Türkiye için de büyük önem taşıyor.
Kıtalararası geçiş noktasında yer alan ve uzun sınırlara sahip olan Türkiye, bu eşsiz coğrafi yapısının yanı sıra büyük bir nüfusa sahip olması ve ticari faaliyetlerinin yüksek olması nedeniyle de istilacı türlerden fazlaca etkilenecek ülkeler arasında yer alıyor. Tarkan, bu açılardan Avrupa ülkelerine nazaran Türkiye’nin daha kırılgan durumda olduğu aktarıyor.
“Buna ek olarak, ülkeye özgü (endemik) türlerin sayıca yüksek olması da biyoçeşitlilik anlamında hassas bir konumda olduğumuz anlamına geliyor. Ancak istilacı türlerin ekonomik etkileri, oldukça açık bir tehdit olmasına karşın büyük ölçüde görmezden geliniyor” diyen bilim insanı, istilacı türlerin AB’ye ekonomik maliyetlerini hesapladıkları gibi Türkiye’ye maliyetini de hesaplamak üzere çalıştıklarını aktardı. Devam eden araştırmanın halihazırdaki sonuçlarını da paylaşan Tarkan şunları söyledi: “1914 yılından bu yana kayda geçmiş etkilerin ekonomik maliyetine odaklandık. Şu ana kadar yaptığımız hesaplamalar, 1914’ten günümüze kümülatif maliyetin en az 100 milyar dolar seviyesinde olduğunu ortaya koyuyor.
Söz konusu etkiler, farklı habitatlar ve türler için çok farklı şekillerde karşımıza çıkabiliyor. Ancak en önemli etkilerin ekolojik, ekonomik, sosyolojik ve insan sağlığına ilişkin olduğu söylenebilir.
Benzer şekilde, alınacak önlemler ve yönetsel uygulamalar da bahse konu faktörlere bağlı olarak değişim gösteriyor. Örneğin çok geniş ve kontrolün oldukça zorlu olduğu denizel alanlarda bu tip mücadeleler daha zorluyken, kapalı alanlarda bulunan ve hareket kabiliyetleri sınırlanmış olan istilacı organizmaların kontrol altında tutulması nispeten daha kolay sağlanabiliyor.”
*Bu haber, İklim Masası ekibi tarafından hazırlanmıştır.