Başta İstanbul’un Avrupa Yakası olmak üzere Marmara Bölgesi’de egemen olan kuraklığa dikkat çeken Prof. Dr. Murat Türkeş, ulusal ve il kuraklık yönetim stratejilerinin dinamik sistemlere geçmesi gerektiğini vurguladı.
Kamuoyunu ve karar alıcıları rahatlatmak, başlarına “iş çıkartmamak” adına İstanbul’da yaşanan kuraklığı ve İSKİ barajlarındaki ortalama %23’e düşmüş olan doluluk oranlarını yalnızca hidroklimatolojik “yaz kuraklığına, yani yaz mevsiminde yağışların egemen iklim nedeniyle düşük olmasına” bağlamanın çok yanlış bir değerlendirme olduğunu söyleyen Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, İstanbul ve Marmara Bölgesi’nde kuraklık uyarısı verilmesi gerektiğini belirtti.
MGM’nin 12 ay ve daha uzun süreli kuraklık analizlerini inceleyen Prof. Dr. Türkeş, Avrupa Yakası başta olmak üzere İstanbul ve genel olarak Marmara Bölgesi’nde egemen olan şiddetli ve aşırı kuraklık koşullarının uzun süreli hidrolojik ve tarımsal kuraklığın bir yansıması olduğunu ifade etti.
Yaşanan kuraklığın kısa süreli bir Meteorolojik kuraklık veya hidroklimatolojik yaz kuraklığı olmadığını söyleyen bilim insanı, bu durumun İSKİ ve MGM grafiksel analizlerinde de açıkça görüldüğünü aktardı.
2014 yılı, İstanbul da dahil olmak üzere Türkiye’nin büyük bir bölümünde etkileri hissedilen şiddetli kurak yıllardan biri olmuştu. 12 aylık kuraklık analizlerini yorumlayan Prof. Dr. Türkeş, 2023 su yılının da büyük olasılıkla 2014 yılı gibi şiddetli kurak yıllardan biri olarak kayıtlara geçeceğini ve yıl sonuna kadar yeterli yağış düşmemesi halinde 2023 yılının bir bütün olarak şiddetli kurak bir yıl olarak tamamlanabileceğini belirtti.
Ömerli Barajı Örnek Alınmalı
Her durumda olduğu gibi bu kurak dönemde de Ömerli Barajı’nın %50’nin üzerinde doluluk oranı ile İstanbul’un en büyük şansı olduğunu vurgulayan Prof. Türkeş, “Bu durum, Ömerli Barajı ve diğer tüm barajların su toplama havzalarının kirlenmesini, alansal daralmasını ve işgal edilmesini önlemek amacıyla bütüncül bir ekosistem yaklaşımıyla çok sıkı korunup denetlenmesinin ne kadar yaşamsal bir öneme sahip olduğunu çok açıkça gösteriyor” dedi.