;
Bilim

İnsana Yakışır Yaşam Dünyaya Mâl Olmak Zorunda Değil

Yeni bir çalışmanın sonuçlarına göre, 2050’deki küresel enerji tüketimi 1960’lardaki seviyelere indirilebilir ve günümüzdeki nüfusun üç katından fazla bir nüfusa standart bir yaşam sunabilir.

Leeds Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen araştırma, 2050 yılında yeterli yaşam standartlarının -yani barınma, hareketlilik, gıda ve hijyen gibi tüm temel insan ihtiyaçlarının karşılanması ve aynı zamanda modern, yüksek kaliteli sağlık, eğitim, bilgi teknolojisine erişimlerin- sağlanması için gereken enerji kaynağını tahmin ediyor.

Global Environmental Change dergisinde yayımlanan bulgular, bugünün küresel enerjisinin %40’ından daha azı karşılığında 2050 itibarıyla ulaşılması beklenen 10 milyarlık küresel nüfusun tamamına yeterli yaşam standartlarının sağlanabileceğini ortaya koyuyor. Bu, mevcut eğilimler devam ederse Uluslararası Enerji Ajansı tarafından yapılan tahminin kabaca % 25’ini oluşturuyor.

Bu küresel enerji tüketimi seviyesi, nüfusun sadece üç milyar olduğu 1960’lardaki ile aşağı yukarı aynı.

Araştırmanın yazarları, bu hedefe ulaşmanın mevcut tüketim alışkanlıklarında ciddi değişiklikleri; ileri teknolojilerde yaygınlaşmayı ve küresel eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasını gerektirdiğinin altını çiziyor.

Bununla birlikte, bulgular sadece yeterli bir yaşam sağlamak için gerekli enerjinin tamamen temiz kaynaklarla karşılanabileceğini göstermekle kalmıyor, aynı zamanda küresel tüketimi sürdürülebilir seviyelere indirmenin modern konforun sonlanacağı ve “karanlık çağlara dönüş” olacağı iddialarını da çürütüyor.

Yazarların, kapsamlı enerji reformunun hepimizin “mağara sakinleri” olmamızı gerektireceği yönündeki eleştiriye verdikleri ironik ve alaycı yanıtları şu şekildeydi: “Evet, belki, ancak bunlar -diğer şeylerin yanı sıra- yemek pişirmek, yiyecek depolamak, çamaşır yıkamak, yıl boyunca rahat sıcaklıkların korunduğu, bilgisayar ağları olan lüks mağaralar. Ayrıca 5-19 yaşındaki herkese evrensel sağlık hizmeti ve eğitim sağlayan daha büyük mağaralardan bahsetmeye gerek yok.”

Çalışma, yeterli yaşam standartları sağlamak için hem doğrudan hem de dolaylı olarak gereken minimum nihai enerji gereksinimlerini hesapladı. Nihai enerji örneğin ısıtma, elektrik veya arabaya giren benzin gibi yakıtların kendisinde gömülü olan enerjiden ziyade tüketiciye doğrudan verilen enerji.

Çalışma, 119 ülkedeki mevcut nihai enerji tüketimini, yeterli yaşam için ihtiyaç duyulan nihai enerji tahminleriyle karşılaştırdı ve ülkelerin büyük çoğunluğunun kayda değer bir enerji fazlalığı ile yaşadığını buldu.

Leeds’teki Dünya ve Çevre Okulu’ndan çalışmanın başyazarı Dr Joel Millward-Hopkins “Şu anda, küresel nihai enerji tüketiminin yalnızca %17’si fosil yakıt olmayan kaynaklardan geliyor. Ancak bu, 2050’de herkese makul bir yaşam standardı sağlamak için gerekli olduğunu tahmin ettiğimizin neredeyse % 50’si. Genel olarak, çalışmamız, enerji tüketimini sürdürülebilir bir düzeye düşürmeyi desteklemek için teknolojik çözümlerin mevcut olduğuna dair uzun süredir devam eden argümanlarla tutarlı. Eklediğimiz şey ise, bu azaltımlar için gereken maddi fedakarlıkların birçok popüler anlatının ima ettiğinden çok daha küçük olması” dedi.

Leeds Üniversitesi’nde projenin ortak yazarı ve İsviçre’de Université de Lausanne’de Profesör Julia Steinberger şunları söyledi: “Hükümet yetkilileri çevre aktivistlerine ‘yaşam tarzımızı tehdit ettiği’ suçlamalarında bulunurken, bu yaşam tarzının neyi gerektirdiğini yeniden incelemek oldukça değerli. İyi bir yaşam fikrini, daha fazlasının daha iyi olduğu fikriyle özleştirme eğilimi var. İklimimizi ve ekosistemlerimizi korurken, herkes için iyi bir yaşam sağlamak bizim elimizde.”

Çalışmanın yazarlarından ve Leeds’deki Dünya ve Çevre Okulu’nda doktora araştırmacısı Yannick Oswald ise “Ekolojik çöküşü önlemek için bireyden, kurumlara ve arzdan talebe kadar her düzeyde şiddetli ve zorlu toplumsal dönüşümlerin gerçekleşmesi gerektiği açık” dedi.