YAZI: Bulut Bagatır
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün araştırması, A santralı ile daha sonra inşa edilen iki kilometre uzaklıktaki B santralı yakınlarındaki hava kirliliği seviyelerinin tehlikeli derecede yüksek olduğunu ve bölge sakinlerinin akademik çalışmaların zehirli havaya bağladığı sağlık sorunları yaşadığını ortaya koydu. Afşin-Elbistan’da kanser vakalarında bir patlama beklendiğine ilişkin sağlık bakanlığı tarafından yapılan erken uyarılara rağmen, hükümet bu vakaları izlemek ve daha sıkı yasal düzenlemeler ve yaptırımlar getirerek zararı azaltmak konusunda yetersiz kaldı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, “Kömürlü termik santrallardan kaynaklanan zehirli hava Türkiye’de her yıl binlerce insanın ölümüne neden oluyor, ne var ki yetkililer sorunu önlemek, hatta insanları sağlıklarının zarar görebileceği konusunda uyarmak için yeterli çabayı göstermiyor” derken şöyle devam etti: “Türkiye hükümeti çevreyi kirleten kömürlü termik santralların genişlemesine izin vermektense, hava kalitesi standartlarını güçlendirmeli, uygulamalı ve 2030 yılına kadar kömürden yenilenebilir enerjiye adil bir geçişin gerçekleşmesi için gerekli adımları atmalıdır” şeklinde konuştu.
Türkiye yenilenebilir enerji kaynaklarında önemli bir ilerleme kaydetmiş durumda ve araştırmalar Türkiye’nin 2030 yılına kadar kömürden tamamen çıkabileceğini gösteriyor. Buna rağmen hükümet kömürlü termik santrallara dayalı elektrik üretimini genişletmeye devam ediyor. Yenilenebilir enerji kaynakları şu anda Türkiye’nin kurulu elektrik kapasitesinin %54’ünü oluşturuyor ki bu oran yaklaşık %30 olan küresel ortalamanın epey üzerinde. Uluslararası Enerji Ajansı yenilenebilir enerji kullanımının 2021-2026 yılları arasında %50 artacağını öngörüyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Mayıs 2024’te Afşin-Elbistan’da yaşayan 28 kişiyle hava kirliliği deneyimleri hakkında görüştü; bu kişiler arasında 11 kadın ve 4 yaşlı kişi yer alıyor. Bu kişilerin yanı sıra civardaki köylerden seçimle göreve gelmiş 2 muhtar, Elbistan ilçe belediye başkanı, 2 akademisyen, bölgede görevli 5 sağlık çalışanı, 2 avukat, 1 kamu görevlisi ve 6 yerel aktivist ile görüşme yapıldı. İnsan Hakları İzleme Örgütü ayrıca, verileri kamuoyu ile paylaşılan en yakın hükümet izleme istasyonundan alınan son hava kalitesi verilerini, AB Kopernik programından alınan hava kirliliğine ilişkin uydu verilerini ve resmi hükümet belgelerini inceleyerek analiz etti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Sağlık Bakanlığı’ndaki ilgili yedi birime, kömür santralını işleten ve ek üniteler için başvuruda bulunan şirketin bağlı olduğu ana şirkete, bir kamu iktisadi teşebbüsü olan Elektrik Üretim Anonim Şirketi’ne (EÜAŞ) ve yerel yönetim yetkililerine mektuplar yazdı. Ayrıca Türkiye İstatistik Kurumu’na da bir yazı yazarak Afşin ve Elbistan ilçelerine ilişkin sağlık verilerini talep etti. Hiçbirinden yanıt gelmedi.
Kömürlü termik santralların yakınında yaşayan bölge sakinleri, arkadaşlarının, akrabalarının ve komşularının, yakındaki santrallardan kaynaklanan kirliliğe bağladıkları veya bu kirliliğin şiddetlendirdiği kanser, kalp-damar veya solunum yolu rahatsızlıklarından öldüğünü anlattılar. A kömür santralına yaklaşık 500 metre mesafedeki Çoğulhan Köyü’nde yaşayan 57 yaşındaki bir erkek son 13 yıldır solunum yolu rahatsızlığı yaşıyor: “Astımım var. Doktorum ‘temiz hava soluman gerek’ diyor. Ama temiz hava yok. Buradaki herkes hasta.”
Görüşülen sağlık çalışanları, tesislerin çevresindeki bölgelerde solunum problemleri oranlarında artış gördüklerini söylüyor. Afşin-Elbistan’daki enerji santrallarını besleyen kömür madeni, 4,09 gigaton karbondioksit çıkarma kapasitesiyle karbon bombası diye tabir edilen dünyanın en büyük fosil yakıt üretim projelerinden biri. Kömür santralının genişletilmesi Türkiye’nin enerji dönüşümünü tehdit ettiği gibi, Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması kapsamındaki yükümlülüklerini de tehlikeye atar nitelikte. Başta güneş ve rüzgar enerjisi olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarına önemli yatırımlar yapılmış olmasına rağmen, Türkiye’nin 2022 Ulusal Enerji Planı‘nda kömüre dayalı elektrik üretiminden aşamalı olarak vazgeçileceğine ilişkin herhangi bir ifade yer almıyor.
Türkiye, 2024 yılı başında Avrupa’nın en büyük kömür yakıtlı elektrik üreticisi haline geldi ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ile AB ülkelerinde gerekli onay ve finansmanın bulunması sürecinde olan, planlanmış ancak henüz inşa edilmemiş kömür projelerinin %73 ‘ü Türkiye’de yer alıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) tahminlerine göre, 2019 yılında Türkiye’de 35 binden fazla kişi hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybetti.
Türkiye’nin, sağlık, yaşam ve sağlıklı bir çevreye ilişkin insan haklarını yaşama geçirmeye yönelik anayasa ve uluslararası hukuktan kaynaklan yükümlülükleri var; bu yükümlülükler kapsamında Türkiye’nin hava kirliliği sorununa eğilmesi ve kişilerin zehirli maddelere maruz kalmasını önleme yükümlülüğü doğrultusunda kömürlü termik santrallara dayalı elektrik üretiminin genişlemesini durdurması gerekir. Hükümet, zararlı kirleticilerin salımını büyük ölçüde azaltarak hava kirliliğinin temel nedenleriyle mücadele etmeli, bu amaçla 2030 yılına kadar kömürü aşamalı olarak terk etmek ve mevcut faaliyetleri genişletmekten kaçınmak gibi etkili eylemlerde bulunmalı.
Ayrıca hava kalitesinin daha iyi izlenmesi ve sonuçların herkes tarafından kolaylıkla erişilebilir ve anlaşılabilir hale getirilmesi için somut adımlar atmalı ve özellikle kömürlü termik santral emisyonlarından etkilenen bölgelerde DSÖ tavsiyeleri doğrultusunda hava kalitesi standartlarını geliştirmeli ve titizlikle uygulamalı. Hükümet, kirletici bir partikül madde olan PM2.5 konsantrasyonları için mevcut AB yönetmelikleri doğrultusunda derhal hukuken bağlayıcı limit değerleri belirlemeli ve hava kalitesi standartlarını 2024 yılında kabul edilmesi beklenen yeni AB standartlarıyla uyumlu olacak şekilde güncellemek için daha fazla çaba göstermeli. Büyük yakma tesislerinden kaynaklanan emisyon verileri de kamuoyuna açıklanmalı.
Kömüre dayalı elektrik üretiminin bedelini onlarca yıldır Afşin-Elbistan’da yaşayanların ödediğini söyleyen Williamson, “Hükümetlerin görevi, insanların zaten yüksek düzeyde kirliliğe maruz kaldığı bir bölgede kömür santralını biraz daha genişletmek değil, insanların yaşamlarını korumak ve sağlıklı bir çevreye sahip olma haklarını yaşama geçirmek için acilen adım atmak olmalı” diye konuştu.
İlham Aliyev’in geçtiğimiz 1 senede yaptığı konuşmaları analiz eden bir çalışmaya göre, COP29’un ev sahibinin…
G7, son 20 yılda iklim finansmanı borçlarını ödememesi nedeniyle COP29’da “Günün Fosili” ödülünü aldı. BM…
Bu yılki BM iklim zirvesine ev sahipliği yapan Azerbaycan, fosil yakıt patronlarına ve lobicilere "kırmızı…
Azerbaycan COP29 Başkanlığı, girişimin 2025 sonrası iklim finansmanı hedefiyle ilgili müzakerelerle iç içe geçme riski…
UNEP, küresel ısınmayı olumsuz yönde etkileyen metan emisyonlarını azaltmaya yönelik taahhütlerin arttığını, ancak bu yöndeki…
Çatışmalardan etkilenen bir grup ülke, halklarının karşı karşıya olduğu doğal afet ve güvenlik krizleriyle mücadele…